Bu yazıyı 30 Haziran sabahı yazdım, saat 09.00’da bitirdim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesi üzerinden 12 saatten fazla geçmişti. Görüşmenin içeriği üzerine Amerikan tarafından ilk açıklama hemen yarım saat sonra gelmişti ama Türk tarafından yarım gün sonra hala açıklama yoktu. Dahası, akla “dakika bir, gol bir” manşetlerini hatırlatacak şekilde. Daha Erdoğan Biden ile görüşürken, daha bir gün önce Erdoğan’dan NATO üyeliği onayı alan İsveç’in Dışişleri Bakanı Ann Linde demeci patlatmıştı: “Erdoğan’a boyun eğmedik”.
Ne demek istiyordu Linde? “Terör faaliyeti olduğu yönünde delil olmadıkça hiçbir iadeye razı olmayacağız”. İsveç’in Eylül ayında seçime giderken, güvenoyunu PKK yanlısı olduğunu gizlemeyen İranlı Kürt milletvekilinin tek oyuna borçlu olan azınlık hükümetinin Dışişleri Bakanı iç politika hesaplarıyla bunu söylemiştir, değil mi? Zaten PYD, YPG ve FETÖ’ye terör örgütü demedik, yardım etmeyiz dedik diye de övünüyorlar. Hatta ilerleyen saatlerde Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niistö “Dokümanda bu örgütlere terörist muamelesi yapılmıyor ve aynı zamanda Türkiye’nin istediği şekilde isimlendirilmediler. YPG’ye insani yardım yapılabilir” dedi çıktı işin içinden. Daha imzaların mürekkebi kurumamışken. (*)
O zaman gelin, Türkiye’deki hükümet yanlısı medyanın “Erdoğan istediğini aldı” manşetleri bir yana, Beyaz Saray açıklamasında görüşmeye dair neler dendiğine bakalım.
Ege var, Suriye var, F-16 yok
Beyaz Saray’ın görüşmeye dair beş cümlelik açıklamasında, girişteki “NATO çerçevesinde görüştüler” cümlesi dışında söylenenler şöyle:
1- Biden Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya ile üçlü anlaşmaya vararak NATO’ya davet edilmelerini sağlayan kararından memnuniyetini ifade etti,
2- Liderler Rus saldırganlığına karşı Ukrayna’nın savunmasına desteğin devamını ve Ukrayna tahılının ihracı önündeki Rus engellerinin kaldırılmasının önemini konuştu,
3- Ayrıca Ege ve Suriye’de istikrarın sağlanmasının önemi üzerine konuştular,
4- Biden (Türkiye ile ABD arasındaki) yapıcı ikili ilişkilerin korunması arzusunu tekrarladı, iki lider hükümetler arasındaki yakın danışmaların devam etmesinin önemi üzerinde anlaştı.
Bu kadar. Özetle, daha geçen hafta Avrupa Birliğinin Yunanistan ve Kıbrıs konusunda Türkiye’yi kızdıran çıkışına konu olan Ege konuşulmuş, ABD, AB ve ilginçtir Rusya’nın (PKK/YPG’ye karşı) yeni bir askeri harekata karşı rahatsızlık belirttiği Suriye konuşulmuş, ama Erdoğan’ın Biden ile “masada” olduğunu söylediği F-16 satışı konuşulmamış.
Ama Biden söz vermiş
Belli ki Erdoğan açmış F-16 konusunu ama Biden söz vermiş sadece, ABD’ye döner dönmez bu konuyla ilgilenecekmiş.
Zaten bütün bu “Zafer” beyanları altında Erdoğan bolca söz almış görünüyor.
Gerçi İsveç, Erdoğan’dan onayı kapar kapmaz ilk çalımını attı, “boyun eğmedik” diyerek. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “istenen teröristler” listesindeki yayıncı ve yazar Ragıp Zarakolu’nun “PKK teröristi”, gazeteci Bülent Keneş’in de “FETÖ teröristi” olarak iadesini sağlamaları zor görünüyor. Ama örneğin zaman aşımına düşme tehlikesi bulunan Musa Anter cinayetinden aranmakta olan PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın iadesi Ankara’da bazılarını rahatsız bile edebilir.
Konuyu dağıtmayalım. Ruslar Erdoğan’ın (Mehmet Yılmaz’ın deyimiyle) “atarlı-giderli ergen diplomasisinin” zaten sadece iç politika amaçlı olduğunu, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik kararının zaten alınmış olduğunu söylüyorlardı. Önceki Vaşington Büyükelçilerinden, deneyimli diplomat Namık Tan, ABD’nin hiç öne çıkmadan, perde arkası diplomasi ve İngiltere’nin desteğiyle NATO Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in önünü nasıl açtığını, Ankara’nın güvenini kazanan Stoltenberg’in de Erdoğan’ı nasıl NATO Zirvesi öncesi İsveç ve Finlandiya ile masaya oturmaya razı ettiğinin ayrıntılı tahlilini yaptı; buradan okuyabilirsiniz.
Ve bir Ege-Kıbrıs ayrıntısı
Belki de Biden-Erdoğan görüşmesindeki Ege sohbetinin etkisiyledir, Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis “gayrı resmî” yemekte Erdoğan’ın yanına gelmiş, ayaküstü sohbet etmişler; CHP Milletvekili Utku Çakırözer’in Tweet mesajından öğreniyoruz.
Ama Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile görüşmeyi reddetmiş Erdoğan, “O fasıl bitti, görüşmem” diyor Erdoğan. Sizce de görüşmez, değil mi?
Görüşmeye gerek kalmadı, telefon yetti
Bu noktada bir özeleştiri yapmam gerekiyor. Erdoğan’ın kendi beyanlarından ve Ankara diplomasi kulisinden aldığım havaya dayanarak Erdoğan’ın NATO Zirvesinde de “Hayır” diyebileceği, böylece Ağustos’ta tatile girecek ABD Kongresi karşısında Kasım’da çetin bir seçime hazırlanan Biden’ı zorlamak isteyeceğiydi. zaten Eylül’de de İsveç seçimleri vardı. Gerçi bu tahminde bulunurken dahi Bütün sürecin öne çıkmayan ABD tarafından yürütülmekte olduğunu ve Erdoğan’ın en büyük zorluğununsa ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle dış politika ısrarlarını sürdürememe riski olduğunu da yazmıştım.
O nedenle, Erdoğan’ın özellikle Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis’in geçenlerde ABD’de göz kamaştırıcı ağırlanması ardından Biden ile görüşme talebi belirleyici olabilirdi. Oysa Biden’la görüşmeye kalmadan, Biden’ın telefon edip görüşme teklif etmesinin yettiği anlaşıldı.
Biden’ın Erdoğan’a, Rusya’ya karşı “birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyaç olduğu şu günlerde” Türkiye’nin oyun bozan durumunda kalmak istemeyeceğini, Donald Trump gibi “aptal olma” ifadesiyle değil ama uygun lisanla söylediği anlaşılıyor.
Biden, komünizmin kurucusu Karl Marx’ın, “siyaseti ekonomi belirler” sözünü uygulamış görünüyor.
F-16 alımına gelince…
Erdoğan-Biden görüşmesi devam ederken ABD Savunma Bakanlığından bir açıklama geldi. Türkiye’ye F-16 satışını destekliyorlardı. Daha önce ABD Dışişleri de Kongre’ye resmî yazıyla desteğini bildirmişti.
Tabii kararı Kongre verecek. Biden’ın Kongre üzerindeki etkisinin Kasım seçimleri ardından zayıflayacağı görülüyor.
Ama Türkiye’ye F-16 satış kararı Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’ya verdiği NATO üyelik onayı, dolayısıyla NATO’yu Rusya karşısında güçlendirmesi ardından daha mümkün görünüyor. Bu en çok Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı memnun eder. Zaten dün kabul edilen NATO 2023 stratejisinde Karadeniz ve Batı Balkanlara öncelik veriliyor; Türkiye’nin hava gücünün güçlendirilmesi NATO’nun Güneydoğu kanadının da güçlendirilmesi demek. ABD Yunanistan, Kıbrıs ve Ege meselesine bu açıdan da bakıyor.
Burada sorun F-16’ların Erdoğan’ın istediği gibi seçimden önce gelip gelmeyeceği. Belki Kongre onayı beklenene dek ABD yönetimi “artan Rusya tehdidi” gerekçesiyle Türkiye’ye başka destek yolları bulur. Kim bilir?
Bu defa kandırılma değil bile bile lades
Akit’ten Hürriyet’e, Sabah’tan Milliyet’e hükümet çizgisindeki gazetelerin tamamının manşetlerinde Erdoğan’ın “istediğini aldığını” yazıyordu. Hatta bazıları ezikliği üst boyuta tırmandırmış, Avrupa basını böyle yazdı diye böbürleniyordu. Okurken aklıma Nazım Hikmet’in meşhur “Vatan Haini” şiirindeki “Manşetler yalan söylüyorsa” dizesi geldi.
Bu gazeteler içinde gerçeğe yakın duran Türkiye olmuş. Türkiye “Veto hakkımız cepte” manşetiyle İsveç ve Finlandiya’nın üyelik sürecinin 8 ay alacağını, bu ülkeler sözünde durmazsa Türkiye’nin de NATO üyeliklerini engelleyeceğini yazmış.
Kâğıt üzerinde doğru da sekiz ay dediğiniz bizi 2023 Şubat-Mart aylarına getiriyor. Yani Türkiye’deki seçimin arifesine. Sizce Erdoğan, İsveç ve Finlandiya ne yaparsa yapsın, bunu seçmenine “Dünyaya meydan okuyan lider” olarak sunma cazibesine karşı ekonomiyi daha da çökertecek bu hamleyi yapar mı? Bence zor.
En fazla şikâyet eder, belki 2016 darbe girişimi ardından Fethullahçılara dediği gibi “Kandırıldık, Rabbim affetsin” der. Ama bu defa kandırılma değil bile bile lades.
(*) 30 Haziran 2022, saat 15.10’da güncellendi.