Türkiye’de yönetimin gündemiyle halkın gündemi arasındaki makas açılıyor. Bunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna seferinden dönerken söylediklerinden çıkarmak zor değil.
Ayrıntıya girmeden önce iki noktaya açıklık getirelim.
Birincisi, Merkez Bankası dün faizi yüzde 14’ten 13’e indirme kararı ile Cumhurbaşkanından rol çaldı. Ukrayna başarıları sadece hükümet çizgisindeki gazetelerin manşetlerinde kaldı.
İkincisi, bu söylediklerim ve söyleyeceklerimden Ukrayna seferinin önemsenmeyecek bir sefer olduğu anlamı çıkmaz. Amacına tam ulaşıp ulaşmadığını zaman gösterecek olsa da.
Bir de ciddi konulara girmeden bir komiklikten söz edeyim. Önce inanamadım, Melih Gökçek prodüksiyonlarının bir benzeri sandım. Ama gerçek, “mavi tıklı” Twitter hesabında görünce inandım. Türk siyasetine CHP’nin eşsiz isabetsizlikteki insan seçme ölçütlerinin bir başka hediyesi olan Ağrı’nın AK Partili Belediye Başkanı Savcı Sayan, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky’ye haddini bildirmiş. Erdoğan’ın karşısına da diğerlerine yaptığı gibi haki tişörtüyle çıktığı için; vallahi şaka değil, şu bağlantıya bırakıyorum.
Gelelim Erdoğan’ın gündemiyle halkın gündemi arasında büyüyen uçuruma.
Erdoğan’ın Esad’ı yenme gündemi yokmuş
Erdoğan doğal olarak Ukrayna temaslarıyla başlamış uçağa aldığı gazetecilerle sohbete. Erdoğan gündemi bu sene Eylül ayında BM genel Kurulunda yapacağı önemli çıkışa çekmek istiyor ama gazeteciler doğal olarak savaşı Erdoğan bitirecek manşeti peşinde. Olmayınca (Körfez Savaşında Turgut Özal’ın Irak’ı yeniden Türkiye’nin inşa edeceği hedefi gibi) Ukrayna ile imzalanan imar anlaşmasıyla yetinmek zorunda kalmışlar.
Gazetecilerin merakı Suriye Erdoğan’ın Soçi dönüşünde Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in kendisine Esad ile görüşüme tavsiyesini aktarması. Bir meslektaş muhalefetin “Esed’i yenemedi şimdi anlaşmak için zemin hazırlıyor” dediğini hatırlatmış Cumhurbaşkanına.
Birincisi, bunu böyle diyen bir muhalefet lideri olmadı. Dolayısıyla ikincisi, bu söylem iktidar çevrelerindeki endişeyi yansıtıyor. Üçüncüsü, soru görüşmenin olup olmayacağı şekilde değil, yine muhalefete çaktırıp puan alacak şeklide sorulmuş.
Cumhurbaşkanı da “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” yanıtını vermiş. Tabii uçaktaki gazetecilerin hiçbiri 2016’da Cerablus harekâtı sırasında Erdoğan’ın: “Esed’in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil” dediğini hatırlatmamış.
“Biz istiyoruz ki süreci uzatmayalım”
Erdoğan Suriye’yle ilgili sadece ABD’ye değil, sahadaki diğer uluslararası oyunculara da sert yüklenmiş:
• Terörü Suriye’de birinci derecede besleyen ABD ve koalisyon güçleridir.
• Aynı şekilde Rusya rejimle bir dayanışma içinde.
• Diğer taraftan da sürekli olarak buralarda İran’ın hesapları var.
Peki, bölgedeki diğer güçleri ikna edemeyen, bu yüzden aylardır kitlesine vaad ettiği kapsamlı Suriye harekâtına da başlamayan Erdoğan bu durumda ne yapmayı düşünüyor.
Bence Suriye konusundaki uzun izahatının özeti, kısa bir cümlede yatıyor:
• “Biz istiyoruz ki buradaki süreci daha fazla uzatmayalım.”
Yani? Erdoğan’ın Suriye gündemi artık değişmiş. Gündemi artık Emevi Camisinde namaz kılmak değil. Yani kılabilir tabii de muzaffer komutan değil misafir olarak. Şunu söylemiş:
• “Şunu bir defa bilmemiz, kabullenmemiz gerekir. Devletler arasında hiçbir zaman siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz.”
Zannedersiniz bunu yıllardır CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu söylemiyor, şimdi İYİ Parti lideri Meral Akşener söylemiyor, ilk defa Erdoğan Türk halkına uluslararası ilişkilerin bu temel ilkesini öğretiyor.
Ekonomi gündemi kooperatif marketleri mi?
Cumhurbaşkanlığı uçağının ekonomi gündeminde Merkez Bankasının faizi yüzde 14’ten yüzde 13’e indirmesi, doların yok. Bu indirimin hiçbir işe yaramayacağı yorumları da namevcut. Keza Anayasa Mahkemesinin Fiyat İstikrar Komitesi kuruluşunu Anayasa’ya aykırı bulup iptal etmesi de yok.
Bir meslektaşın şu müthiş ekonomi sorusu ilgimi çekti: “Tarım Kredi Kooperatifleri market sayısını 1000 yapacağız.’ diye bir söz vermiştiniz. Bu sözünüzü tuttunuz, hatta aştınız.”
Neresinden tutacaksınız? CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel geçenlerde açıkladı; AK Parti iktidara geldiğinde 3,150 olan kooperatif sayısı 700’e inmiş, şimdi 1000’ hedefini aştı diye puan almaya çalıştığı konu bu.
Erdoğan ise kooperatif sayısını “süratle artırın” talimatı verdiğini söylemiş. Hayat pahalılığını kooperatif marketlerinde küsurat indirimlerine giderek engelleyeceğini sanmak, enflasyon ve fiyat istikrarını asli sorumlusu olan Merkez Bankasından alıp Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin altı toplantıda sıfır başarı performansıyla, Anayasaya aykırı bulunan komitesine vermek hayattan kopup kendi gerçekliğinde yaşamaya başlamak değilse nedir?
IMF yorumuyla övünmek
Daha ilginci Erdoğan’ın uzun bir süreden sonra Uluslararası Para Fonu IMF’nin adını, hem de olumlu bir şekilde telaffuz etmesi. Bakın ne demiş:
• “IMF’nin yaptığı son açıklamalara baktığımız zaman, Türkiye’nin ekonomik olarak dünya ülkelerinden farklı bir konumda olduğunu, çok daha isabetli bir büyüme parametresini yakaladığını ifade ediyor.”
Hayırlara vesile olsun. Yakında IMF ile -ama bu defa mutlaka “yerli ve milli” ilan edilecek bir anlaşma zemini mi aranıyor acaba?
Boşuna demiyoruz Ukrayna seferi dönüşü Erdoğan’ın gündemiyle halkın gündemi arasında maksın açıldığını gösterdi diye.