Son beş günde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin de “Rusya kışı” gerçeğiyle karşı karşıya olduğunu gösterdi.
Rusya kışı her ülkeyi ve bölgeyi farklı etkiliyor. Avrupa’da Rusya kışı doğal gaz kesintileri ve bunun getireceği iç politika sıkıntılarıyla etkileyecek. Rusya kışı Türkiye’yi ise zorlu dış politika dönemeçleri ve bunun ekonomiye etkileriyle etkilemeye başladı bile.
Son beş gün içindeki hızlı gelişmeler bunun işareti.
Gelişmelerin tepe noktasında ise ne İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un NATO üyeliği için PKK’yı feda edip etmeyeceğinin anlaşılacağı muhtemel Ankara ziyareti ne de İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın 12 yıl sonra Ankara’ya gelişi bulunuyor. Halen dünyanın dikkatinde de Rusya’nın Ukrayna’dan tahıl ihracı anlaşmasını dondurma kararı var.
Önce buna yakından bakalım.
Gerçek neden Sivastopol saldırısı mı?
29 Ekim sabahı Rusya’nın ilhak ettiği Kırım’ın Sivastopol şehri valisi, saat 04.30’da Rusya’nın Karadeniz Filosu karargâhına başlayan bir insansız hava ve deniz araçları saldırısının püskürtüldüğünü açıkladı. Bundan birkaç saat sonra Rusya Savunma Bakanlığı Ukrayna özel harekât birlikleri tarafından yürütülen saldırının arkasında İngiltere’nin olduğunu öne sürdü. Aynı gün Rusya Dışişleri 18 Kasım’da süresi dolacak Ukrayna tahıl ihracı anlaşmasını dondurduğunu ilan etti.
Türkiye ve Birleşmiş Milletlerin girişimleriyle halen yolda olan 14 gemi ve halen İstanbul’da denetim bekleyen gemiler kararın dışında tutuldu; ama Rusya sorun çözülene dek Ukrayna’dan başka gemi ayrılmasına izin vermeyeceğini duyurdu.
Ankara’daki değerlendirmelere göre Sivastopol saldırısı Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in -13 Ekim’de Astana’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmesi dahil- bir süreden beri dile getirdiği gerilimde bardağı taşıran damla oldu. Rusya da tahıl ve gübre ihraç etmek istiyor, bunu BM ile imzalanan anlaşmaya dayandırıyor ve bunu sağlayamadığı için BM’ye tepki duruyordu.
Nasıl mı?
ABD ve AB yaptırımları
Aslında 22 Temmuz’da İstanbul’da bir değil iki tahıl ve gıda ihracı anlaşması imzalanmıştı. Birincisi, Türkiye’nin de imzacısı olduğu Ukrayna’dan tahıl ve gıda ihracı anlaşmasıydı. İkincisi ise Rusya ve BM arasında Rusya’nın da tahıl ve gübre ihraç edebilmesini öngörüyordu.
Oysa gıda sıkıntısı çeken -özellikle Afrika’daki- ülkeleri Rusya ve Ukrayna tahılına bağımlıydı. Bu bağımlılık Mısır gibi kritik önemdeki ülkelerde tüketimin yüzde 80’ini buluyordu. Ama ABD ve AB’nin Rusya işe iş yapan şirket ve şahıslara ilan ettiği yaptırımlar, ABD ve AB tarafından kara listeye alınmak istemeyen şahıs ve şirketleri Rusya ile ticaretten uzak durmalarına neden oluyordu.
Bir ABD heyetinin 17-20 Ekim tarihleri arasında Ankara ve İstanbul’da yaptırımlar konusunda Türk şirketlerinin dikkatini çekmek amacıyla temaslarda bulunduğunu hatırlatalım.
Rusya kışı denklemi
ABD Hazine Bakanının Terörizmin Finansmanı ve Mali Suçlara bakan yardımcısı Elizabeth Rosenberg ve Dışişleri Bakanının Mali Tehdit ve Yaptırımlara bakan müsteşar yardımcısı Erik Woodhouse, Hazine ve Maliye Bakanlığından Merkez Bankasına, TOBB’dan TUSİAD ve DEİK’e dek resmi ve hükümet dışı kurumlarla görüştü ve aslında ABD iç hukukunu Türkiye’ye dayatıcı nitelikte uyarılarda bulundu.
Artık hükümetleri değil, doğrudan şirket ve şahısları tehdit eden bu yaptırımlar Rusya’nın elindeki ihraç ürünlerini satmasını engelliyor. Rusya bundan kendisiyle anlaşma imzalayan BM’yi sorumlu tutuyor, bir yandan da -ağırlığı Karadeniz limanlarına vermeyecek olsa da- Türkiye’yi devreye sokarak yaptırımları en azından tarım alanında delmeye çalışıyor.
Rusya kışı Avrupa’yı doğal gaz ve elektrik darlığıyla, ABD yaptırımları kışı da Rusya’yı ihracattan beklediği nakit sıkıntısıyla tehdit ediyor.
Zor bir denklem ve Türkiye gerek diplomasi gerek ekonomi alanında zorlu dönemeçlerle bu denklemin unsurlarından biri durumunda.
İsrailli bakanın gelişi ve Mısır
Rusya’nın tahıl anlaşmasını dondurduğu 29 Ekim günü Birleşik Arap Emirliklerindeki El Arabiya televizyonuna konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri, Türkiye’yle ilişkileri normalleştirme görüşmelerini durdurduklarını açıkladı. Açıkladığı gerekçe, Türkiye’nin Libya politikasıydı; Libya ile enerji anlaşması Yunanistan gibi Mısır’ı da rahatsız etmişti.
Ancak Ankara’daki değerlendirmeler, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşme yoluna girmesinin de Mısır’ı rahatsız ettiği yönünde.
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz 27 Ekim’de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın davetlisi olarak Ankara’daydı. Bu bir İsrail Savunma Bakanının 2010’daki Mavi Marmara faciasından sonra Türkiye’ye ilk ziyaretiydi. 1 Kasım İsrail seçimlerinde hükümetin değişebileceği -ve hatta Gantz’ın Başbakan olabileceği- ihtimali göz önüne alındığında daha çok sembolik bir ziyaretti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Gantz’ı kabul etti.
Savunma sanayii işbirliği konuşulduğu söylense de asıl konu enerji oldu. İsrail daha yenilerde Lübnan ile enerji işbirliği anlaşması imzalamıştı. Erdoğan’ın Gantz ile görüşmesinden bir gün sonra eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi kabul etmesi bu bakımdan dikkat çekiciydi.
Doğu Akdeniz’de Türkiye-İsrail dengesinin yeniden kurulmasının, her iki, ülkenin de Rusya ile kanallarının açık olması bakımından Yunanistan ve Mısır’ı rahatsız etmesi doğal ama yeni sınamalara kapı açıyor.
İsveç, NATO, PKK
Başta beş hızlı gün demiştik. Beş gün önce, 26 Ekim’de Erdoğan’ın İsveç Başbakanı Kristersson’un kendisini ziyaret talebini kabul edişi vardı. Bu ziyaretin bir hafta, on gün içinde yapılması bekleniyor.
Bu ziyarete ABD Büyükelçisi Jeff Flake’in İsrail Savunma bakanından -resmî kaynaklara göre “tesadüfen”- bir gün sonra Savunma Bakanı Akar’ı ziyaretinde, NATO kapsamında, tıpkı F-16’lar gibi değinilmiş olması doğal.
O günden bu yana Kristersson’un, Finlandiya Başbakanı Sanna Marin ile ortak açıklama yaparak Türkiye’nin güvenlik gerekçelerini meşru sayıp işbirliği yapacaklarını söylemeleri önemli gelişmeydi.
Ancak Ankara bu konuda söz değil icraat görmek istiyor. Yani Rusya kışı öncesinde NATO’ya üye olmak isteyen İsveç ve Finlandiya Türkiye’nin PKK ve FETÖ üyelerinin iadesi yetmez, oradaki faaliyetleri de engellenmeli” talebini yerine getirecek mi? Böyle bir gelişme kuşkusuz halihazırda NATO üyesi olan ve bu örgütlerin yoğun faaliyet gösterdiği Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika’daki durumu da etkileyebilir.
Rusya’yla özel ilişkileri Türkiye’nin NATO’da el artırmasını sağlamış görünüyor.
İsveç Başbakanının ziyaretini bu gözle değerlendirmekte de yarar var.