ABD Başkanı Joe Biden 19 Ekim’de Kongre’den İsrail ve Ukrayna’ya askeri yardım için 100 milyar dolar ek bütçe talep edeceğini ilan ettiği konuşmasıyla tarihe nasıl geçecek?
Bir ABD Başkanının seçimi kazanmak için dünyayı ateşe atmaya hazır olabileceğinin tehlikeli bir örneği olarak geçmesi de mümkün.
ABD’nin askeri ve mali üstünlüğünü dünya siyasetindeki baskın gücünün 30 yıl önce Sovyetlerin devrilmesi ardından eriştiği noktaya yeniden çıkartmaya başlamasının dönüm noktası olarak da.
Tersine, ABD’nin bütün askeri ve mali üstünlüğüne rağmen artık dünya siyasetine her istediğini yaptıramayacağının belli olduğu dönüm noktası olarak da.
Biden konuşmasında 100 milyar doları ABD ve Batı Avrupa kamuoyunun vicdanına İsrail’e saldıran Hamas gibi teröristlere ve Ukrayna’ya saldıran Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin gibi tiranlara dur demek için istediğini söyledi. Bu parayı İsrail’in hiç olmadığı kadar güçlü görünmesi için harcamak istediğini söylerken dünyadaki hemen hemen bütün Müslümanların yanı sıra dünyanın her yerindeki ilerici ve özgürlükçü insanların da tepkisini çekmeyi göze aldığı ve bunu umursamadığı anlaşılıyor.
Umurunda olan tek şeyin İsrail yanlısı sermaye gruplarının ve askeri-endüstriyel kompleksin desteğiyle 2024 Kasım ayındaki seçimi kazanmak olduğu görülüyor.
Milli yas ve diplomatların çekilmesi
Dün, 19 Ekim’de İsrail’in (Fas, Ürdün ve İsrail’in Abraham Anlaşması ortağı Bahreyn ile birlikte) Türkiye’deki diplomatlarını çekmeden bir süre önce Ankara’daki İsrail Büyükelçilik konutu önünden geçtim. Konut çepeçevre -sayabildiniz kadarıyla- barikatlar ve iki zırhlı araçla takviye esilmiş dört otobüs dolusu polis tarafından korunuyordu. Benzeri tablo İsrail Büyükelçiliği için de geçerliydi. Türkiye’de ilk defa bu defa polis İsrail’i protesto eden göstericileri dağıtmak için şiddet kullandı; İstanbul Başkonsolosluğu önündeki göstericilerden biri öldü, polisler dahil 60’tan fazla yaralı vardı.
Biden’ın Netanyahu yönetimine verdiği açık destek sadece daha fazla Filistinli sivilin öldürülmesine yol açmakla kalmıyor. Aynı zamanda Hamas’ın öldürdüğü İsrailli sivillerin de Müslüman dünyada anılmamasına yol açıyor. O kadar ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk tepkilerinde öldürülen bütün sivilleri taziyeyle anmasına rağmen üç günlük milli yası öldürülen bütün siviller için ilan etmedi. Milli yas kararı doğruydu ama öldürülen bütün sivilleri kapsaması daha yerinde olurdu. Bu yüzden Avrupa Birliği ülkelerinin Ankara temsilciliklerinin bayraklarını yarıya indirmeyi reddetmesi (ABD Büyükelçiliği “büyün masumlar için” mesajıyla yasa katıldı) kutuplaşmanın boyutlarını gösteriyordu.
100 milyar silah alımına
İsrail, ABD’nin en son teknolojiye sahip silahlarını dünyada ilk verdiği ülkedir. (Ankara’da Rusya’dan alınan S-400 füzeleri gerekçe gösterilerek Türkiye’nin ortak üreticisi olduğu F-35 programından çıkarılmasında İsrail’in, özellikle de Binyamin Netanyahu’nun olduğu bilgisi mevcuttur.) Buna ek olarak İsrail ABD’den her yıl 4 milyar dolar hibe almaktadır.
Biden İsrail’in hiç olmadığı kadar güçlü görünmesini sağlayacağını söylerken acaba başka ne tür silahlarla bunu yapmayı düşünüyor?
ABD Başkanı istediği 100 milyar doları Kongre’den alabilirse bu paranın daha İsrail ve Ukrayna hükümetlerinin kasasına girmeden Amerikan silah şirketlerinin kasasına gireceği konusunda kimsenin tereddüdü olmaması gerekir.
Zaten Biden konuşmasında Kongre’ye bütün depoların Amerikan silahlarıyla dolacağı ve bunun akıllı bir yatırım sayılması gerektiğini söyledi.
Biden yönetimi zamanında bir başka ABD başkanının ABD demokrasisine tehlike görerek uyardığı “askeri-endüstriyel kompleksin” gündeminin rehini durumundadır.
Ne demek mi istiyorum? Açayım.
Eisenhower’dan Biden’a askeri-endüstriyel kompleks
ABD Başkanı Dwight Eisenhower 17 Ocak 1961’de John Kennedy’ye seçimi kaybettikten sonra yaptığı veda konuşmasında şunları söylemişti:
“Barışın korunmasında hayati bir unsur da askeri kurumlarımızdır. (…) Ancak artık ulusal savunma için acil durum doğaçlamalarını göze alamayız; devasa boyutlarda kalıcı bir silahlanma endüstrisi yaratmak zorunda kaldık. Muazzam bir askeri kurum ile büyük bir silah endüstrisinin bu şekilde bir araya gelmesi Amerikan deneyimi açısından yeni bir durumdur. Yine de bunun vahim sonuçlarını kavramakta başarısız olmamalıyız. Hükümet kurumlarında, askeri-endüstriyel kompleksin, istensin ya da istenmesin, yersiz nüfuz kazanmasına karşı korunmalıyız. Yanlış konumlandırılmış gücün feci bir şekilde yükselme potansiyeli mevcuttur ve devam edecektir.”
Bunu söyleyen ABD Başkanı seçilmesen önce İkinci Dünya Savaşını kazanan Müttefik Ordularının muzaffer komutanıydı. Daha sonra suikasta kurban giden yeni Amerikan Başkanını askeri-endüstriyel kompleksinin bir araya gelmesinin demokrasiyi tehdit edeceği konusunda uyarmaktaydı.
Donald Trump diğer usulsüzlükleri bir yana askeri-endüstriyel komplekse en büyük tehdidi Irak ve Afganistan’dan sonra Suriye’den de çekilme kararı, üstüne de Avrupalı NATO müttefiklerine sert çıkmasıyla verdi.
Daha yakınlarda Ukrayna’ya 24 Milyar dolar Kongre bütçesi ayrılarak bununla silah satılacağını söyleyen Amerikalı senatör bu sayede tek bir Amerikan askeri ölmeden Rus ordusuna hasar verdiklerini övünerek söylemişti.
Herkes kendine göre anladı
Biden bu riskli konuşmasıyla aslında ABD’nin askeri ve mali gücüyle dünya siyasetini yeniden yönetme kapasitesini sınamış da olmuyor mu?
Hem de Çin’in yükselişine rağmen…
Daha birkaç gün önce, Biden’ın da “İsrail yapmadı, İslami Cihad yaptı” dediği Gazze’deki hastane bombalaması ardından Ürdün Kralı Abdullah’ın Biden’a Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la yapacağı toplantıyı iptal ederek “gelme” dediğini unutmayalım.
Biden yönetimi Suudi Arabistan, Katar, BAE, Kuveyt gibi devasa harcamalarla Amerikan askeri-sanayi kompleksinin ayakta kalmasına büyük katkı veren petrol zengini Arap yönetimlerinin Filistin’le dayanışma ve İsrail’i kınama laflarını geride bırakıp yeniden hizaya gireceğini hesaplıyor.
Haklı çıkması ihtimali vardır ama eskisine göre daha azdır. Arap yönetimleri kendilerine en büyük tehdidin Rusya’dan da İran’dan da gelmediğini, kendi halklarının tepkisinden gelmeye başladığının farkında.
Rusya nasıl mı tepki verdi Biden’ın konuşmasına?
Tass ajansı, Biden’ın Rusya bir NATO ülkesine saldırmadıkça Rusya’yla savaşmayacağı sözünü cımbızladı.
Biden’ın konuşması ardından dünya daha güvenli bir yer olmadı.