Yükseköğretim görmüş kişiler, çalışma hayatlarında daha tatmin edici işlerde çalışırlar. Tatmin edici demekle ne kastediyoruz? Entelektüel olarak daha zengin, çalışma şartları daha rahat, prestiji daha yüksek? Bunlar da söz konusu olabilir, ama genel olarak anlaşılan, daha yüksek bir gelir elde edilmesidir.
Yoksullukta eşitlendik*
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de yükseköğrenim görmüş kişilerin gelirinin sadece lise eğitimi görmüş kişilerin gelirine oranı gittikçe azalıyor. 2006 yılında bu oran, ortalama olarak 2,3’müş. Yani ortalama bir lise mezununun kazandığı 100 liraya karşılık, ortalama bir üniversite mezunu çalışan, 230 lira kazanıyormuş. 2022 yılında bu oran 1,6’ya düşmüş. Yani artık ortalama bir lise mezununun kazandığı 100 liraya karşılık ortalama bir üniversite mezunu çalışan 160 lira kazanıyor. Ortalama lise mezununun kazandığı gelirin ise, asgari ücrete çok yakın olduğunu biliyoruz. Demek ki ortalama bir üniversite mezunu da iki asgari ücretten az kazanıyor. Bu da açlık sınırının az üstünde; ama yoksulluk sınırının yarısından az. İki üniversite mezunu aile kurup ikisi de çalışırsa, yoksulluk sınırının biraz altında yaşarlar. Belki açlık çekmezler; ama para biriktiremezler, otomobil alamazlar, ev alamazlar. Bunu çok çeşitli şekillerde ifade edebilirsiniz: Orta sınıf yok oluyor; herkes yoksullukta eşitleniyor.
Neden böyle olmuş? 2006 yılında 68 tanesi devlet, 25 tanesi vakıf üniversitesi olmak üzere 93 üniversite varmış. Bu üniversitelerde toplam kayıtlı öğrenci sayısı iki milyon dört yüz binmiş. Öğrencilerin bir milyon sekiz yüz bini lisans öğrencisi imiş. 2022’ye geldiğimizde, üniversite sayısı 208’e çıkmış. Bu üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısı ise, dört milyon altıyüz bini lisans öğrencisi olmak üzere, sekiz milyon üç yüz bini bulmuş. Yani 12 yılda toplam öğrenci sayısı 3,5 katına, lisans öğrencisi sayısı 2,5 katına yükselmiş. Peki bu seneler arasında Türkiye ekonomisi nasıl gelişmiş? 3,5 kat, ya da 2,5 kat büyümüş mü? Ne gezer! Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) dolar bazında 2006’dan 2022’ye 1,66 katına çıkmış. Bu yıllar arasında dolar enflasyonu yüzde elli yedi. Yani dolar bazında büyümemiz enflasyonun az üstünde.
Niye yüksek katma değerli ürünler üretemiyoruz?
GSMH çok büyümese de acaba üniversite mezununa ihtiyacımız daha hızlı artmış olabilir mi? Pek tabii, bu mümkündür. Eğer ekonomi daha yenilikçi sektörlere doğru evrildiyse, daha yüksek katma değerli üretim yapar hale geldiyse, daha çok yükseköğrenimli elemana ihtiyaç duyar. Örneğin, tekstil, mobilya gibi daha düşük katma değerli ürünler yerine, elektronik ürünler üretiyorsanız, daha çok elektronik, bilgisayar mühendisi çalıştırmanız gerekir. Bu kişilerin de lisans, hatta yüksek lisans, doktora mezunu kişiler olması gerekir. Maalesef ülkemizin ihracat verilerinden biliyoruz ki, öyle bir durum da yok: İhracatımızın sadece yüzde üçü yüksek katma değerli ürünlerden oluşuyor.
Niye yüksek katma değerli ürünler üretemiyoruz? Niye bu alanlara yatırım yapamıyoruz? Paradoksal bir şekilde, eğitilmiş nitelikli elemanların yetersiz olması bunun bir sebebi. Elektronik ve bilgisayar sektöründe yeterli elemanımız yok. Yetişen nitelikli elemanlar yurtdışına gidiyor. Biz üniversite ve öğrenci sayısını artırmakla uğraşıyoruz; ama sayı arttıkça nitelik düşüyor. Her ile, her ilçeye üniversite açmakla nitelikli üniversite mezunu yetiştiremiyorsunuz; niteliği yükseltmek bir uzmanlık işi, birikim istiyor; ekosistem gerektiriyor. Bu sorunu görerek 20 sene önce Boğaziçi Üniversitesi’nde Teleiletişim ve Enformatik alanında doktoralı araştırmacı ve öğretim üyesi yetiştirmek üzere merkez kurmuştuk; o merkez geçen yazımda anlattığım üzere hoyratça imha edildi.
Bilgisayar Mühendisliği bölümü dijital dünyaya kapatıldı
Bu da yetmedi, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü kapatıldı: Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. “Üniversite Öldü” demem gibi, bu da sanal bir kapatma: Bölümün dışarı dönük, dünyaya açılan yüzü, yani web sayfası kapatıldı.
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, üniversitenin medarı iftiharı idi. Her sene üniversite sınavlarında ilk bin içinden, bazı seneler ilk 300-400 içinden öğrenci alırdı. Seneler içinde verdiği mezunlarının bazıları unicorn olarak değerlenen girişim şirketleri, yurtdışında ve Türkiye’de bilişim sektöründe oynadıkları roller, yönettikleri büyük şirketler, akademiye girenlerinin bilime yaptıkları katkıları gurur kaynağımızdı. Doktora öğrencilerimiz derecelere girer, en iyi makale ödülleri alırdı. Hocalarımız, bilim akademilerine üye seçilir; dünyada ülkemizi temsil edecek pozisyonlara gelirdi. Bu başarıları, web sayfamızda duyururduk.
Sonra üniversitemizde bir Medya ve İletişim Koordinatörlüğü kuruldu. Yeni Şafak, Yeni Akit gibi profesyonel mecralarda yetişmiş elemanlar ile kuvvetli bir kadro kurdu; kalabalık bir sosyal medya ekibi ile yaratıcı haberler üretmeye koyuldu. Bu koordinatörlük, “Ülkemizin gururu, bilim, kültür, sanat ve özgür düşüncenin en önemli merkezlerinden” olduğunu ilan ettiği üniversitenin tüm bilgi akışını kendisinin yöneteceğini, onaydan geçmemiş haberlerin üniversitede yayınlanamayacağını duyurdu. Sahiden de öyle yaptı: Bir hocamız, Avrupa Akademisine (Academia Europa) seçildiğinde haberi onlara yolladık; hakkında soruşturma açıp bölüm başkanlığından aldıkları bu hocamızın Avrupa Akademisine üye seçilmesi haber yapılmadı.
Geçenlerde Bilim akademisine üye seçildiğimde, benim hakkımda da aynı uygulama yapıldı. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü de hocalarının başarılarını kendi sayfası üzerinden duyurdu. Artık bu da mümkün değil. “Özgür düşüncenin” merkezinde, artık kimse medya merkezinin onayından geçmemiş haberleri duyuramayacak. Web sayfamız engellendi.
Web sayfamız ve sistemlerimiz, dünyaya açılan yüzümüz olmanın dışında, dijital bir dünyada yaptığımız işlerin merkeziydi: Derslerimiz, sınavlarımız, oda rezervasyonlarımız, öğrenci haberleşmemiz, her şey onun üzerinden işliyordu. Hepsini engellediler. Araştırma sunucularımız, lab sistemlerimiz, sınav sistemlerimiz kullanılamaz halde. Final döneminde ödev teslimi, sınav hazırlıkları gibi işleri engellediler. Dijital dünyanın kapısı Bilgisayar Mühendisliği Bölümü dijital dünyada yok. Dünyaya kapatıldı.
Yoksulluk Kısır Döngüsü
Bilgisayar Mühendisliği eğitimini engellemekle elinize ne geçecek? Dijital dünyada en değerli kaynak olan nitelikli elemanları yetiştiremeyeceksiniz. Böyle boğucu bir ortamda yetiştirdiğiniz mezunlar, ellerine geçen ilk fırsatta yurtdışına gitmek isteyecekler. Dolayısıyla bu bir kısır döngü: Nitelikli yükseköğrenimli eleman olmadıkça yüksek katma değerli ürün üretemezsiniz; bu alanda iş imkanı yaratamazsınız; en parlak üniversite mezunları yurtdışına gider. Üniversitelerde nitelik gittikçe düşer; nicelik artsa da üniversite mezunları iş bulamaz; bulsa da yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum olur.
* Bu yazının kısa bir versiyonu Herkese Bilim Teknoloji dergisinde yayınlanacaktır.