Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliğine Meclis onayını imzalayıp göndermesi üzerine ABD Başkanı Joe Biden da Türkiye’ye 23 milyar dolara 40 adet F-16 savaş uçağı ve 79 güncelleme takımı satışı için Kongreye bildirimde bulundu ve 15 günlük süreç başladı. ABD yönetimi Kongredeki Türkiye aleyhtarı havanın satışa engel olmaması için bildirimi Yunanistan’a 8,6 milyar dolara 40 adet F-35 savaş uçağı satışıyla birlikte sundu.
Burada Türkiye’nin hava savunma açığını gidermek için Yunanistan’ın hava savunma açığının güçlendirilmesine razı olması dışında bir ayrıntı daha var: Yunanistan’dan 40 adet (dünyanın ilk ve tek gerçekten 5’inci nesil savaş uçağı olan) F-35 savaş uçağı için sadece 8,6 milyar dolar istenirken Türkiye’den aynı sayıda (4’üncü nesil) F-16 ve 79 güncelleme takımı için bunun 2,5 katı kadar, 23 milyar dolar istenmesi dikkat çekici.
O F-35’ler Türkiye’nin olacaktı
Oysa Türkiye 21 Haziran 2018’de sadece 11 milyar dolara ödeyeceği 100 adet F-35’in ilk uçağını, tasarımcı ve ana üretici Lockheed-Martin şirketinin Teksas’taki tesislerinde teslim aldığında Yunanistan’ın F-35 alımı söz konusu bile değildi: Türkiye henüz ekonomik krize girmemişti ama Yunanistan bir ekonomik krizden çıkma çabasındaydı.
Daha 1990’ların ikinci yarısında yapılan stratejik planlamaya göre Türkiye (Savunma Sanayii İcra Komitesinin 12 Temmuz 2002’deki kararıyla) “geleceğin savaş uçağı” projesine ortak üretici olarak katılmıştı. Diğer üretici ülkeler, ABD, İngiltere, İtalya, Hollanda, Kanada, Avusturalya, Danimarka ve Norveç’ti. Ayrıca Japonya, Güney Kore ve İsrail hemen alıcı olmuştu. Aralarında TUSAŞ, Alp Havacılık, Kale Grubu, AYESAŞ’ın da bulunduğu Türk şirketleri toplam 1005 F-35 parçasını Türkiye’de üretecek, bu proje Türk savunma sanayiine 7,5 milyar dolar hacim yaratmanın yanı sıra yeni teknoloji de getirecekti.
İlk 6 F-35 Kasım 2019’da Malatya 7’inci Ana Jet Üs Komutanlığına gelmiş olacak ve pilot eğitimleri başlayacaktı.
Erdoğan’ın beklediği iyi haber
Ocak 2024 itibarıyla Türkiye’nin F-35 alma imkânı yok ve F-16 filosunu güçlendirmek için Yunanistan’ın sahip olacağı F-35’lerden fazla para ödeyecek; içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkma çabasına rağmen.
Bu durumu, Milli Muharip Uçak (MMU ya da TF-X) yapımıyla açıklamak isteyen, MMU filoya katılana dek F-16’ların yeteceğini öne süren yorumculara, F-35’ler ve teknolojisi Türkiye’deyken MMU projesinin çok daha kolay ilerleyebileceğini hatırlatansa pek yok. Çünkü bunu hatırlamak, 2018’den bu yana Türkiye’nin bir yandan ekonomik krize düşerken aynı zamanda hava savunma açığı riskiyle yüz yüze gelmesini eleştirmek anlamına gelecektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi altındaki bu süreçte iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 26 Ocak’ta Cuma namazı çıkışında ABD’den gelecek olumlu sonucun “F-16’ların Türkiye’ye gönderilmesi sürecini, tamir, bakımla ilgili sürecin başlamasını sağlayacağını” söyledi. Bu aslında Türk Hava Kuvvetlerinin elinde aktif görünen -resmi kayıtlara göre- 243 F-16’dan bir kısmının ABD silah ambargosu nedeniyle yedek parça, tamir ve bakım sorunları nedeniyle tam görev yapamadığının ilk resmi kabullenişiydi de.
Bu duruma nasıl geldik?
Türk Hava Kuvvetleri filosunun güçlendirilmesini F-35 sözleşmesiyle sağlama aldıktan sonra sıra Türkiye’nin en önemli açığı olan füze savunmasını güçlendirmeye gelmişti. AK Parti hükümeti 26 Eylül 2013’te ihaleyi Çin’in CPMIEC yapımı FT-2000 sisteminin aldığını duyurdu. İki de sorun ortaya çıktı. İlki, Çin şirketinin daha birkaç ay önce, Şubat 2013’te Suriye, İran ve Kuzey Kore ile ticareti nedeniyle ABD’nin kara listesine alınmış olmasıydı. İkincisi de FT-2000, Rusya’nın S-300 füzelerinin güncelleştirilmiş modeliydi; Çin de daha geliştirilmiş olan ve ihalede kaybeden S-400’lerden almayı planlıyordu.
Ekim 2015’te ayında ABD ve Almanya, Suriye iç savaşının başında bir füze saldırısı ihtimaline karşı NATO çerçevesinde Türkiye’de konuşlandırdıkları Patriot bataryalarını geri çekti; artık tehdit Şam rejimi değil IŞİD idi.
ABD ile ilişkiler geriliyordu.
Rusya Krizi, 15 Temmuz ve S-400
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 15 Kasım’da, tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan 15-16 Kasım Antalya’daki G20 Zirvesini açmadan hemen önce Çin ihalesinin iptal edildiğini duyurdu. On güne kalmadan 24 Kasım’da Türk F-16’ları, Suriye sınırını ihlal eden bir Rus Su-24 jetini düşürdü. Bu bir NATO üyesinin düşürdüğü ilk Rus uçağıydı.
Rusya ile ilişkiler derin bir krize girdi. Barışmak için yapılan girişimler hemen başladı 29 Haziran’da gizli diplomasinin sonuç verdiği, krizin aşıldığı duyuruldu. Bundan iki hafta sonra 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi bütün siyasi dengeleri sarstı. Erdoğan bu krizin altında, kalkışmanın sorumlusu Fethullah Gülen’e ev sahipliği yapan ABD’yi görüyordu.
Kalkışma gecesi, Türkiye’nin elindeki NATO standardı Stinger füzelerinin darbecilerin kontrolündeki F-16’ları “düşman” olarak algılamadığı da görülmüştü. Oysa PKK’dan ele geçirilen Rus yapımı füzelerde bu özellik vardı.
27 Aralık 2017’de Rusya ile 2 adet S-400 hava savunma sistemi için Rosboronexport şirketiyle 2,5 milyar dolarlık anlaşmaya varıldığı açıklandı.
Trump Türkiye’yi F-35’ten çıkarıyor
ABD hem F-35 hem de S-400’lerin yapay zeka kullandığını, birbirlerinden öğrendiğini bunun da NATO savunmasını tehlikeye attığını öne sürmeye başladı. Kongre, “ABD’nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) uyarınca Rusya ile silah ticareti yapanlara yaptırım baskısı uyguluyordu. Bu arada ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’yi başka nedenlerle, örneğin 15 Temmuz’la ilgili olarak hapsedilen Rahip Edward Brunson’un serbest bırakılması gibi nedenlerle tehdit etmeye başlamıştı. Örneğin 2018’deki “ekonominizi mahvederim” mesajından sonra ilk kur krizi yaşanmıştı.
ABD Savunma Bakanı Mark Esper, 6 Haziran 2019’da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a S-400’ler Türkiye’ye gelirse F-35 ortak üretim programının askıya alınacağını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Temmuz’da F-35 tehdidi nedeniyle S-400 alımından geri dönüşün söz konusu olmadığını beyan etti; “Barışı ve kendi milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz” dedi.
İlk S-400 bataryası 12-15 Temmuz 2019’da Ankara’ya teslim edildi. ABD 23 Ağustos’ta Türkiye’ye yaptığı yeni Patriot teklifini geri çekti. 27 Ağustos’ta ikinci S-400 bataryasının (15 Eylül’de tamamlanacak) teslimi başladı. 28 Ağustos’ta Esper, “Ya F-35 ya S-400, ikisi birden olmaz” dedi; ABD Türkiye’yi F-35 programından çıkarmıştı.
Askeriye F-16 formülünü üretti
Türkiye’nin 2018’de teslim aldığı ama hala ABD’de, Arizona’daki Luke Hava Üssünde bekletilen iki uçağı da verilmeyecekti.
Bu uçaklar için ödenen 1,4 milyar doların da geri alınması beklentisiyle F-16 filosunun güncelleştirilmesi gereği bu aşamada Milli Savunma Bakanlığınca gündeme getirildi. Türkiye’nin son yıllarda İHA ve SİHA üretimindeki başarısı önemliydi, taktik savunmaya katkısı vardı ama bu F-35’lerin yokluğunda 10 yıl içinde ortaya çıkacak ciddi stratejik savunma açığına çare olamazdı. “Kaan” adı verilen MMU’nun Türk Hava Kuvvetlerine asli güç olarak katılımı ise 10 yılın ötesine geçecek gibiydi.
Öte yandan ABD Kongresindeki Yunanistan, Ermenistan ve İsrail lobilerinin de katkısıyla yükselen Türkiye aleyhtarlığı F-16 satışına da izin vermiyordu.
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya saldırması ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyesi olmak istemesi, Erdoğan’ın onay için PKK’ya karşı önlem talebi Biden’ın sonunda “İsveç’in NATO üyeliği karşısında F-16” formülünü önermesine yol açtı.
Savunma Bakanı Güler’in rolü
Bu son süreçte Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in iki çıkışı önemli rol oynadı. Tam Gazze Krizinin ortasında Erdoğan’ın Almanya seyahatinden bir gün önce ve TBMM Dışişleri Komisyonunun İsveç oylamasını ertelediği 16 Kasım günü Eurofighter alımı konusunu gündeme taşıdı.
Güler böylelikle Türkiye’nin stratejik hava savunmasını güçlendirmek için savaş uçağına ihtiyacı olduğunu, bunun da eğer F-16 olamayacaksa, (örneğin Rus yapımı Su-35’ler değil) yine NATO uyumlu olması gerektiğini söylüyordu. Güler’in bir mesajı da NATO üyeleri ve ABD’ye idi doğal olarak; askeriye Türkiye’nin NATO’da kalması gereğini vurguluyordu.
Biden’ın sempatizanı olduğu Yunanistan lobisini ikna etmek için birkaç adım gerekiyordu. Erdoğan “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek Türkiye’nin F-16 talebine ABD nezdinde karşı çıkan Yunanistan Başbakanı Kiryaklos Miçotakis’le bir daha asla görüşmeyeceğini söylemişti ama tıpkı Erdoğan gibi Miçotakis de seçimleri yeniden kazanmıştı.
İkinci çıkış ve sonuç
Erdoğan 7 Aralık’ta Atina’ya giderek “İkimiz de NATO üyesiyiz, müttefikiz” mesajı verdi. Biden, Erdoğan’a ziyaretini tebrik için açtığı 14 Aralık telefonunda “Siz İsveç’i Meclis’ten geçirin, ben de F-16’yı Kongre’den” dedi. Adeta bir “ver kurtul” önerisiydi. Ancak bu mesaj Türk kamuoyuna ulaşmadı; sanki sadece Gazze ve İsrail konuşulmuştu.
Güler 16 Aralık’ta yine Eurofighter dedi; eğer F-16 olmuyorsa onun olması için Almanya ikna edilmeliydi.
Erdoğan, 18 Aralık’ta Biden formülünü ilan etti. AK Parti Grubuna yeşil ışık yakmasıyla 26 Aralık’ta İsveç kararı TBMM Dışişleri Komisyonundan geçti. Hakan Fidan yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı PKK itirazında bulunan MHP’lileri ikna etmişti; CHP ise zaten olumlu oy vereceğini açıklamıştı.
Geriye Erdoğan’ın alacağı siyasi risk kalmıştı: İsveç TBMM kararıyla üye olur da Biden “Kusura bakmayın, denedim ama olmadı” derse ve Erdoğan 12 Eylül darbesi ardından Kenan Evren’in “kandırıldık” durumuna düşerse ne olacaktı?
Blinken bu formül için geldi
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın 5 Ocak’ta İstanbul’a ardından Atina’ya götüren asli neden Gazze ve İsrail değil buydu.
Türkiye’ye F-16 satışının Yunanistan’a F-35 satışıyla aynı pakette yer alması, böylece kesinleşti. Yani Türkiye’yi engellemek isteyen Kongre üyeleri bu şekilde, tam da seçim yılında Yunanistan’ı da engellemiş olacaktı. PKK’nın 12 Ocak saldırısında 9 askeri katletmesi ile soğuyan süreç, Erdoğan’ın onayı ile İsveç üyeliğinin 23 Ocak’ta TBMM’de 55’e karşı 287 oyla geçmesi ve Erdoğan’ın imzasıyla ABD’ye ulaştırılmasıyla tamamlandı.
İki S-400 senaryosu
Türkiye S-400 almamış olsaydı şu anda F-35’ler 2019 Mart ayından beri Türk Hava Kuvvetlerine katılmış olacaktı.
F-35’lerin gelmesi Türkiye’nin ne kendi SİHA’larını geliştirmesine ne MMU projesini başlatmasına ne kendi savaş gemilerinin yapımını hızlandırmasına, ne de yılan hikayesine dönen Altay tankı projelerine engel değildi. Tam tersine hızlandırabilirdi.
S-400’ler yerine Patriot koşulları uygun değilse -hala rafa kaldırılmış vaziyette bekletilen- NATO uyumlu SAMP-T sisteminin teknoloji transferiyle birlikte ortak üretimi ve -şimdiye çoktan kullanılmaya başlanması- mümkün olabilirdi.
S-400’lerimiz var, F-35’lerimiz yok ve eldeki F-16’ları güçlendirmek için dünyanın parasını vermeye hazır vaziyette, araya Yunanistan’a F-35 edindirmek suretiyle bir yandan ekonomik krizle boğuşarak ABD’den gelecek haberi bekliyoruz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyişiyle.
İleride ders kitaplarında okutulacak bir örnek bu.