Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 15 Mayıs’ta TBMM’de Hamas’ın Gazze’de “Anadolu’nun ileri hat savunmasını” yaptığını söylemesinden birkaç saat sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan NTV canlı yayınındaydı. Erdoğan, “ileri hat savunması” iddiasını İsrail’de işbaşında bulunan ırkçı-şeriatçı yönetimin “Vadedilmiş topraklar” çerçevesinde er geç gözünü Anadolu topraklarına dikeceği varsayımına dayandırıyordu. Fidan ise o arada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmüştü; Türkiye’nin İsrail konusunda ABD ile ayrım noktasına gelindiğini ilk kez bu kadar açık ifade etti.
İki NATO müttefikinin İsrail ve Filistin konusunda nerede uzlaşıp, nerede ayrıştığı sorusuna şu yanıtı verdi:
• “Onlar kayıtsız şartsız İsrail’i destekliyor. Biz de Filistin’i destekliyoruz. Bu bir ayrım noktası. (…) Gazze meselesinde şu anda ABD’nin askeri desteği olmadan İsrail’in bu denli cüret içerisinde soykırım yapması mümkün değil.
• “Nerede uzlaşıyoruz? Geldiğimiz noktada ateşkes konusunda uzlaşımız var. Bugün de ABD’li mevkidaşımla bu konuyu konuştum. İki devletli çözümün olmadığı durumda bu sorunun sürekli kendini tekrarlayacak bir patoloji olduğu konusunda hemfikiriz.”
Ayrım aslında Filistin üzerine
İsrail’in yönetimde Binyamin Netanyahu başbakanlığında olduğu gibi Yahudi şeriatını temel alan ırkçı koalisyon ya da benzerleri oldukça Filistin’in tamamına el koymak istedikleri görülüyor. ABD’nin bir yandan Refah’a saldırma deyip, Avrupa Birliğinin bir yandan “Bütün askeri operasyonu durdur” deyip diğer yandan İsrail’e silah, bomba sevkiyatını sürdürmesi, sadece Hamas’la mücadeleyle izah edilecek boyutu aştı.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis 13 Mayıs’ta Ankara’dayken basın toplantısında soru alınmadı. Türk kaynaklara göre, soru alınmamasını isteyen Yunan tarafıydı. Miçotakis’in çekindiği sadece Kariye sorularından kaçınmak değildi. Özellikle de Gazze ve İsrail sorularından kaçınmaktı. Ama Hamas’a terör örgütü deyince Erdoğan tepki gösterdi; “Onlar vatanlarını savunuyordu.”
Batı başkentlerinde sokaklar, üniversiteler Filistinlilerin yok edilip boyunduruğa alınmasına karşı hükümetlerini zorluyor. Aslında bu ayrım, Batı hükümetleriyle halkları arasında da derinleşiyor.
Fidan “Birçok ülke İsrail konusunda adım atmaktan çekiniyor” diyor; “ABD ve Batı’nın ürettiği algıdan ve kendi kendilerine uyguladıkları sınırlamalardan dolayı. Bir yerde öncülüğe ihtiyaçları oluyor. Bunu da büyük bir hassasiyetle yürütmeye çalışıyoruz.”
İran mı, Türkiye-Katar mı?
Burada ayrı bir boyuta sıçrıyoruz.
Yakın zamana dek uluslararası algı, Hamas’ın hamisinin İran olduğu yolundaydı. İran hâlâ Hamas’ın en önemli silah ve para kaynağı sayılıyor. Ancak Fidan’ın “Öncülük gerekiyor” sözlerinden Türkiye’nin Hamas’ın hamiliğini, Katar ile birlikte İran’dan almak niyetinde olduğu da okunabilir. Türkiye’nin 9,5 milyar dolar ticaret kaybını göze alarak İsrail’le ticareti tamamen durdurması bu bakımdan örnek oluşturan bir öncülük sayılabilir. İran, İsrail’le “danışıklı dövüş” görüntüsündeki hava saldırısı ardından o kadar öne çıkmıyor zaten.
ABD ile Hamas üzerinde ama aslında İsrail-Filistin konusunda giderek derinleşen ayrım Hamas’ın hamiliği konusunda zemini aslında Batıyla köprüye çekiyor. ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük askeri üssünün Katar’da olduğunu da Hamas’ın İsmail Haniye dahil üst düzey kadrolarının da halen Katar’da yaşadığını da unutmadan bakmak lazım resme.
Mesele gerçekten Hamas’ın ötesinde Filistin’in göz göre göre yok edilmesine doğru gidiyor. Türkiye’nin bu durumu oturup izlemesi düşünülemez; ayrım kaçınılmaz. Önemli olan konuya hamasetin heyecanıyla da “Batıyla ters düştük” ezikliğiyle de bakmamak; serinkanlı davranmak.