Geçtiğimiz hafta 7 ve 8 Aralık günleri iki önemli toplantıda Türkiye’nin mevcut haline dair önemli saptamalar yapıldı, önemli bilgi ve görüşler paylaşıldı. Bunlardan ilki Kadir Has Üniversitesi’nin (KHAS) her yıl düzenlediği Türkiye Eğilimleri Araştırmasının 2020 sonuçlarının açıklanmasıydı. Diğeri ise Koç Üniversitesi ile TÜSİAD’ın ortaklaşa düzenlediği 2021 Yılında Türkiye Ekonomisi konulu paneldi. Biri Türkiye’nin iç ve dış siyaseti ile toplumsal yapıdaki eğilimleri, diğeri ise ekonominin hal ve gidişine bakıyordu. İkisindeki ortak nokta, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunun enflasyon, sonra da işsizlik olduğunu gösteriyordu
KHAS araştırmasında Enflasyon ve işsizliği en önemli sorun gösterenler yüzde 80’i buluyordu. Yani bu konular artık partiler üstü sorun sayılıyor. Sadece muhalefet partisi taraftarı olmakla açıklanamaz bir durum. Koç Üniversitesi-TÜSİAD panelinde ise, açış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski dahil bütün konuşmacılar enflasyon ile mücadeleyi öne çıkardılar. TÜSİAD Başkanı gerekirse büyüme hedeflerini geriye çekip enflasyonla mücadeleye odaklanılmasını istedi.
Enflasyonla mücadelenin önemi
Kaslowski, bu panelden birkaç saat sonra İstanbul’da Vahdettin Köşkünde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştü.
Erdoğan, malum, 2018’de Hazine ve Maliye Bakanlıklarını birleştirip başına damadı Berat Albayrak’ı getirdikten sonra enflasyonun sebebini faiz olarak göstermişti. Merkez Bankası faiz düşürünce enflasyon düşmemiş, ama tasarrufların dolar ve altına kaymasıyla Türk lirasının değeri düşmüştü. Devlet kaynaklarından, 85 milyar doları 2020’de olmak üzere iki yılda 130 milyar doların sırf bu akışın önüne geçmek amacıyla harcandığı tahminleri mevcut.
ABD’de Donald Trump’ın seçimleri kaybettiğinin belli olmasıyla aynı günlere tesadüf eden Albayrak’ın ayrılması sonrasında tam tersi politika izlenmeye başlanmıştı. Merkez Bankası faizleri Eylül’de yüzde 8,25’ten Aralık’ta yüzde 17’ye yükseltilmiş, dolar da 8,5 liradan 7,5 lira seviyesine inmişti.
Ancak enflasyon ve hayat pahalılığı döviz kuru gibi anında inip çıkmıyor. TÜİK’in açıkladığı yüzde 12,3 enflasyona inanan da bulunmuyor. Hükümet asgari ücrete yüzde 21 zam yaptı. Gerçek enflasyon oranını, yine TÜİK verileriyle yüzde 30’un üzerinde hesaplayan bağımsız kuruluşlar var.
Halk hükümeti sorumlu tutuyor
TÜİK işsizlik oranını da -kovit salgını nedeniyle devam eden işten çıkarma yasağına rağmen- yüzde 17,7 olarak açıkladı. Ancak bu oran da inandırıcı bulunmuyor. İlginç olan, işveren örgütü TÜSİAD’ın da işçi örgütü DİSK’in de işsizlik oranını yüzde 23-24 düzeyinde tahmin etmesi.
Peki, halk bundan kimi sorumlu tutuyor? KHAS araştırması, Erdoğan’ın sık sık vurguladığı “dış saldırılar” gerekçesine inananların oranını yüzde 13,7 olarak gösteriyor. Oysa ilk sıraları yüzde 22,4 ile hükümet kararları, yüzde 14 ile merkez Bankası politikaları, yüzde 13,9 ile faiz politikaları alıyor. Buna yüzde 10,3 ile dış borçlanmayı da eklediğimizde halkın yüzde 60’ından fazlasının ekonominin gidişinden hükümet kaynaklı gerekçeleri sorumlu tuttuğunu gösteriyor.
Yine aynı araştırmaya göre, 2020’de hiç tasarruf yapamadığını söyleyenlerin oranı yüzde 74,1. Yapanlar da ilk sırada altın, ikinci sırada da ABD doları almış, ya da yastık altına atmış.
Çözüm Erdoğan’dan bekleniyor
Bu enflasyon ve işsizlik oranlarına rağmen, araştırmaya katılanların yüzde 42,9’u bugün Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa Erdoğan’a oy vereceğini söylüyor. Bu oran ilk turda gerekli olan yüzde 50+1’in altında olsa dahi şu anda Erdoğan’ın karşısında onu zorlayacak bir rakip görünmüyor.
CHP’li belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, beğeni oranlarıyla Erdoğan’ı yakalıyor görünse de iş cumhurbaşkanlığı seçimi söz konusu olunca henüz istikrarlı bir tablo görünmüyor. KHAS araştırması bulgularına göre, bugün seçim olsa, kararsızlar dağıtıldığında AK Parti yüzde 38,3; CHP yüzde 27; İYİ Parti 11,8; HDP 10,8 ve MHP 10,0 oy alacak gibi görünüyor. Yani iktidara güven düşüyor ama muhalefete güven de yükselmiyor. Kararsız ya da yanıt vermeyenlerin yüksekliği de dikkate alındığında bu tablo Türkiye’nin bir seçim atmosferinde bulunmadığına da işaret ediyor.
Özetle vatandaşlar, enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik gibi sorunların erken seçim yerine, devamlılık içinde Erdoğan’ın hataları düzeltmesi yoluyla çözülmesini bekliyor. Ne de olsa halk çözüm ruhsatını 2023’e dek Erdoğan’a verdi ve Erdoğan yönetiminde bu duruma geldik.