Hükümet kontrolündeki Anadolu Ajansının bir muhabirinin iki bakanın 21 Mayıs’taki ortak basın toplantısı sırasında sorduğu bir soru ortalığı karıştırdı. Daha doğrusu AK Parti’den tüten dumanları biraz daha görünür hale getirdi. Soruyu sorduğu için derhal işten atılan muhabir Musab Turan’ın daha sonra video aracılığıyla söyledikleri ise adeta röntgen filmi, ya da kan tahlili gibi AK Partinin içinde ve içten içe büyüyen harareti haber veriyordu. Milyonlarca kişi Pazar günü yeni bir Sedat Peker videosu beklerken bir de muhabir videosu çıktı AK Partinin fay hatlarındaki enerji birikimine katkıda bulunan.
Bu arada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Peker hakkındaki suç duyurusunun üzerinden bir hafta geçtiğini ve hala tek savcının soruşturma başlattığını duymadığımızı hatırlatalım. Sadece bu örnek bile hükümet katında ciddi sorunlara işarettir.
AK Parti’nin içeriden ve dışarıdan yayınlanan videolarla başı belada.
Hem muhabirin videoda “kayış attı” demesini, hem Peker bekleyişinin anlamına birazdan geleceğiz ama o arada Kavala yangınına da değinmemiz gerekiyor.
Muhabirin “kayış attığı” gün İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi; 1300 gündür hapiste. Kavala daha önce Gezi Davasından beraat ettiği halde yeniden açılan bir davanın kapsamına sokularak tahliyesi engellenmişti. Yargı heyeti Kavala’nın daha önce aldığı beraat kararının sanki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) itirazının yerine getirildiği kılığına sokarak başka suçlamayla devam ettirmiş oluyor. Bu duruma dikkat çeken yargı gazetecisi Gökçer Tahincioğlu, T24’te bu yargı hilesinin ilk defa uygulandığını ve bundan böyle AİHM kararlarını çekmek için başka davalara da uygulanabileceğini yazdı. Başka hangi davalara mı? Örneğin Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı davalara, devam eden Kobani davasına, örnekleri çoğaltabilirsiniz. Bu devirde enseyi karartmayan gazetecilerden olan Tahincioğlu’nunki önemli bir tahlil, buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Ne alakası mı var Kavala’yla?
Son olanlarla Kavala davasının ne ilgisi var diye sormayın, çok ilgisi var. Bütün yollar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan idaresindeki AK Parti iktidarının devamına çıkıyor.
Erdoğan’ın Kavala ile ne alıp veremediği mi var? Demirtaş ile alıp veremediğiyle aynı.
Meraklısı İçin Darbeler Kitabı’nda daha ayrıntılı yazdım, burada özetleyeyim. HDP heyeti MİT aracılığıyla PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesinde Kavala’nın Erdoğan ile başkanlık pazarlığına girilmemesi, aksi halde totaliterlik tehlikesi bulunduğu mesajını iletmişti. Bu Gezi protestoları öncesiydi. Demirtaş ise, 2015 seçimleri öncesi üstelik 28 Şubat Dolmabahçe deklarasyonları yayınlandığı halde “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı yapmıştı.
Erdoğan’ın ikisine de takmış olmasının sebebi budur.
Artık (bu iğreti sisteme) vesile olan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bile içindeki hukuksuzlukların düzeltilmesi gerektiğini yeni Anayasa önerisiyle dolaylı olarak dile getirdiği mevcut sistemin her ne pahasına olursa olsun sürdürülmesindeki ısrardır Kavala davası.
AA muhabirinin isyanını açıkladığı AK Parti’nin ayarının bozulduğunu söyleyen videosunun da Peker videolarının da konumuzla çok alakası var.
Hem İçişleri Bakanı değil miydi hem de Kavala duruşmasından iki gün önce TRT’de Peker’e cevap verirken konuyu Kavala’ya da bağlayan?
Gelelim videolara
Muhabir anlatıyor videoda… Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemir’in basın toplantısını izlemekle görevlendirilmiş. O sırada Pakdemirli’nin danışmanı Rıdvan Tezel’in “pişkin bir şekilde” yanına gelip kulağına “Soru sormuyoruz” fısıldadığını söylüyor. Yani adı basın toplantısı ama sayın bakanlar basının soru sormasını istemiyor.
Turan diyor ki, “Zaten orada Anadolu Ajansı, Demirören Haber Ajansı (DHA) ve TRT Haber var. Bu adamlar size ne sorabiliyor ki?” Havuz medyasından olmayıp da soru sorma ihtimali olan gazeteciler zaten oralara akredite değil. Ama bakanın danışmanı, zaten soru sormayacağı varsayılan muhabirleri dahi uyarmak ihtiyacı duyuyor; koltuklar sallanıyor çünkü.
İşte o uyarı ağırına gitmiş Musab Turan’ın. Kökten AK Partili olmasına rağmen “Ben de bir bireyim, değil mi? Benim de bir görüşüm var diyor.” Y-kuşağından o da, 32 yaşında; 2023 seçimlerinde seçmenin üçte birini oluşturacak kuşaktan. O noktada “Bende kayış attı” diyor. Peker’in videolarını, Soylu hakkında söylediklerini hatırlatarak, Erdoğan kabinesinin suskunluğunu “maskeli balo” olarak niteleyip sorusunu soruyor “AK Parti Soylu’dan küçük mü?”.
Soylu’nun yalnızlığı
Peker videoları yayınlanmaya başladığında ilk çıkışlardan birini Cemil Çiçek yapmıştı. Adalet, Bakanlığı, Hükümet Sözcülüğü, TBMM Başkanlığı görevleri ardından şimdi Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi. Çiçek, “Onda biri doğruysa soruşturulmalı” demişti.
AK Parti TBMM Grup Başkan Vekili Cahit Özkan 20 Mayıs’ta CHP’nin Araştırma Önergesi hazırlığı için şunları söyledi: “Yeniden mafyaların devletin içinde nasıl ilişki ağı içinde olduğuna ilişkin konuları izliyoruz. (…) Bu tür iddialara kılı kırk yararcasına araştırılmalıdır”.
Acaba CHP ve İYİ Parti TBMM Araştırma Önergesi için başvurursa AK Parti ve MHP ne oy verecek? Görevden alınan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan hakkındaki yolsuzluk iddialarının araştırılmasının reddedildiği gibi o önerge de reddedilecek, halının altına süpürülecek mi?
Ama tekrarlamak lazım: devletin İçişleri Bakanının 17 Mayıs’taki suç duyurusuna rağmen, bugün 22 Mayıs, henüz bir tek savcı soruşturma başlatmadı. Tuhaf gelmiyor mu size de.
Sadece Soylu değil, başka bakanlar da hedefte
Kendisinin ve babasının gönülden AK Partili olmasıyla övünen muhabirin hükümetin bu güne kadar gözbebeği olmuş popular isimlerinden Soylu hakkında bu şekilde konuşması, parti içindeki Milli Görüş kökenli muhafazakâr ekibin, hatta onların da ilerisindeki İslami cemaat ve tarikatların, kökü kendilerinden olmayan isimleri artık parti içinde görmek istemediğini gösteriyor. Muhabirin “fabrika ayarlarına dönülmesi talebi” aslında AK Parti’nin 2001’deki, toplumun değişik kesimlerini de nispeten kucaklayan yapısına değil, AK Parti öncesi Erbakancı yapısına dönmesi arzusudur.
Bu arzu, 2019 yerel seçimleri yenilgisi sonrasında cemaat ve tarikat yapılarının Erdoğan’a oy şantajı yapmasından bu yana artıyor. Seçim zamanı için yedekte tutulan Ayasofya’nın cami olarak (tadilatı bitmeden, alelacele) ibadete açılmasından tutun da kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinin iptaline kadar son dönemde Erdogan’ın atmak zorunda kaldığı çoğu adım bu kaynamanın sonucudur.
Ve bu ekibin hedefinde olan yalnızca merkez-sağ kökenli Soylu değildir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, (başka açılardan da hedefte olan) Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy ilk ağızda sayılabilecek isimler. Erdoğan’a en yakın isimlerden olmasına karşı “bizden değil” gözüyle bakılan, yine merkez-sağ kökenli Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun son zamanlarda “millet” söyleminden “ümmet” söylemine geçişi sizce tesadüf müdür?
Peker videolarına bir de Musab viedosu eklendi. Bakalım sırada ne var?