Bu da oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’den karayoluyla ayrılanların “depoyu fulleyip gitmelerini” övünülecek bir şeymiş gibi anlattı. Artık Erdoğan’a hangi danışmanı söyleyip konuşma metnine eklemişse bunun Türkiye’deki akaryakıt vergilerinin düşük olmasından kaynaklandığını söylemiş; oysa Türk lirasının giderek azalan değerinden. Türk halkına çok pahalı gelen her şeyi Avrupa’da yaşayan Türkler dahil Avro hesabıyla üç kuruşa getiriyor da ondan.
Erdoğan’ın artık “bakanlar kurulu” denmeyen “kabine” toplantısı ardından yaptığı ve hayli yorgun göründüğü uzun konuşmasına göre, Türkiye ekonomisi rekorlar kırmak üzereydi. Belki bakan ve danışmanlarının kendisine çizdiği pembe tablo nedeniyle memur ve emeklilere zam oranını da yüzde 8,45 olarak müjdeledi Cumhurbaşkanı. Oysa aynı saatlerde TÜİK yıllık enflasyon oranını yüzde 17,53 olarak ilan etmişti. Buna değil muhalefet partileri AK Parti çizgisinde kurulan Memur-Sen dahi isyan etti. Sendika Başkanı Ali Yalçın, yurt çapında düzenlediği sokak eylemlerinde zammın düşüklüğünü protesto etmekle kalmadı, memurlara “grev hakkı” talep etti. Sözcü gazetesi yüzde 17,53’ün gerçek enflasyonu göstermediğini yazıp bir yılda artan fiyatları verdi. Dar gelirlilerin gıda harcamalarının temeli olan ekmeğin fiyatı bir yılda yüzde 22, süt yüzde 25, domates yüzde 27, peynir yüzde 40, yumurta yüzde 44, margarin yüzde 50, ayçiçek yağı yüzde 57 artmıştı. Doğal gazdaki artık sadece 2021 yılı başından beri yüzde 20’yi bulmuştu.
Enflasyon tepkisinin ortasında Yazlık Saray
TÜİK yüzde 17,53 gibi kimseyi inandırmadığı halde yine de çok yüksek olan enflasyon oranını açıklamadan iki gün önce, 3 Temmuz’da gazeteci Uğur Gürses, TÜİK’te iki başkan yardımcısının görevden alınıp yerine üç başkan yardımcısı atandığını ve ulusal hesaplar, enflasyon ve istihdam gibi konulara yeni gelenlerin bakacağını yazmıştı. Bu müdahaleye rağmen durum ortada.
Erdoğan’a ihracat rakamlarının patlama yapacağını söyleyenler, ihracat gelirinin halka yansımadığını, eşitsizliklerin giderek artığını söylemiyorlar.
Yine 5 Temmuz günü tam da milletin enflasyon ilanı ve memur-emekli zamları öfkesi burnundayken, Erdoğan’ın Marmaris’te yaptırdığı ve hemen “Yazlık Saray” adı verilen Cumhurbaşkanlığı Devlet Konuk Evinin fotoğrafları ortaya çıktı. Daha önce Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı sarayının ve Taksim Camiinin mimarı olarak da bilinen Şefik Birkiye, yazlık Saray fotoğraflarını internet sitesinde paylaştı. Yazlık Saray, Marmaris’in Okluk Koyunda 92 dönüm arazi üzerine, Beştepe’yi de inşa eden Rönesans İnşaat tarafından 2018 fiyatlarıyla 640 milyon liraya inşa edilmiş; o zamanın parasıyla yaklaşık 100 milyon dolar. Malum bir de Van Gölü kıyısında Bitlis’te inşa edilen Kışlık Saray var. İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı makamı olan Tarabya’daki Huber Köşkü’nü saymıyoruz, o önceden de vardı.
Erdoğan yoksa halkın bu saraylarla mutlu olduğunu, liderimiz ne güzel yaşıyor, itibarımız artıyor diye mi düşündüğünü sanıyor?
Sahi Erdoğan’a ne söylüyorlar?
Danışman diye Cumhurbaşkanlığında istihdam edildikleri yetmiyormuş gibi kamu ve özel sektörden dünyanın parasını kazanan zevat acaba Erdoğan’a ne söylüyor? Bu yakın çevre ikiyüzlülüğüne düşmeden sormak istiyorum. Erdoğan da demek ki bu zevattan duymak istediklerini duydukça mutlu oluyor ki, konuşma metni diye önüne koydukları her şeyi doğru-yanlış bakmadan prompterden okuyor.
Bu akıldanelerden birisi Erdoğan’a Avrupa’da Covid-19 aşısının parayla yapıldığını söylemişti hatırlarsanız. O da önce Meclis konuşmasında İngiltere’nin de adını vererek hükümetinin kovit aşısını batılılar gibi parayla yapmadığını söylemişti. İngiltere yalanladı, pek çok haber çıktı, ama o tekrarladı. Herhalde 5 Temmuz’daki “Erdoğan kabinesi” toplantısında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca gerçeği söyledi de kovit aşısının diğer ülkelerde de olduğu gibi ücretsiz yapıldığını söyledi. Sanki daha önce Batıda ücretsiz diyen o değildi de CHP lideri “Bay” Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
“Erdoğan’a hata yaptırıyorlar” diyenlerin de yeniden düşünmesi lazım. Bir liğder kendisine bu kadar hata yaptıran kadroyu işine gelmese yanında tutmaz. Daha öteye gitmeyelim, Sedat Peker susturulmadan önce 9 videoda o kadar kirli çamaşırı ortaya döktü, o kadar ağır ithamda bulundu? Ne yapıldı bu konuda? Susup geçiştirmeye çalışmaya, halının altına süpürmeye devam…
Gerçekten, biri Erdoğan’a geminin fena su aldığını söyleyecek mi? Danışman ve bakan takımı söylemez, çıkarlarına aykırıdır da onun iyiliğini düşünmesi gereken aile efradından söyleyen çıkar mı dersiniz?
Dışişlerinden önemli not
Dışişleri’nden SETA konusunda izahat geldi. 5 Temmuz günkü yazımda ABD’nin Türkiye’ye “çocuk asker” savaştıran örgütlere destek olan ülkeler listesine alması ardında hükümet yanlısı SETA Vakfının önce yayınlayıp sonra geri çektiği “Suriye Milli Ordusu” çalışmasının olabileceğini yazmıştım. Ayrıca Dışişleri Bakanlığının ABD’ye tepki metnindeki “bazı STK’ların güvenilmez bilgileri” ifadesiyle kast edilenin de SETA olup olmadığını sormuş, cevap gelirse paylaşacağımı söylemiştim. Cevap geldi. Dışişleri kaynakları o ifadeyle özel olarak SETA’yı kast etmediklerini söylediler. Aslında o ifadeler de “çocuk asker” suçlamasından çok, Türkiye’nin insan kaçakçılığıyla mücadelesindeki çabası övülse de, Suriyelilerin kaldığı kamplardaki bazı uygulamalara dair ABD Dışişleri raporundaki iddiaların somut bilgilere dayandırılmamasından, muğlak ifadelerle sivil toplum kuruluşlarından bahsedilmesinden kaynaklanıyordu. Türk Dışişleri, çocuk asker savaştırdığı BM raporlarına da yansıyan, PKK’nın Suriye kolu YPG ve YPJ örgütleriyle iş birliği yapan ABD’nin çifte standart ve iki yüzlülüğünü vurgulamakta haklı. Ama bu haklılık bu yanlışı başka yanlışa gerekçe yapmayı gerektirmiyor.