Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Soçi’de görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a randevu verdiği 29 Eylül günü herhangi bir gün değil. İkinci Dünya Savaşının en büyük katliamlarından Babi Yar Katliamının 80’inci yıldönümü. Babi Yar katliamında Alman Nazi orduları, onlarla iş birliği yapan Ukraynalı faşistlerin yardımıyla, Ukrayna’nın Başkenti Kiev ve civarında, 29-30 Eylül 1941’de, yalnızca iki gün içinde 33 bini Yahudi olmak üzere 120 bin kişiyi katletmişlerdi.
Belki tesadüftür. Putin’in bu aralar Erdoğan’a Kırım’ın ilhakına karşı çıktığı için bozuk atmasıyla bir alakası yoktur belki de. (Bence Türkiye’nin Kırım’ın ilhakını tanımaması doğrudur ama bu yüzden Rusya’da “Biz de Kürt kartını, Kıbrıs kartını oynayalım” tartışmaları başlamıştır.) Ama somut bir gerçek varsa, dış politikada her zaman simgelerle, bazen sözler yerine vücut diliyle konuşan Kremlin’in Erdoğan’a Ukrayna meselesinin köklerini anlatan Babi Yar katliamının yıldönümü olan 29 Eylül’de randevu vermiş olmasıdır.
Babi Yar’ın anlam ve önemi
Erdoğan-Putin görüşmesine ayrıca geleceğiz. Ama Babi Yar (“Yar”, bildiğimiz, uçurum, dar geçit anlamında Türkçe’den geliyor) üzerinde duralım. Nazi Almanyası 22 Haziran 1941’de Sovyet Rusya ile aralarındaki saldırmazlık paktını bozarak tarihin (bugün de geçerli olmak üzere) en büyük kara harekâtı olan Barbarossa Harekâtını başlatmıştı.
Yosef Stalin, Adolf Hitler’in bu anlaşmayı bozacağına, gelen bütün istihbarat raporlarına rağmen inanmıyordu ve Sovyetler gafil avlandı. Nazi orduları ve işbirlikçileri hızla Sovyetler Birliği içinde ilerlediler. Alman ve Romanya orduları Eylül başında Kiev’i işgal etti. Özellikle polis teşkilatı içinde yer alan Ukraynalı faşistlerin rehberliği ve işbirliğine Yahudileri, Romanları, komünist parti milislerinin, işgale karşı çıkan Ukrayna milliyetçilerinin yerlerini belirledi ve işgalcilerle birlikte katletti. (Ukraynalı işbirlikçilerin Nazilerin “Türkistan Lejyonuna” kattığı Türk kökenliler arasında, ileride ABD istihbaratı CIA’nın Türkiye istasyon şefi olarak çalışacak Ruzi Nazar da bulunuyordu.) Babi Yar, Nazilerin Sovyetleri işgali sürecindeki en büyük katliamdır ve bulunabilen sorumluları İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Nürnberg Mahkemelerinde Holokost suçları çerçevesinde yargılanıp mahkûm edilmiştir.
Ünlü Rus şair Yevgeni Yevtuşenko’nun Babi Yar şiirini ilgilenenler için buraya bırakıyorum.
Gelelim Putin-Erdoğan görüşmesine
Putin’in derdinin sadece Türkiye’nin, diğer NATO üyesi ülkeler ve Avrupa Birliği gibi Kırım’ın ilhakını tanımaması değildir. Sadece Türkiye’nin Ukrayna’ya TB-2 pilotsuz uçak satışı ve iki ülke arasında savunma iş birliğinin gelişiyor olması da değildir. Tek başına Soçi görüşmelerinin en önemli konusu diye ilan edilen Suriye ve İdlib meselesi de değildir. Putin’in hazır Erdoğan, ABD ile köprüleri, özellikle savunma alanında atmayı göze almış ve Joe Biden’den duyduğu hayal kırıklığını alenen ifade etmişken, S-400 başta olmak üzere bir NATO ülkesini Rus savaş sektörüyle donatmak istemesi de değildir sadece.
Putin’in doğrudan Kırım meselesini açar mı? O konuya oldu bitti gözüyle baktığı için muhtemelen açmaz. Ama Rus diplomasisi sembolizmi iyi kullanır. O yüzden Babi Yar gününün seçilmesinin tesadüf olup olmadığını sormak anlamsız sayılmamalı.
Görüşmenin baş başa olacağını, “üçüncü bir şahıs” bulunmayacağını Erdoğan özellikle vurguladı. Herhalde çevirmenler dışında demek istedi. Ama daha önce bazı kritik görüşmelerde olduğu gibi Güvenlik ve Dış Politikalar Danışmanı İbrahim Kalın’ı çevirmen olarak alırsa o başka.
Neyse ki artık diplomaside, Amerikalıların öncülük ettiği bir kural yayılıyor. Bizim Cumhurbaşkanlığı da zaman zaman açıklamaya başladı neler konuşulduğunu. Moskova da açıklıyor. Böylece biz gazetecilere de kimin neyi öne çıkardığını ve hangi konudan hiç bahsetmek istemediğini karşılaştırma imkânı doğuyor.
Görmek isteyenlere tabii.