Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

Cumhuriyet, adalet, demokrasi: bitmeyen mücadele

Yazar: Murat Yetkin / 29 Ekim 2021, Cuma / Oda: Hafıza Kartı
Mücadele Atatürk’ün 1923’te Cumhuriyeti ilanıyla başlamadı, kökü derinde. Bugün sadece Cumhuriyet değerleri için değil, adalet, laiklik, kadın hakları ve çoğulcu demokrasi için de devam ediyor.

Ne Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te ilanıyla başlamıştır Cumhuriyet, adalet ve artık demokrasi için verilen mücadele ne de iki yıl sonra, Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümünde bitecektir. Şekli değişen ama bitmeyen bu mücadele aslında insanın özgürleşmesi için verilen mücadele sayılmalı.
Kökü derindedir.
Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” kitabında aktarıyor. 9 Eylül 1922, İzmir kurtarılmıştır. O zamanki Akşam gazetesinin yöneticileri ve yazarları olarak manşetleri hazırdır: “Elhamdülillah İzmir’e kavuştuk”. Gazete halk tarafından kapışılmakta, Atay’ın deyimiyle “alan, yüzüne, görüne sürmektedir”. İstanbul hala işgal altında, işgalcilerle işbirliği içindeki son Osmanlı sultanı Vahdettin hala tahtındadır. Mücadele sürmektedir.
Ama madalyonun öte yüzü de vardır. Haber Ankara’ya ulaştığında Meclis’te büyük sevinç yaşanmaktadır. Neticede Yunan ordularının İzmir’i işgaline Halife Sultan Vahdettin’in emrindeki değil Büyük Millet Meclisinin emrindeki ordular son vermiştir. Ama o kurtarıcı Meclis’te dahi aydınlık ile karanlık arasındaki mücadele kendisini, o gün dahi göstermektedir.
Atay, Birinci Meclis’te dahi İzmir’in işgalden kurtuluşuna sevinemeyenlerin bu yüzüne tanık olan Muhiddin Baha’dan naklen anlatır.

Sadece Mustafa Kemal düşmanlığı mı?

“Muhiddin Baha bir ara ellerini yıkamaya gitmiş. Asık suratlı bir milletvekili görmüş. Mustafa Kemal’in muhaliflerinden biri.
“Yahu nedir bu halin?” diye sormuş.
Öteki dudaklarını sıkarak, “Ne var sanki? Nasıl olsa İzmir’i bize vereceklerdi. Nesini büyütüp duruyorsunuz?” diye çıkışmış.
Sonra da “Yunanlılardan kurtulduk. Bakalım Mustafa Kemal’den nasıl kurtulacağız?” demiş.
Evet, muhalifleri ve rakipleri sapsarı idiler. Ah! Bir kurşun, son Yunan kurşunu Mustafa Kemal’in göğsüne saplanamaz mıydı?”
Atay bunu aktardıktan sonra şu yorumu yapar: “Doğu böyledir dostlarım. Doğuda kin, kolayca hıyanete kadar götürür.”
Bu kin yıllar sonra “Keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı ne şeriat kaldırılırdı ne medrese lağvedilirdi” diyen gerici Kadri Mısıroğlu’nun sözlerinde somutlaşacaktı. Acı olan Mısıroğlu’nun, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’in getirdikleriyle fakir bir işçi çocukluğundan devletin idaresine yükselebilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından el üstünde tutulmuş olmasıdır.
Necip Fazıl Kısakürek’in “Dinini ve kinini unutmayan nesil yetiştirmek” hedefi ile dile gelen bu kin, sadece Atatürk’e duyulan düşmanlık değildir.

Kin de bu, mücadele de

Çünkü Kemal’in öncülük ettiği mücadele sadece işgalci düşmana değil, onunla işbirliği içindeki Halife Sultanın ordularına karşı da verilmiştir. İç savaş niteliği de vardır. Modern tarihte, aynı anda içten içe çürümüş olana ayaklanma niteliği de taşıyan ilk örnektir Kurtuluş Savaşı.
Yıllar sonra bir başka gazeteci Abdi İpekçi, Kurtuluş Savaşının Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü’nün sözlerini söyle aktaracaktı:
• “Düşününüz: Biz o kadar güç şartlar altında muharebe edip, memleketi düşman işgalinden kurtarmaya çalışırken dinsizlikle itham olunuyor ve cezalarla hüküm giymiş ilan ediliyorduk. Biz Anadolu’da felaketli bir devre geçirirken İstanbul’da toplantılar, kokteyller vesaire yapılıyordu. Sonra düşmanla muharebe ederken İstanbul Hükümetinin silahlı kuvvetleriyle, ordusuyla ayrıca muharebe verdik.
• “Yani sabit olmuştu ki, saltanat idaresinin tekrardan memleketin mukadderatına hâkim olması yanlıştı. Büyük Millet Meclisi idaresi kurulmuştu. Harp bitince bu idare devam edecekti. Tekrar saltanata yer verilmeyecekti…”

Saltanatın kaldırılması kararı, Meclis tarafından Cumhuriyetin ilanından önce 1 Kasım 1922’de alınmıştı. Hilafet ise 3 Mart 1924’te, Cumhuriyetin ilanından yaklaşık dört ay sonra kaldırılmıştı. Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri başkanlığının kurulmuş, medreselerin kaldırılması anlamına gelen Eğitimin Birliği yasası onaylanmıştır.
Mücadele de budur, kinleri de budur.

Mücadele kadın hakları, adalet ve demokrasi için de

Bugün bu mücadele daha da önem taşıyor. Çünkü artık sadece cumhuriyeti koruma anlamının çok ötesine geçti. Odağına insanı ve haklarını koyan adalet kavramı ile çoğunlukçu değil, çoğulcu demokrasinin kazanımlarının korunması, geri alınmaması mücadelesi anlamına de geliyor.
Bu işin kırılma noktasında Atatürk’ün Türkiye’yi doğu dünyasından koparan ve o dönem batı dünyasına da örnek olan en büyük adımlarından biri olan din ve devlet işlerinin ayrılması, yani laiklik ve onun kopmaz parçası sayılması gereken kadın-erkek eşitliği geliyor.
Özellikle 2019’da İstanbul ve Ankara’da seçimi kaybedince paniğe kapılan gerici güruhun nasıl önce kadın haklarına saldırdığını gördük. Hiçbir konuda geri adım atmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir zamanlar ilk imzayı atmış olmakla övündüğü kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden imzasını kendisine oy şantajı yapan bu güruhun baskısıyla çekti.
Halkın büyük kesiminin güvensizlik beyan ettiği yargı, adaletsizliğin bir parçası sadece. Artık gelir eşitsizliğinden eğitimde fırsat eşitliğine, temiz çevrede yaşama hakkına dek adaletin çok boyutu bulunuyor.
Demokrasi alanında ise mücadele çoğulculuktan çoğunlukçuluğa kaymamak adına veriliyor. Biri çok seslilik, diğeri oy ile başa gelip bir daha başkalarının oy ile başa gelmemesi için her türlü baskıya baş vurması anlamına geliyor.
Cumhuriyet Bayramına işte bu bilinçle kutluyoruz.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: 29 Ekim, Abdi İpekçi, Çankaya, Dinini ve kinini, Diyanet, Falih Rıfkı Atay, Genelkurmay, Hilafet, İsmet İnönü, İstanbul Sözleşmesi, İzmir'in kurtuluşu, kadın hakları, Laiklik, Murat Yetkin, Mustafa Kemal Atatürk, Necip Fazıl Kısakürek, Saltanat, Vahdettin, Yunan işgali, Yunanistan

OKUMAYA DEVAM EDİN

Atatürk’ün liderlik mirası: “Savaş ve Barış”
Alman ve ABD belgelerinde 27 Mayıs darbesine giden yol
Gorbaçov öldü, Rusya yaşıyor
  • Rusya-Ukrayna: 15 Mayıs İstanbul hala kesinleşmedi. Putin ne yapacak?13 Mayıs 2025
  • PKK’nın fesih kararı ve hükümetin yanıtlaması gereken sorular13 Mayıs 2025
  • Toplum Terörsüz Türkiye sürecinden habersiz: Araştırma12 Mayıs 2025
  • PKK kendini fesih ve silahlı mücadeleye son kararı açıkladı12 Mayıs 2025
  • Özel: Silah bırakılmasını bekliyoruz. Erdoğan: Müjdeleri alacaksınız10 Mayıs 2025
  • Yasakla koruyup baskıyla şekillendirerek yönetmeye çalışmak10 Mayıs 2025
  • Kürt sorununa PKK’nın silahsızlandırılması yoluyla çözüm kapısındayız9 Mayıs 2025
  • Avrupa Birliği ile Türkiye’nin yeni ilişki dinamiği: güvenlik9 Mayıs 2025
  • 9 Mayıs Avrupa Günü mü, Zafer Günü mü?9 Mayıs 2025
  • Özel “Hürriyet kavgası” dedi. İmamoğlu’na yasak, Yavaş’tan cevap geldi8 Mayıs 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP