Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden’la 31 Ekim Roma görüşmesinin anlamı ve sonuçlarına gelmeden önce iki haberi paylaşmamız gerekiyor, manzarayı daha geniş açıdan görebilmemiz açısından.
Birincisi, Biden’la görüşmenin bugün İngiltere’nin Glasgow şehrinde başlayan İklim Zirvesi çerçevesinde yapılacağı duyurulmuştu. Hatta bunu söyleyen de Azerbaycan dönüşünde Erdoğan olmuştu. Oysa Erdoğan’ın İklim Zirvesine katılmayacağı, Glasgow’a gitmeyeceği 30 Ekim’de belli oldu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın o gün Roma ihtimalinden söz etmesi buna işaret ediyordu.
Erdoğan’ın Glasgow’a katılmama nedeni, İngiltere makamlarının kalabalık Türk heyetinin daha üst düzey koruma gerektiren uzun makam araçları konvoyuna izin vermemesi. Kaynaklar İngilizlerin Türk Cumhurbaşkanına ABD Başkanına uygulanan düzeyde koruma protokolünü kabul etmemesi üzerine Erdoğan’ın gitmekten vaz geçtiği ve yurda döndüğü anlaşılıyor. Bu sorunun Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın çabalarıyla aşıldığı ve görüşmenin Roma’da yapılması için Biden’ın programında yer açıldığı bilgisi var.
İkincisi, bunun üzerine Beyaz Saray’ın yayınladığı günlük programda Erdoğan’ın Biden’la görüşmesine sadece 20 dakika ayrıldığı görülüyor. Bu diplomatik ve medyatik lisanda neredeyse bir “photo-op”, yani “resim çektirme” süresi sayılır. Kimilerine göre “Madem o kadar istiyorsun” tutumu, kimilerine göre de ABD heyetinin görüşme uzasa dahi “Programımız sarkıyor” gerekçesiyle istediği an görüşmeyi kesmesine imkân tanıması. Sorunun yine Çavuşoğlu-Blinken tarafından, onların da görüşmeye katılmasıyla aşıldığı anlaşılıyor. Nitekim görüşme 1 saat 10 dakika sürdü.
Yoksa Erdoğan’ın her zaman “ikili” görüşmeden yana olduğu biliniyor.
Türkiye-ABD “anlaşmazlık yönetimi” mekanizması
Beyaz Saray görüşmenin bitmesinden neredeyse dakikalar sonra bir bilgi notu yayınladı.
Amerikalılar bununla Türklerin görüşülmemiş konuları görüşülmüş gibi göstermesinin, buradan bir kahramanlık hikayesi çıkarmasının önüne geçmek istiyor olabilirdi. Oysa bilgi notunun görüşmeden önce hazırlandığına dair birkaç işaretler sonradan ortaya çıktı. Örneğin, Doğu Akdeniz’deki durumun ele alındığı söyleniyordu. Oysa Erdoğan ilerleyen saatlerdeki basın toplantısında, bir Yunan meslektaşımızın sorusu üzerine, bıyık -altından gülerek bu konunun hiç gündeme gelmediğini söyledi. Demek ki Biden için aslında o kadar önemli değildi, ona zaman kalmamıştı.
Bilgi notunun son cümlesinde ise Biden’ın “güçlü demokratik kurumların, insan haklarına saygının ve hukukun üstünlüğünün önemini” vurguladığı yazılıydı. Bu vurgunun pek samimi olmadığı, bilgi notunun ilk bölümündeki bir ifadeden anlaşılıyordu. Bu, “anlaşmazlıklarımızı etkin bir şekilde yönetme arzusu” ifadesiydi. İfade, daha dumanı üstünde tüten Osman Kavala ve on büyükelçi krizini çağrıştırıyordu.
Nitekim Erdoğan’ın Biden’la Dışişleri Bakanları arasında “anlaşmazlık yönetimi” mekanizmasının kurulması kararı almasının bir nedeni de ileride çıkabilecek bu tür krizlerdi. İki NATO müttefiki arasında “anlaşma yönetimi” mekanizması kurulması dahi kendi başına bir haber aslında.
Roma görüşmesinin en önemli sonucunun Türkiye-ABD ilişkilerinin, belki de olması gerektiği üzere, liderden lidere değil kurumdan kuruma ve Savunma Bakanlıkları değil Dışişleri Bakanlıkları zeminine oturmasıydı.
Gelelim en önemli iki konuya: Suriye ve S-400/F-16
Erdoğan’ın Suriye konusunda söylediği “Böyle devam etmeyecek” sözünün Biden’la görüşmesi ardından en önemli beyanı olduğu söylenebilir. Erdoğan bugüne dek işin içine askerin karıştığı konularda pek çok şey söyledi. Bunların tamamı ABD ve Batı Avrupa tarafından “blöf” olarak görüldü, ama tamamı gerçek oldu. ABD tarafının 20 dakika öngördüğü görüşmenin, Doğu Akdeniz’e girmeye dahi fırsat kalmadan 70 dakika sürmesindeki iki etkenden birinin Suriye’de ABD destekli PKK/YPG’ye karşı yeni bir askerî harekât olduğu görülebiliyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın geçenlerde Suriye-Türkiye sınırındaki güvenli bölgeleri kastederek “Rusya da ABD’de anlaşmalara uymuyor” sözünü hatırlamak lazım. Ve son zamanlarda oralardaki Türk askerlerine artan saldırıları.
Diğer konu, beklendiği gibi Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzesi alması üzerine ABD’nin Türkiye’yi ortak F-35 üretiminden dışlaması ve parası ödenmiş uçaklarına el koyması. Türkiye F-35’lerden vaz geçmiş ve yerine güncelleştirilmiş F-16’lar almak, ücretinin bir kısmını da F-35’lere ödenen 1,4 milyar dolarla karşılamak istiyor. Böylece kendi Milli Muharip Uçak (MMU) havalanana dek hava savunmasını takviye etmek istiyor. Tabii elde Rusya’dan Su-57 uçağı dahil başka yerlerden uçak alma seçeneğini tutarak.
Erdoğan dün F-16’lar konusunda Temsilciler Meclisi ve Senato çoğunluğunu elde tutan Biden’dan umutlu olduğunu söyledi. Herhalde bunu olmazı göstermek amacıyla söyledi. Çünkü, bırakalım inanılmaz bir Erdoğan karşıtlığının hüküm sürdüğü Kongre’den Türkiye’ye yeni silah satışı izni almayı, Biden kendi yönetimi için gerekli bazı yasaları dahi Kongre’den çıkartmakta zorlanır durumda.
Erdoğan, Putin kozuna fazla mı güveniyor?
Eğer Biden, Türkiye’nin NATO işlevini de güçlendirecek olmasını öne çıkarıp F-16 satış iznini çıkarırsa bu bir tek şeyi gösterecek. O da ABD ve Batı Avrupa yönetimlerinin Türkiye’nin Rusya’ya (ve artık Rusya-Çin eksenine) daha fazla yakınlaşmasından duydukları endişeyi. Kendi parlamentolarındaki Erdoğan karşıtı baskıyı yumuşatmak için insan hakları eleştirilerine devam edeceklerini, ama başta Erdoğan var diye Türkiye’yi kaybetmek istemeyeceklerini gösterecektir.
Erdoğan da zaten bu kozu oynuyor. Biden’la görüşmesi ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile de 50 dakika görüşmesi dikkatlerden kaçmamalı. Bu görüşmede Fransa’nın yeni bir Libya konferansı önerisini reddettiğini söyledi. Öte yandan Fransa’nın Almanya ve Dünya Bankasıyla birlikte Türkiye’ye Paris İklim Sözleşmesi çerçevesinde Erdoğan’ın Yeşil Kalkınma Eylem Planı için kredi açacağı haberleri var. Erdoğan, İtalyan Başbakanı Mario Draghi ile S-400 yerine ikame edilebilecek NATO muadili SAMP/T füzelerinin ortak üretimi konusunda mesafe aldıklarını söyledi. Oysa SAMP/T füzeleri Fransa-İtalya ortak yapımı. Ve Türkiye-Fransa-İtalya arasında ortak tasarım ve üretimi için ön çalışmaları dahi tamamlanmış durumda, siyasi karar bekliyor.
Çavuşoğlu’nun Roma’daki en önemli görüşmelerden birini de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığını da unutmamak lazım. Rusya, Türkiye’nin Ukrayna’ya sattığı TB-2’nin Ukrayna topraklarındaki Rusya yanlısı ayrılıkçılara karşı kullanılmasından rahatsız. Çavuşoğlu da “Biz satış yapıyoruz, kullanana söyleyin” gibilerinden Türkiye’nin yıllardır duyduğu cümleye benzer bir ifade kullanmış. Rusya ile Suriye’de de sorunlar büyüyor.
Dolayısıyla Erdoğan’ın Biden’la görüşmesindeki belki en önemli -gizli- kozu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile “ikili” ve yakın bağlantısı ama acaba fazla mı güveniyor?
Baksanıza, iki NATO müttefiki arasında anlaşmazlık yönetimi mekanizması kurulduğu, hiç kimsenin karşısındakinden istediğini alamadığı bir ortama dönüştü Covid-19 sonrası dünya.