Ekonomi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TÜSİAD’ın “yanlışta ısrardan vaz geçmek gerek” açıklamasını savaş ilanı olarak algılamadan önce de kritik bir haftanın eşiğindeydi. Merkez Bankasının 16 Aralık’ta politika faizini yüzde 15’ten 14’e düşürmesi ardından piyasaya (iki hafta içinde beşinci) müdahalesine İstanbul Sanayi Odası ve TOBB tepki gösterince, zaten suni olarak şişen İstanbul Borsası da çökmüştü. Zaten gözler 20 Aralık pazartesiye çevrilmişti. Ama Cumhurbaşkanının sanayi ve ticaret kesiminden gelen tepkileri savaş ilanı gibi algılaması, dahası, ekonomi politikasına İslamcı söylemle gerekçe ilanı belirsizliği artırdı.
Erdoğan 19 Aralık akşamı, 1950’lerde ABD destekli Komünizmle Mücadele Dernekleriyle birlikte siyasi İslamcı akımın gelişmesine öncülük eden İlim Yayma Cemiyeti ve Vakfının ödül töreninde şunları söyledi:
• “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu.”
“Naslar” diyerek Kuran referansıyla hareket ettiğini ve buna devam edeceğini söylüyor Cumhurbaşkanı. Siyasetten sonra ekonomide de dini inançları kullanma aşamasına mı geldik?
Krizin vurduğu seçmene siyasi İslamcı pansuman mı?
Bu ifade Erdoğan’ın 2023 hedefleri arasında Cumhuriyeti 100’üncü yılında fiilen İslam Cumhuriyetine mi çevirmek istediği şeklinde yorumlamaya açık.
Ama bu aşamada krizin vurduğu AK Parti seçmenini siyasi İslamcı söylemle bir arada tutma çabasına yoğunlaşsak önümüzdeki saatler ve günler içinde olup bitecekleri daha iyi anlayabiliriz. Erdoğan bu sözleri, Türkiye-Afrika toplantıları sırasında ilk kez “benim tezim” diye ilan ettiği, “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” çizgisini açıklamak için söyledi. Erdoğan krizin vurduğu AK Parti seçmenine siyasi İslamcı söylemle pansuman yaparak “Buna karşı çıkan Kuran’a, İslam’a karşı çıkmış olur” mesajı mı vermeye çalışıyor. Kendisini “nasların” tek savunucusu yerine koyuyor. Bunu yaparken, programın başarısız olması halinde faturayı nereye kesmiş olacağına dahi aldırmıyor.
Siz bakmayın AHaber ve TRT üzerinden şartlanan seçmen kitlesinin “Dış güçlere karşı Reisin yanındayız” sloganlarına. İktidar nimetlerinden alabildiğine faydalanan bir avuç AK Elit, yani mutlu azınlık dışında AK Parti tabanı da ekonomik krizden etkileniyor. Hatta AK Parti yönetiminden de izlenen siyasetin sonuçlarına itirazlar başladı.
Nebati de mi yolcu?
AK Parti merkez yönetimindeki Şamil Tayyar bakın neler söylemiş Tweet mesajında?
• “Yüksek kurdan daha tehlikelisi, belirsizlik. Piyasada mal ve hizmet fiyatlaması yapılamıyor. Bedelini ödediğim kış lastiklerinin siparişini iki kez iptal ettiler. Kırılan balkon camını değiştiremiyorum, 2 ay sonraya gün veriyorlar. Sosyal gerginlik derinleşiyor. Aman dikkat.”
GazeteDuvar ise kulis haberinde Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’ye parti içi tepkilerin büyüdüğünü yazmış. Üç önemli nedeninden birisi, Erdoğan’ın “dış güçler” söylemi yerine hükümete “güvensizlikten” bahsetmesi 11 Aralık yatırımcılar toplantısında. Diğeri, milyonların kaygısını küçümseyerek, “Siz maaş kaybedersiniz, benim işim batar” duyarsızlığında konuşması. Ve nihayetinde kardeşi Seydullah Nebati’nin Merkez Bankası kararından bir gün önce faizin bir puan indirileceğini isabetle tahmin etmesi. İYİ Parti lideri Meral Akşener bu nedenle kimlerin döviz oyunuyla çıkar sağladığını soruyor ve savcıların “insider trading”, yani içeriden bilgi sızdırarak maddi kazanç elde etme soruşturması açması gerektiğini söylüyor.
Nebati’yse bankacılarla toplantısında “faiz artırımını hiç konuşmayalım” diyerek Erdoğan’ın gözüne girip yerini korumaya çalışıyor.
Emek de sermaye de uyarmaya devam ediyor
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’nin “yanlışta ısrar etmeyelim, iktisat bilimine dönelim” demesine “cibilliyetinizi biliriz” karşılılığı veren Cumhurbaşkanına tepkiler tek kaynaktan gelmiyor. Yalnızca Erdoğan’ın şimdiye dek ekonomi dünyasındaki en önemli desteklerinden Odalar Birliğinin Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu’nun -gecikse de yerinde- çıkışından söz etmiyorum. Hisarcıklıoğlu gibi, Erdoğan’ın en önem verdiği projelerinden yerli otomobil TOGG projesinde yer alan, Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan’ın “ekonomide istikrar sağlanamadan hedeflere ulaşamayız” uyarısı da önemli. Aynı zamanda TÜSİAD yönetiminde de olan Özilhan’ın gelir dağılımındaki uçurumdan ve “düşük ücret cenneti olmayalım” diyor Dünya Gazetesindeki yazısında.
İşin dikkat çekici yanı hafta sonu İstanbul, Ankara sokaklarında protesto gösterileri yapan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK de hemen hemen aynı şeyleri söylüyordu. Herhalde dış güçler değil, Erdoğan hükümetinin siyasetiydi Türkiye’de sermaye ve emek kesimini benzer zeminde buluşturan.
Tek desteğin muhafazakâr sermayecilerin örgütü MÜSİAD’dan gelmesi, Erdoğan’ın ekonomik krizi şimdi de siyasi İslamcı söylemle aşmaya çalıştığına işaret sayılmaz mı?
Her bakımdan kritik bir haftadayız.