MHP ile DEM Parti düşman çatlatmaya devam ediyor. Kötü anlamda söylemiyorum. Kürt işleri özellikle Suriye’de rejim değişikliği ardından ayrı bir viteste ilerlemeye başladı. Buna son örnek 17 Aralık’ta TBMM’de yaşandı.
DEM Parti Sözcüsü ve Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan 2025 Bütçe görüşmeleri için söz aldı. Kürsüde MHP’li Meclis Başkanvekili Celal Adan’a döndü, güler yüzle ve nezaketle “Teşekkürler Sayın Başkan” dedi; “Ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Tabii, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’a kendi ana dilimde hoş geldiniz diyemiyorum sanıyorum, değil mi?”
Nereden, nereye?
Bir nefes alıp iki bilgi paylaşalım. Az önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Genel Kurula girmiştir; Doğan’ın “hoş geldin” deme talebi o yüzden. İkincisi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın ana dili de Kürtçe. MHP’nin ağır toplarından, Türk milliyetçisi Celal Adan da Ağrılı, Kürtçe de Kürt işleri de aşina olduğu bir konu, son süreçlerin içinde.
Bir de anımsatma: Adan, yine Genel Kurulu yönettiği 22 Şubat 2024’te “Dünya Anadil Günü” dolayısıyla söz alıp Kürtçe konuşan DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş’in mikrofonunu iki defa kapatmış, devamında MHP lideri Devlet Bahçeli bunun bölücülük olduğunu söylemişti.
Bu arka plan üzerine biraz geri alıp devam ediyoruz:
– Yılmaz’a kendi ana dilimde “Hoş geldiniz” diyemiyorum sanıyorum, değil mi?”
– Deyin, deyin…
(Sesler üst üste biniyor)
– “Hun be xer Hatîn” (Hun bi kher hatin) diyebiliyor muyuz Sayın Başkan?
– Tabii, tabii…
– Peki, hun bi kher hatin.
Yılmaz gülüyor, DEM alkışlıyor, kavga çıkmıyor, kıyamet kopmuyor. (İzlemek için videosu bu bağlantıda.)
Kürt işleri hızlanıyor
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tanık olunan bu manzara henüz TBMM tutanaklarına yansımadı; tutanaklarda “…” olarak bırakıldı ve “Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi” olarak kayda geçti. İç Tüzükte zorunluluk bulunmamasına rağmen Meclis bürokratları “yarın ne olur ne olmaz” diye kendilerini koruyor belki de.
Ama Kürt işleri sadece MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan Açılımı sonrasındaki gelişmeler değil, Suriye’de Beşar Esad liderliğindeki Baas rejiminin devrilmesiyle de ayrı bir vitese geçti, hız kazandı.
“Kürt işleri” ifadesini özellikle kullandım. Özellikle Kürt sorunu demedim. Özellikle terör sorunu, PKK sorunu demedim. Çünkü konu artık Türkiye açısından iç, dış, güvenlik ve hukuk işlerinin ortak zemininde ilerliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu konuda gerek Türkiye gerekse Suriye’de izlediği siyaset paralellik gösteriyor.
Türkiye’de DEM Parti’nin sisteme tam entegrasyonu için PKK’nın silahlı mücadele çizgisini eski deyişle “etrafına câmi, ağyarına mâni”, yani başka türlü anlaşılamayacak kapsamda reddetmesini istiyor. Ama henüz bunu kendi programı olarak açıklamış değil; müttefiki Bahçeli’nin çıkışlarına destek vererek gösteriyor. DEM’e kapsayıcı, PKK’ya imha edici çizgi gündemde; tabii şimdilik.
Suriye’de ezberler bozulurken
Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın aracılığıyla benzer siyaset hattı izliyor Kürt işleri alanında. HTŞ’ye Kürtlere tanınma ve vatandaşlık hakları talep ederken PKK/PYD’yi bunun dışında tutulmasını, PKK’ya karşı mücadelesine de engel olunmamasını istiyor. Şimdilik bu mücadele Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye içinde yeni bir harekâtı şeklinde değil ama Türkiye’nin vekil gücü olarak görülen, Suriye’deki müttefiki SMO tarafından yürütülüyor.
Bir hatırlatma. Suriye iç savaşı patlamadan önce de Erdoğan, o zaman “kardeşim” dediği Beşar Esad’dan Suriye’deki Kürtlerin vatandaşlık haklarının tanınmasını istiyordu; Baas rejimi Kürtlere nüfus kâğıdı dahi vermiyordu. Dolayısıyla bu politika yeni değil. Yeni olan Suriye iç savaşı sürecinde PKK’nın (2015’te ABD’nin SDG’yi kurdurmasıyla birlikte) ABD’nin koruma ve eğit-donat desteğiyle gelişmesi.
Kobani kilit önemde
Kürt işleri konusunda son gelişme de Suriye’de bir dizi önemli gelişmenin daha önümüzde olduğunu gösteriyor. TSK’nın Kobani (Ayn el Arab) hizasında Suriye ile sınır duvarı bloklarını kaldırmasıyla, SGD’nin başındaki Mazlum Abdi Şahin’in “Kobani’yi askersiz bölge yapalım” önerisiyle ilk geri adımı atması. Bu konuda acaba Suriye’de yönetimi ele geçiren HTŞ lideri Ahmed “Golani” El Şara ne diyecek; petrol bölgesinin SDG kontrolünde kalmasına razı olacak mı?
MİT Başkanı Kalın ve Katar istihbaratı başkanı Halfan El Kaabi’nin Şam’a gidip Şara ile görüşmesi ardından dün de İngiliz diplomatlar Şam’a gidip kendisiyle görüştü.
Türkiye, HTŞ, ABD
Diğer yandan Adalet bakanı Yılmaz Tunç, DEM heyetinin İmralı Cezaevinde Abdullah Öcalan ile görüşmesi için ilk defa yaklaşık tarih verdi: bütçeden sonra. Bütçe görüşmelerinden sonra Meclis tatili var. En az Ocak demek. Bu da Ankara’ya Suriye’deki tozun dumanın dağılması için biraz daha süre verecek.
Tabii bir de 20 Ocak’ta Donald Trump’ın resmen ABD Başkanlığını -ikinci defa devralması eşiği var. Bütün dünya başkentlerinin beklediği o eşik, DEM heyetinin İmralı ziyareti için de beklenecek mi? Kürt işleri yeni bir düzen tutacak ve bu herkesin yararına olacaksa bu biraz Erdoğan’ın sahaya kendi ağırlığıyla çıkması biraz da Trump’ın iktidarı aldıktan sonra tutumuyla belli olacak.
Ankara’nın HTŞ’nin arkasında olmadığını söylemesi ardından Trump’ın çıkıp “Türkiye var. Suriye’ye çöktüler. Anahtar onlarda” demesi AK Parti çevrelerinde rahatsızlığa yol açtı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik iddiayı yalanladı. Trump, bir yandan Erdoğan’ı pohpohlayıp Türkiye’yi dolduruşa getirmeye çalışırken, diğer yandan işlerin kötüye gitmesi halinde faturayı Türkiye’ye kesmenin yolunu yapıyor.
Türkiye’nin önündeyse, iktidar ve muhalefetiyle yeni bir fırsat var, Kürt işleri çözülürse hem Türkiye’nin bölgedeki siyasi ve ekonomik gücüne yeni bir çarpan eklenir hem de demokrasinin kalitesi yükselir.
Meclis’te “Hun be xer hatîn”den çıkıp buralara geldik; Kürt işleri yeni gelişmelerle devam ediyor.