Doktor, halk sağlığı uzmanı
Dün akşam haberlerinde Sağlık Bakanını ve ardından Hacettepe Üniversitesinde Sinovac aşı çalışmasını yürüten Profesör Serhat Ünal’ın açıklamalarını dinleyince büyük bir şaşkınlık yaşadım. Profesör Ünal, çok merkezli bir çalışmanın yalnızca Türkiye merkezinde, önerilen her iki dozu da 23 Aralık itibarıyla tamamlamış 3457 gönüllüye ek olarak, bir o kadar da henüz yalnızca tek doz almış (yani belirlenen
Dün bir gazeteciyle salgın tedbirleri üzerine konuşurken, hayati sektörler dışında dört hafta kapanarak yayılmayı ve yüksek seyreden ölümlerin önlenmesinin acilen gerektiğini söyleyince “ama aşı geliyor” cevabı aldım. Aşı geliyor da nasıl geliyor, hangi aşı geliyor, ne kadar geliyor, geldiğinde salgının kontrolünde nasıl bir rol oynayabilir? Bu konulardaki kafa karışıklığı, konuyu en yakından izleyen gazeteciler arasında
Yoğun Bakım Derneği: “Uçurumun Kenarındayız” Sağlık Bakanı 25 Kasım akşamı, nihayet vaka sayılarını açıkladığı toplantıda, alınan yeni tedbirlerin etkisini iki hafta bekleyip göreceklerini söylemişti. O zaman da bekleyip görülecek şeyin kabus senaryosu olduğunu söylemiştik. Ve bir an önce hayati sektörler dışındaki tüm faaliyetlerin durdurulmasını ve çalışanların, küçük esnafın desteklenmesini önermiştik. Yerine Nisan-Mayıs aylarında deneyip bir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Kasım akşamı Covid-19 salgınına karşı yeni önlemleri ilan etti. Haftasonları Cuma akşamından, Pazartesi sabahına kadar ve hafta içleri de akşam 21:00 sabah 5:00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı. Ayrıca cenazelere ve nikah merasimlere katılacak insan sayısı kısıtlandı. Bir de 20 yaş altı ve 65 yaş üzeri vatandaşların toplu taşımayı kullanması engellenecek. Kuşkusuz
Sağlık Bakanı 25 Kasım akşamı, nihayet Türkiye’deki vaka sayısını açıkladı. Açıklananan sayının enfeksiyonların ancak bir bölümünü yansıttığını düşünüyorum. Ancak bu açıklama bile, sağlık iletişiminin temel bir ilkesini doğruladı. Tehdidin büyüklüğünü açıklamanız insanların bu tehditten korunmak için davranışlarını değiştirmelerinin ilk adımıdır. Kendi çevremde bile birçok insanın bu “yeni bilgi”doğrultusunda planlarını değiştirdiklerini gözledim. Oysa ben en az
Bu sabah ilk okuduğum haber BBC’dendi. Bir İngiliz diplomat görevli olduğu Çin’in bir şehrinde bir kadını boğulmaktan kurtarmış. Bunun üzerine şehir ahalisi, Çin’de adet olduğu üzere kendisine teşekkür etmek için törenle bir yazılı levha hediye etmiş. Boğulmaktan kurtulan kadın da evine yemeğe çağırmış. İşi ticareti düzenlemek olan diplomat, başka bir nedenle büyük bir şehrin ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 17 Kasım’daki Kabine toplantısı ardından duyurduğu ek tedbirlerin Covid-19 virüs salgınının artan bulaşma hızını kesmekte yeterli olup olmadığından önce dünyadaki tablonun Türkiye’yi nasıl etkilediğine kısaca değinelim. Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü 16 Kasım tarihli basın toplantısında kuzey yarımkürede salgın sarmalındaki -Türkiye dahil- bütün ülkelere çok net bir mesaj verdi: “Rehavet zamanı değil.
Son haftalarda ben de tüm vatandaşlar gibi (istisnalar olabilir) döviz kurlarındaki dalgalanmaları izliyorum. İzlerken de keşke diyorum Koronavirüs de piyasalar gibi olsa. Yani birkaç yeni atama, bizi yönetenlerin bazı açıklamalarına cevaben hemen biraz durulsa. Ekonomiden anlayanlar, kalıcı çözümler için açıklamaların ötesinde eylem gerektiğini söylüyorlar. Öyledir mutlaka, ama ben biraz durulmaya bile razıyım. Azıcık hızını kesse,
Dünya Sağlık Örgütü pandemiye karşı canlarını ortaya koyarak en ön safta çarpışan sağlık çalışanlarına teşekkürlerimizi bildirmek için 2021 yılını onlara ithaf etti. Basından bunu ilk önerenin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olduğunu öğrendik. Gerçekten çok güzel bir öneri, kabul edilmiş olması da ayrıca güzel. Sağlık çalışanları bahar aylarından beri dur durak bilmeksizin çalışıyorlar. İzinleri kaldırıldı. İstifa
Salgınla mücadele yönetimi yaz aylarını Temizlik-Maske-Mesafe, TaMaM diyerek boşa harcadı. Tamam olmadığını o zaman da çok söyleyenler oldu. Şimdi ancak bir küsuratını açıkladıklarını öğrenmiş olduğumuz vaka sayıları varken, yani bulaşmanın birçok odağı varken ve üstelik bulaşma hız kesmemişken bireysel tedbirlerle salgını kontrol edemezsiniz dedik. Söylenenlere kulak tıkadılar, uyarı yapmaya çalışanlar hain ilan edildi, bugünlere geldik.