Belki de siyasette yaklaşan bir büyük sarsıntının öncüleri olarak yanlış yorumladığımız küçük sarsıntılar artıyor son aylarda. Belki de “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şeyler oluyor”. Ama hem iktidardaki Cumhur İttifakında hem muhalefetteki Millet İttifakında hem de bu iki cephenin dışındaki partilerde iç hareketlilik artıyor.Bu hareketliliği tetikleyen birinci unsur, uluslararası siyasette ABD’deki yönetim değişikliğiyle beklenen
Son olarak “Muharrem İnce, Nagehan Alçı’ya konuştu” başlığında olaydan koptum ben. Çünkü o haber hükümet yanlısı sitelerden “son dakika” diye ekranıma düşmeye başladığında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Liranın değerinin düşmesinin önemi yok, çok başarılıyız” mealinde konuştuğu “Sor Kurtul” programında söylediklerini okuyordum. Muhalefetin “Damat olmasa bir gün orada kalır mıydı? Neden ortada görülmüyor?” soruları
Düşünebiliyor musunuz AK Parti’de bir üyenin Genel Başkan Tayyip Erdoğan’a, Muharrem İnce’nin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelttiği eleştirilerin çeyreğini yöneltse başına gelebilecekleri? Ayrılıp kendi partilerini kurana kadar eleştiride bulunmayan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan hakkında şimdi söylenenler bir fikir verebilir. Hatırlarsınız, Meral Akşener MHP’den Fethullahçı suçlamalarıyla dışlanmış, evi basılmaya çalışılmıştı. Düşünebiliyor musunuz Devlet Bahçeli’nin
Son haftalarda muhalif seslerin bastırılması, sosyal medya hamleleri, kadınlara yönelik saldırılar ve gayrimüslimlere yönelik saldırılar paralel bir şekilde artışta. Bu artış, Türkiye’nin demokratik hak ve özgürlükler bakımından örnek aldığı Batı’daki değer kaybı, yeni deyimle “Batısızlık” ile paralel gidiyor. Benzeri bir süreci Avrupa Birliğinin (AB) Türkiye’nin üyelik umutlarını kırdığı 2005-2007 sürecinde de yaşamıştık. O zaman da