İsrail-Filistin çatışmasının kökleri, rakip ulusal hareketlerin yaşandığı 20. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. İsrail Devleti’nin 1948’de kurulması ve ardından yaşanan Arap-İsrail savaşları önemli ölçüde yerinden edilme ve gerginliğe yol açmıştır. Akdeniz kıyısı boyunca uzanan dar bir kara şeridi olan Gazze, büyük bir Filistinli mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. İsrail’in Gazze’yi işgal ettiği 1967’deki Altı Gün Savaşı‘ndan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Batılı güçler” diyor ama aslında demek istediği ABD’dir. Batı’dan kasıt en dar anlamıyla G7’dir, yani en zengin 7 kapitalist ülke: ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada ve İtalya. ABD yönetiminin tutumunda en küçük bir değişiklik G7’nin İsrail’deki Binyamin Netanyahu’nun saldırgan, faşizan politikasına “Batı” desteğinin sonu demek olacaktır. Erdoğan’ın 23 Mayıs’ta yaptığı konuşmada
Kısaca hatırlatalım: Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’i Gazze’de Filistinlileri soykırım amacıyla yürüttüğü harekât nedeniyle mahkûm ettirmek için Uluslararası Adalet Divanına (UAD) başvurmuştu. 11 Ocak’ta toplanan Divan 26 Ocak’ta Güney Afrika’nın talep ettiği ateşkes çağrısında bulunmamış, ama “acil” insani durum saptamasıyla İsrail’i Gazze’de “soykırımı önlemek için” önlem almaya çağırmış, bir ay içinde bu önlemleri mahkemeye sunmasını istemişti.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, İsrail’in Gazze’deki fillerinin Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanında (ICJ) açtığı davanın ilk duruşması Hollanda’nın Lahey kentinde başladı. Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de işlediği fiillerle Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık’ta ICJ’de dava açarak İsrail aleyhine ihtiyati tedbir kararı alınmasını talep etmişti. AA’nın haberine göre