Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Danıştay’ın kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine onay vermesiyle önemli bir fırsatı daha kaçırdı. Yargı reddetmiş olsaydı, hâlâ bir çıkış şansı olabilirdi. Erdoğan şimdi 1 Temmuz “Eylem Planı” ile İstanbul Sözleşmesinin iptaliyle küsen kadınların kalbini kazanmaya çalışıyor. Hem de adeta nasıra basmak istercesine, İstanbul Sözleşmesinin yürürlüğünü bitirdiği 1 Temmuz tarihinde.Diyeceksiniz ki, Erdoğan
Doğa boşluk kaldırmaz. Amerika’nın hataları yüzünden bir alternatif arayanlar aradıklarını Rusya ve Çin’de bulmaya başlamış olabilirler. Onlar da avcılar gibi çok da iyi fırsat kolluyorlar. 2008 yılından beri Rusya Federasyonu’nun Güvenlik Konseyi Sekreteri olan Nikolai Patrushev, küresel karışıklık ve güvenlik sorunlarının çözümünün Rusya olduğuna sizi ikna edebilir. Geçen hafta katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü Organizasyonu’nda, “Mevcut
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, “Mahkemeler adalet arayışına cevap veremiyorsa, hukuk dışı arayışlar devreye girer” dedi. 28 Haziran’da Ankara’da yapılan “Mesleki Hayat Bağlamında Özel Hayata Saygı Hakkı” konulu sempozyumda konuşan Arslan, “bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun bir şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır” dedi. Arslan’ın bu çıkışı
Günümüzde ülkelerin önemini tayinde biyolojik zenginlik derecesi de bir ölçek oldu. Bütün canlılar için hayati önem taşıyan bu çeşitlilik süratle kaybolmaya devam ediyor. Ülkemizin de bu varlığı ne yazık ki tehdit altında. Anadolu bütün canlılar için binlerce yıldır sığınak olmuştur. Üç bitki coğrafi bölgesi ve üç ana iklimin buluştuğu yer olması Anadolu’nun zenginliğinin en büyük
Yukarıdaki fotoğraf 27 Haziran 2021’de İstanbul’da çekildi. Ayaklar altında görülen, polis dizini boğazına biraz daha bastırsa ABD’de George Floyd gibi öldürülecek kişi Bülent Kılıç, Fransız AFP haber ajansının dünyaca tanınan foto muhabiri.Kılıç, Time Dergisi, Guardian gazetesi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yılın foto muhabiri ödülü almış, dünyanın en önemli gazetecilik ödülü Pulitzer’e aday gösterilmiş. Neden
Bir ülkeyi yöneten kişi, kendi iktidarını sürekli kılma umuduyla kendi halkının yabancı bankalara daha fazla borçlandırmakla, muhalefeti ise başa geçerse bu borcun altından kalkamamakla tehdit eder mi? Etmez, değil mi? Bir ülkeyi, hem de bütün yürütme gücüyle elinde tutan ve “yerli ve milli” olma iddiasındaki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltmakla övünmesi lazım. Oysa
Avrupa Birliği’nin mart zirvesinde belirtildiği gibi, 24 Haziran günü yapılan zirvesinde Türkiye-AB ilişkileri tekrar masaya yatırıldı ama sonuçlara bakılırsa belki bir arpa boyu gittik. Bakış açılarının kolay değişmediğini biliyoruz ama dünya bir yandan hızla dönerken hükümetler birçok alanda olduğu gibi bu konuda da geride kalıyorlar. Zirvede Doğu Akdeniz’deki gerilimin azalmasından duyulan memnuniyet ifade edilirken bunun
Gazete Duvar’da yayınlanan bir inceleme, kamu bankalarının ve devletin yönettiği şirketlerin hükümet yanlısı gazetelere ilan verme yoluyla nasıl para aktardığını gözler önüne serdi. Kemal Şener’in incelemesinde, sütun santim hesabıyla, yani ilanların basılı gazete sayfalarından kapladığı yüzey alanına bakılarak yapılan ölçüme göre kamu bankalarının 2020’de en çok reklam verdiği gazetenin Türkgün olduğu ortaya çıktı. Türkgün, MHP’nin
İhvan-ı Müslimin, yani Müslüman Kardeşler örgütünün faaliiyetiyle ile videolarıyla Ankara’yı sarsan Sedat Peker’in ne alakası olabileceğini soracaksınız. Ben de sordum, aldığım yanıtı da birazdan paylaşacağım. O Rabia işaretini artık daha az göreceğimiz tahminiyle birlikte. Ama daha önce 24 Nisan’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Başkanlığında Beştepe’de yapılan “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İstişare Toplantısına” bakacağız. Hem iyi hem
Ahmet Davutoğlu’nun BBC Türkçe’den Ece Göksedef ve Mahmut Hamsici ile yaptığı röportajdan pek çok konuya ilişkin derin analizler çıkarılabilir. Bana göre en iddialı çıkışı, siyasetin finansmanı konusunda şeffaflık sağlayacak olan ama bir türlü meclisten çıkarılmayan yasalar üzerine ileri sürdükleri. Şöyle diyor Davutoğlu bu röportajda: “Ben bu konuda tavrımı söyledim. Daha somut adım siyasi ahlak yasasıdır,