Tuhaf bir denklem var ortada. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun devlet dairelerinin kapısına dayanma taktiğine karşı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ya da ona yaranmak isteyenler ana muhalefet liderini kapılardan çevirerek halkın gözünden düşürdüklerini düşüyorlar. Bir zamanlar kapılardan çevrile çevrile siyasi iktidara yükselen AK Parti, müttefiki MHP’nin desteğiyle muhalefete haddini devlet zoruyla bildirme siyaseti güdüyor.
Bir zamanlar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görevden alınarak hapse atılmasının halkın gözünde onu nasıl mağdur edip yükselttiğini unutmuş görünüyorlar. Şimdi İstanbul BB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınmasını istiyor, HDP’nin, Anayasa mahkemesinin kapatılmasını isteyen MHP lideri Devlet Bahçeli. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu adımı da atar mı, bunu yapar mı?
“Yapsınlar” diyor Kılıçdaroğlu; “Yapılan hareketi tümü bizi için, teşekkür ediyoruz.”. Bahçeli’nin söylediklerini “çok ciddiye almıyoruz” diye iki kez vurguladı 30 Aralık’ta internet medyası temsilcileriyle yaptığı kahvaltılı basın toplantısında. “Belediye başkanını görevden almak isteyenler akıllarını peynir ekmekle yemiş demektir. Polis de müfettiş de gelebilir. Korkumuz yok.”
İktidara İstanbul ve “özel masalar” uyarısı
“Vatandaş sormayacak mı?” diye üsteliyor CHP lideri;
• “İstanbul’da [23 Haziran 2019 seçim tekrarında] yaptılar. Ne oldu? 13 fark 800 bine çıktı. (…) İBB yolsuzlukları araştırmaya başladı İçişleri dosyalara, evraklara el koydu. Kimse görmesin diye. Şimdi dönmüşler, terör diye… Belediye Başkanını niye alacaklar? Numan [Kurtulmuş] Bey güzel söyledi. Hiçbir şey olmaz.
• “Suç duyurusunda bulunacaklarmış, bulunsunlar. Telefonlarımızın dinlendiğini biliyoruz. Özel masalar kurulduğunu da biliyoruz? [“Özel Masalar nedir?” sorusu üzerine, bıyık altından gülerek] Özel masaları Süleyman Soylu anlar. Geri adım atmayız.”
CHP lideri acaba İçişleri bünyesinde siyasi parti faaliyetlerini izlemeye yönelik özel birimler kurulduğunu mu ima ediyordu? Ayrıntı vermedi. Ama bu iki konunun iktidara yönelik iki uyarı olduğu görülüyor.
Devam ediyor:
• “Tazminat davalarında hâkimler değişiyor, bana para cezası verilsin diye ama kazanıyorum. Bazıları yukarıdan gelen talimata göre karar veriyorlar. Rakamları değiştiriyorlar. Osman Kavala’yı, Selahattin Demirtaş’ı içeride tutuyorlar. [Cumhurbaşkanı Hukuk Danışmanı Mehmet] Uçum’un söylediği gibi, “tek kişilik hükümet” rejimi.”
Dolar morallerini yükselttiyse seçime gidelim
Tıpkı bir gün önce DEVA lideri Ali Babacan’da, geçtiğimiz hafta İYİ Parti Meral Akşener’de gözlediğim gibi Kılıçdaroğlu’nda da bir moral ve özgüven artışı gözledim. Bir zamanlar Erdoğan’ın şair Ece Ayhan’dan aldığı dizelerle söylediği gibi “velhasıl onlar vurdu, biz büyüdük” durumu sanki.
Bir meslektaş, dövize bağlı lira hesabı sonrasında doların düşmesi, faizin düşürülmesiyle Erdoğan’a, iktidara moral geldiğini hatırlattı. Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:
• “Türkiye en büyük soygununu yaşadı. Bu soygunun büyüklüğü ne, bu vurgunu kim yaptı? Hazine, Merkez Bankası, kamu bankaları, herkes devrede. Ama dengeyi sağlayamıyorlar. Meclis açılınca soru önergesi vereceğiz. Kabul etsinler, bankalar sayıları versin, herşey ortaya çıkar. Ama MHP oylarıyla reddederler.
• “84 milyon insan bir avuç insana çalışıyor. Merkez Bankası faiz düşürdü de piyasada faiz düştü mü? Kredi kartlarında faizler düştü mü? Çiftçi kredi faizleri düştü mü? Erdoğan’ın bunlardan haberi var mı? Erdoğan kendi dünyasında yaşıyor.
• “Bununla moral üstünlük sağlandı diyorlarsa, sandığı hemen getirsinler. Moral üstünlüğü görelim.”
“Birinci parti olacağız, iktidara gençler taşıyacak“
• “CHP oyu büyük sıçramalar yapmıyor, ama istikrarlı ve sağlıklı bir şekilde artıyor. Şu anda anketler yüzde 28 küsurlarda. Önümüzdeki süreçte AK Parti’yi geçeceğiz. Birinci parti olacağız. Erdoğan ne yaparsa yapsın. [Kılıçdaroğlu bunu söylediğinde, ne yalan söyleyeyim, aklıma 2019 yerel seçimleri öncesinde iktidara yakın bir kanalda “İstanbul’u alacağız” dediğinde karşısındaki spikerin alaycı gülmesi geldi.] Erdoğan’la toplum arasında güvensizlik var.
• “Z-kuşağı da denilen ilk defa bu seçimlerde oy kullanacak gençler özgürlük istiyor. Herhangi bir partiye bağlanmak istemiyor. Yurtdışına gitmek isteyenler var. Umutsuz olmamaları gerektiği, sandığa gidip oylarını kullanmaları gerektiğini söylüyorum.
• “Y-kuşağında milliyetçi damar daha güçlü, z-kuşağı daha özgürlükçü. Bir anket geldi. İlk defa oy kullanacak olanlarda CHP yüzde 42 görünüyor. Bizi iktidara gençler taşıyacak.”
Gazeteci milleti olarak ne yanıt alacağımızı bile bile Erdoğan’ın karşısında “aday kim olacak?” sorusunu soruyoruz, işimiz bu. Ama yanıt değişmiyor: önce 6 parti olarak güçlendirilmiş parlamenter rejim anayasasında, geçiş sürecinde uzlaşalım, seçim takvimi belli olsun, o zaman konuşacağız.
Bu sözlerden sonra neler oldu?
Kılıçdaroğlu bunları söyledikten sonra Milli Eğitim Bakanlığına gitti. Bakan Mahmut Özer’e neden yazılı sınavlarda başarılı olan gençlerin mülakatlarda elenerek yerlerine (tıpkı bir zamanlar Fethullahçı listelerde olanlar gibi) TÜGVA, TÜRGEV listelerinde olanların alındığını sormak için gitmişti. Özer, böyle zorlama randevulara kapısının kapalı olduğunu söyledi, içeri aldırmadı.
Gece saatlerindeyse İçişleri Müfettişleri İBB binalarında mesaiye başladı. Kendi partisinden itirazlara rağmen Soylu, İmamoğlu’nun peşini bırakacak gibi görünmüyor. MHP lideri Bahçeli’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tam desteğiyle kabinenin belki de en güçlü bakanı imajını sağlamlaştırıyor, siyasi beğeni listelerinde Erdoğan’a yakın yerini koruyor.