TRT izleyicileri yıllardan beri ilk defa muhalefetin dış politika görüşlerini 10 Mayıs akşamı CHP’nin yeni dış politika kozu Namık Tan’ın konuşmasıyla duydular. Aslında bu konuşma CHP’ye son zamlarda yöneltilen “Dış politikada ne yapacaksınız?” sorularına da yanıt oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim propaganda konuşmalarından bir bölümünü dış politikaya ayırması da CHP Genel merkezinde konuya verilen önemi gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde CHP’nin Adalet ve İçişleri Bakanlıklarıyla birlikte Dışişleri Bakanlığını üstlenmekte titizlenmesi, henüz Dışişleri Bakanlığı aday adayları ortaya çıkmasa dahi yeni bakanın siyaset çerçevesini de şimdiden çizmiş oluyor.
Türkiye’nin Vaşington ve Tel Aviv büyükelçilikleri dahil parlak bir diplomatik kariyerden siyasete geçiş yapan İstanbul 2’inci Bölge Milletvekili adayı Namık Tan’ı YetkinReport okurları dış politika yazılarıyla tanıyor. 10 dakikayla sınırlı TRT konuşmasında Türkiye’nin dış politikasının son dönemlerde çıkışlar kadar inişlerle de dolu dış politikasını eski rayına oturtmaktan çok Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” çizgisinde yeni bir raya güncellenmesini konu başlıklarıyla özetlemiş.
Dış politikada demokrasi vurgusu
Tan konuşmasına CHP’nin dış politika vizyon ve misyonunu “dünyada barış, bölgesinde istikrar, ülkesinde tam demokrasi, güvenlik ve kalkınmanın korunup güçlendirilmesi” şeklinde tanımlayarak başlamış. Dış politikada demokrasinin güçlendirilmesi vurgusunun yapılması, Türkiye’nin AK Parti iktidarının özellikle son on yılında demokrasi kalitesindeki gerilemeyle eleştirildiğine bakılacak olursa önem taşıyor.
Bu çerçevede Tan’ın öne çıkardığı bazı başlıklar şöyle:
– Millet İttifakının Ortak Mutabakat metninde birinci dış politika önceliği olan Avrupa Birliğine tam üyelik sürecini canlandıracağız. Ulusal mevzuatımızı AB standartlarıyla uyumlu hale getireceğiz.
– Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tüm kararlarını, yasalarımız öyle emrettiği, Avrupa konseyinin kurucu üyesi olduğumuz ve doğrusu da bu olduğu için hemen uygulayacağız. (Türkiye, 2003-2004 döneminde AK Parti-CHP iş birliğiyle AB uyumu çerçevesinde ileri adımlar atmıştı. Ancak süreç içinde Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın durumunda da görüldüğü üzere Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin uygulanmasından terörle mücadele yasasına, oradan devlet ihale kanununa dek pek çok adım geri alındı.)
– Tüm yurttaşlarımızın vizesiz seyahat özgürlüğünü sağlamak ve Gümrük Birliğini güncellemek amacıyla AB nezdinde girişimleri derhal yapacağız.
AB ve Suriyeli sığınmacılar
Namık Tan, CHP’nin dış politika vaatlerini sıralarken Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini güncellerken Suriyeli sığınmacılar konusuyla doğrudan bağlantılı hale getiriyor. Şöyle:
– Önümüze çıkan, üzerimize gelen ve devralacağımız tüm meselelerin çözümünde diyaloga öncelik vereceğiz. Sorunları en düşük maliyetle yönetecek, sorunları eksilteceğiz.
– Türkiye’nin AB’nin göçmen hendeği veya bekleme salonu olmasına izin vermeyeceğiz. AB ile göç uzlaşısını, tam üyelik hedefimizi teyit edecek bir şekilde yeniden müzakere edeceğiz.
– Şam Büyükelçiliğimizi açacağız. Suriyeli ve Suriye’yle ilgili muhatapların tamamıyla doğrudan ve doğru kanallardan karşılıklı görüşeceğiz. Böylece ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine zorlamayla değil gönüllü dönüş zeminini hazırlayacağız.
– Ülkemiz Doğudan Batıya, Güneyden Kuzeye yeni bir göç geçiş rotası ya da varış noktası olmayacak. Vize ve vatandaşlığa kabul düzenlemelerimizi güncelleyeceğiz.
ABD, NATO, Rusya
– ABD’yle ilişkilerde öncelik F-16 modernizasyonu ve alımında olacak. Rusya’dan alınan S-400’lerde yaratıcı çözüm formülünü süratle bulacak ve F-35 programına dönüş için gerekli girişimleri yapacağız.
– Rusya ile ilişkilerimizi eşitler arası bir anlayışla sürdüreceğiz. Ukrayna’nın işgalinin diplomatik çözümü ancak bu ülkenin toprak bütünlüğü ve ulusal egemenliğinin Kırım dahil yeniden sağlanmasıyla mümkündür.
– NATO üyesi ve AB adayı ülkemizin bu bağlamda tarafı bellidir. Dolayısıyla etkin tarafsızlık değil, gerçek denge siyaseti izleyeceğiz. Montrö’ye sadakat, tahıl koridoru, tutsak değiş tokuşu gibi unsurları koruyarak, barışı kolaylaştırma yaklaşımını benimseyeceğiz. (Kılıçdaroğlu’nun ABD’de yayınlanan The Wall Street Journal gazetesine iktidarlarında Türkiye’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlara uyacağını Putin’in de bunu iyi bildiğini söylemesi, Kılıçdaroğlu’nun Dış Politika danışmanı Ünal Çeviköz tarafından “çarpıtıldığı” gerekçesiyle yalanlandı. Çeviköz, Rusya politikasında devamlılığın esas olduğunu açıkladı ki Tan da benzeri şeyler söyledi.)
Tan’ın açıklamasında NATO’yla ilişkilerin de Türkiye’nin güvenliğine katkı ve Türkiye’nin NATO’ya katkısı dengesinde köklü değişiklik öngörülmüyor.
Dışişleri, Savunma, İstihbarat
– Dış politikanın oluşturulması ve yürütülmesinde Dışişleri Bakanlığı öncü konumda ve Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) gibi devlet kurumları arasında merkezi eşgüdüm makamı durumunda olacak. Dışişleri Bakanlığı Cumhurbaşkanına hem doğru kararlar alabilmesi için gerekli zamanı yaratacak hem Cumhurbaşkanının masasına geçerli ve gerçekçi politika seçeneklerini zamanlıca koyacak.
– Caydırıcı askeri güç gibi etkin istihbaratı da dış politikamızın bütünlüğü içinde, eşgüdümle yer bulması gereken bir araç olarak kullanacağız. Terörle mücadelemizi, uluslararası camiadan destek görecek en sonuç alıcı yöntemlerle, var gücümüzle sürdüreceğiz.
– Ulusal savunma sanayimizi, kamu ve özel kesimlerin eşgüdüm içinde çalışmasını sağlayarak daha da geliştireceğiz.
– Özgüvenli olacağız ama gözü kara olmayacağız. Ülkemizi gereksiz risklere atacak temelsiz iddialardan kaçınacağız. Etkinlikle işgüzarlığı birbirine karıştırmayacağız.
– Dışişleri Bakanlığında tayin ve mesleğe kabul kriterlerini liyakat temelinde yeniden belirleyeceğiz.
Tan bu konuda “Dışişleri Bakanlığının konumu ve yapısıyla ihyasını sağlayacağımızı ise Hariciyeden yetişmiş bir profesyonel olarak vurgulamaya dahi gerek duymuyorum” diyerek aslında katmerli bir vurgu yaptı.
Tan: savrulmayan dış politika
Tan, TRT’deki CHP’nin dış politika seçim konuşmasını şu vaatlerle bitirdi:
– Hiçbir ülkenin iç işlerine karışmayacağız. Diplomaside güvenin zor kazanıldığı ama kolay yitirildiği; başarının kısa yolunun da itibardan geçtiği bilinciyle davranacağız. İtibarımızın ana payandası, yaratacağımız ahde vefalı, aidiyeti tartışmasız, çoğulcu, kadın-erkek eşitliği başta gelmek üzere insan hak ve özgürlüklerine saygılı, laik ve demokratik cumhuriyet anlatısı olacak.
– Dış politika öngörülebilir, tutarlı, güvenilir, sağduyulu, dengeli ve ilkeli yürütülecek. Pek çok zorlu konuda son on yıllarda içine düşürüldüğü savrulmalardan da kurtarılacak.
– Ebedi liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefimizden asla sapmayacağız. Türkiye, köklü geçmişinden gelen ve aklın gereği olan doğal çizgisinde ilerleyecek.
Konuşmanın tamamı şu bağlantıdan okunabilir.