Moskova’daki kanlı konser salonu saldırısından bu yana istihbarat, güvenlik, diplomasi dünyasından kaynaklarımla konuşuyorum. Hepsinin birleştiği nokta, IŞİD’in (DEAŞ) Horasan Vilayeti kolunun (IŞİD-H) 22 Mart’ta Moskova’da 139 kişiyi öldürdüğü eylemin şimdiye dek IŞİD’in bilinen eylemlerine hedef ve taktikler bakımından benzemediği. Aynı analizi IŞİD-H’nin 28 Ocak’ta İstanbul’daki Santa Maria Katolik Kilisesi baskını için de yapıyorlar.
Hedefleri mi değişti?
IŞİD’in eylemlerinde hedefleri bakımından benzeşmeyen noktalar şunlar:
1- IŞİD’in Horasan Kolu ilk eylemlerine 2015’te örgütün Orta Asya örgütlenmesi olarak başladı. Bu çerçevede Çin’in Uygur bölgesinden Pakistan’a Afgaistan’dan Tacikistan ve Özbekistan’a ve doğallıkla Rusya Federasyonu’ndaki diğer Müslüman halklar arasında örgütleniyorlar. Terör eylemlerinde de şimdiye dek çoğunlukla Pakistan, İran ve Afganistan’ı hedef aldılar. Türkiye ve Rusya’da ki terör eylemleri hedef coğrafyalarında değişiklik gösteriyor.
2- Hedef içerikleri de değişiyor. Örneğin, Afganistan’da (çoğumuza tuhaf gelebilir ama) Taliban rejimini de yeterince katı bulmuyor, devirmek için terör eylemleri düzenliyorlar. Örneğin, 22 Mart Moskova saldırısından bir gün önce Afganistan’ın Kandahar şehrinde bir bankaya IŞİD-H tarafından düzenlenen intihar saldırısında en az 21 kişiyi öldürdüler. Pakistan ve İran’da ise camileri hedef alıyorlar; Şii camilerini. IŞİD’in eylemleri Müslüman toplumlardaki Sünni-Şii başta olmak üzere din ve mezhep karşıtlığını derinleştirmeyi hedefliyor.
O nedenle Türkiye’de kiliseye, Rusya’da Müslümanların neredeyse hiç yaşamadığı bir bölgede terör eylemine girişmeleri, içerik bakımından da hedef değişikliği anlamına geliyor. İçişleri Bakanlığı Aralık 2023 ve Ocak 2024’te MİT ile işbirliği içinde IŞİD-H hücrelerine düzenlediği operasyonlarda kilise ve sinagoglar ile Irak’ın Ankara Büyükelçiliğine saldırıları önlediğini açıklamıştı.
Taktikleri mi değişti?
3- IŞİD’in terör eylemlerinde şimdiye dek intihar eylemcileri kullandığı biliniyor. Bunun terör örgütleri bakımından bir kaç getirisi var. Örneğin sadece eylem yerine gidişi planlıyorlar; kaçış, dönüş planlama -ayrıca risk ve masrafından da- kaçınmış oluyorlar. İntihar eylemlerinde terör örgütleri açısından bir avantaj da militanlarının yakalanma ve dolayısıyla sorgulanıp örgüt hakkında polise, istihbarata bilgi verme ihtimalini ortadan kaldırması.
Örneğin, Pakistan’da, İran’da camilere çoğu durumda daha kalabalık cemaatin toplandığı Cuma namazları sırasında üzerine bomba bağlı bir IŞİD-H militanı camiye girip bombayı patlatarak en ağır hasarı vermeye çalışıyor.
Türkiye’deki en kanlı terör eylemi sayılan 109 kişinin öldürüldüğü 2015 Ankara Gar saldırı ve hemen öncesinde 34 kişinin öldürüldüğü Suruç saldırısında da intihar bombacılarının kullanıldığını hatırlatalım.
Ancak IŞİD’in son iki eyleminde, İstanbul ve Moskova’da intihar eylemcisi kullanılmamış. Militanlar terör estirdikten sonra kaçmaya çalışıyor, ama yakalanıyorlar.
Rusya örneğinde hem de Ukrayna’ya kaçarken yakalanıyorlar. Türkiye’den geldiğini söylüyor; dün yayınladığımız kayıtlara göre saldırıdan hemen önce Türkiye’ye giriş çıkış yapmışlar ama Ukrayna değil, Rusya’ya dönmüşler.
Ardından Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin “radikal İslamcılar” diyor, ama Ukrayna’yı işaret etmeye devam ediyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski yalanlıyor ama kısmen işgal altındaki ülkesinde olup bitene hakim olamadığı gibi Ukrayna’da halen ABD ve G7 ittifakındaki pek çok ülkenin özel kuvvetleri ve istihbarat servisleri kamp kurmuş durumda. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bunu açıkça söylemekten de çekinmiyor üstelik.
IŞİD’in patronajı
IŞİD şu anda ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının ve Türkiye ile başat anlaşmazlığı olan PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye desteğinin görünürdeki gerekçesi.
IŞİD’in Horasan Vilayeti kolu IŞİD-H ise Orta ve Güney Asya olan faaliyet alanını, hedef ve taktiklerini de değiştirerek Orta Doğu ve Doğu Avrupa’ya kaydırıyor.
İlk akla gelen IŞİD’in hedefleri ve taktikleriyle birlikte patronajında da bir değişiklik olup olmadığı.
Kim kullanıyor? Kimler kullanıyor?
Bu düğümün bir ucunda Orta Asya ve Çin bulunduğunu unutmamak lazım. ABD’nin artık sadece Pasifik Okyanusu üzerinden değil, küresel planda rakip saydığı Çin…
Zamanlama açısından tam da İran tarafından desteklenen Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütüne karşı büyümesinin önünü açanın İsrail olduğunun konuşulduğu bir sırada IŞİD’in patronunun, patronlarının kim olduğu sorusu ayrıca önem taşıyor.
Çözdükçe dolaşıyor.
Rüzgar eken fırtına biçiyor.