Özgür Özel CHP’yi dış politikada önce çıkarması hem Türkiye’ye dışarıda ayrı bir görünüm vermeye hem de AK Partide yankı bulmaya başladı.
Bunun ilk örneğini Özel’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a diyalog çağrısında bulunması ve Erdoğan’ın kapıyı açmasıyla başlayan ilk görüşmede, 2 Mayıs’ta görülmüştü. Özel, Erdoğan’a dış politikada kendilerine de bilgi verilirse CHP’nin de Türkiye’nin çıkarına gördüğü konularda elini taşın altına koyacağını söylemişti.
Nitekim 11 Haziran’daki ikinci görüşmede Erdoğan’ın CHP’nin üye olduğu Sosyalist Enternasyonal gibi platformlarda Gazze Krizi nedeniyle İsrail’in kınanması, Filistin’in tanınması çıkışlarından memnuniyetini ifade ettiği bildirilmişti.
Şimdi AK Parti’nin Avrupa Birliği konusunda da CHP’den bir talebi olduğunu öğreniyoruz.
AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın Ekonomi gazetesi Ankara Bürosunu ziyaretinde söyledikleri çok açık:
- “CHP’den Sayın Özel’den beklentimiz şu. Kendisi Sosyalist Enternasyonal’in başkan yardımcısı olmuş. Orada Gümrük Birliğini gündeme getirmeli.”
Elitaş bunları herhangi bir AK Parti yetkilisi olarak söylemiyor; kendisi Erdoğan’ın Özel’le diyalogunda yanında durmasını tercih ettiği isim. Bunu da ayaküstü bir görüşmede değil, ziyarete gittiği bir gazete bürosunda söylüyor. Bilinçli bir çıkış olduğunu varsayabiliriz.
Neden CHP, neden AB?
Elitaş’ın bu beklentiyi ayrıntılı gerekçelendirmesinden, bunu -ek olarak iş dünyasının düzenli okuduğu bir ekonomi gazetesinde dile getirmesinin Erdoğan’ın bilgisi altında olduğunu varsayabiliriz. Elitaş, AK Parti iktidarının Özel ve CHP’den beklentisini söyle açmış:
- “AB’de de Sosyalist Enternasyonal’e dahil olan partiler etkin. Şunu söylemeli; AB dünyadaki 70’e yakın ülke ile serbest ticaret anlaşması (STA) yapıyor. Biz Gümrük Birliği gereği o ülkelerin AB ile STA’larına uymak mecburiyetindeyiz. Ama o muhatap üçüncü ülke, buna uymak zorunda değil.
- “Biz ayrıca o ülkelerle yeniden STA yapabilmeliyiz. Gümrük Birliği bu şekilde düzenlenmeli. Bu hem Türkiye ekonomisi hem de dış politika ile ilgili; Gümrük Birliği tek ses olmamız gereken bir nokta.”
Burada Gümrük Birliğinin güncellenmesi konusunda Türkiye’nin önüne çıkarılan en büyük engelin Kıbrıs olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Erdoğan da Özel de 1974 Kıbrıs harekatının 20 Temmuz’daki 50’inci yıldönümünde KKTC’de olacaklar. Bir yandan da görüşmelerin yeniden başlaması için diplomasi devam ediyor.
CHP, Sosyalist Enternasyonal, dış politika
Elitaş’ın kilit ifadesi “AB’de Sosyalist Enternasyonal partilerinin etkin olması”.
AK Parti’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler meclisindeki ortakları olan sağ partiler yabancı düşmanı ve İslamofobik eğilimler taşırken CHP’nin ortakları çoğulculuktan yana ilerici tavır sergiliyor.
Alman Sosyaldemokrat Partisi -Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağın yükselişine engel olamasa da iktidarda. İspanya’da Sosyalist İşçi Partisi de öyle. İngiliz işçi Partisi on dört yıl aradan sonra iktidara geldi. Fransa seçimlerini sol blok kazandı, Fransız Sosyalist Partisi yükselişte.
Sosyalist Enternasyonal’in halihazırdaki başkanı da Türkiye’yi yakından tanıyan İspanya Başbakanı Pedro Sanchez.
CHP yıllardır Sosyalist Enternasyonal üyesi ancak yıllık toplantılara katılmak dışında varlık göstermedi. Bu etkisizlik Özel ile yerini etkinliğe bırakmış görünüyor. İlk çıkışını Berlin’deki Sosyalist Enternasyonal toplantısında yapmış, hem Türkiye’nin Gazze ve Filistin hassasiyetini anlatmış hem de iki ay kadar önce Erdoğan’ın kameralar önünde tartıştığı Başbakan Olaf Scholz ile özel bir görüşme yapmıştı.
Özel 5-6 Temmuz’da Bükreş’te yapılan SE Avrupa Komitesi toplantısında ağırlığı Filistin konusunun yanı sıra hem 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin birinci parti çıkmasına hem de Türkiye-AB ilişkilerine yaptı. SE sonuç bildirgesinde de Türkiye’nin AB üyeliğine destek verildi.
Peki, ya Suriye?
CHP bu dış politika hamleleriyle Türkiye’nin dışarıdaki görünümüne ikinci bir boyut katıyor ve Erdoğan’ın da bunu görüp değerlendirmek istediği anlaşılıyor.
Burada akla bir başka konu geliyor, o da Suriye.
CHP Özel döneminde de Suriye politikasının hem güvenlik hem sığınmacılar boyutlarıyla Erdoğan ve AK Partiyi suçlamayı sürdürüyor. Ancak bir ince ayar da göze çarpıyor. Özel, gidip Esad ile görüşelim derken “gerekirse” aracı olma ayrıntısıyla aslında bunu da Erdoğan ile diyalog zeminine dahil edebileceği önerisinde bulunuyor.
CHP’nin Suriye konusunda yapabilecekleri varsa, AK Parti iktidarının Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda bunu da en azından araştırıp değerlendirmesi gerekir.
Dışişleri Bakanlığının CHP’nin Suriye açıklamalarını, daha keskin görüşteki diğer partilerle eş tutarak, ismen anmasa da “siyasi rant”, “ideolojik bağnazlık” ve “alet olma” gibi suçlaması yapıcı katkı sayılmamalı.
Bunun üstüne Elitaş’ın CHP ve Özel’den AK Partinin dış politika “beklentisini” açıklaması da bunu gösteriyor zaten.
CHP’nin dış politika ekibi
CHP’nin dış politikada aktif konuma geçmesinde parti içinde -henüz sadece bu alanda görünür olan -sessiz yeniden yapılanmanın payı var.
CHP’nin genel anlamda dış ilişkileri Genel Sekreter Selin Sayek Böke’nin gözetiminde. Zaten Bükreş toplantısının ardından SE ile ilişkilerin onun eşgüdümünde olacağı açıklandı.
Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel akademik birikimiyle Genel Merkezde koordinasyonu sağlıyor. Örneğin, CHP adına Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la temas noıktası o.
Parlamentoda Dışişleri deneyimiyle Namık Tan Avrupa Konseyinden NATO’ya dış kurumsal diplomasiyi yürütüyor; aynı zamanda Özel’in Erdoğan’la görüşmelerinde tercih ettiği isim.
Son zamanlarda bir gizli silahın da özellikle Avrupa’yla ilişkilerde devreye alındığı görülüyor. O da farhri danışman olarak yardımcı olan Şule Bucak; Avrupa solunu isim isim tanıyan deneyimli bir sivil diplomat.
Özel’in işi yine de kolay değil. Örneğin, önceki dönemde CHP’nin Azerbaycan ile bozulan ilişkileri tamir etmeye çalışıyor aylardır.
AK Parti ile CHP’nin dış politikada ortak nokta arayışını aynı çizgiye gelmek şeklinde değerlendirmek doğru olmaz. Ama ortak noktalar varsa, bunların keşfedilip işlenmesi, Elitaş’ın vurguladığı üzere hem dış politika hem de ekonomi için Türkiye’nin yararına olacaktır.