

Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma ve fesih çağrısı üzerine DEM’in siyasi parti ziyaretleri öncesinde iktidar cephesinden uyarılar geldi. Soldan sağa, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk.
DEM Parti TBMM’deki diğer parti gruplarına Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı üzerine TBMM’deki diğer partilerle temaslarına 10 Mart’ta CHP ziyaretiyle başlıyor. DEM’in 17 Mart’ta da AK Parti ve MHP’yi ziyaret edeceği duyuruldu.
DEM’in CHP’ye yapacağı bu ilk ziyaret öncesinde iktidar cephesinden sürece dair üç ciddi uyarı geldi.
1- Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, PKK’nın ateşkes ilanı ve silah bırakmanın YPG’yi kapsamadığı iddialarına tepkisi,
2- Cumhurbaşkanı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum’un DEM’in Anayasa değişikliği beklentilerine tepkisi,
3- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM’i PKK’nın ateşkes ve YPG’nin silah bırakmama çıkışlarına kapılmaması uyarısı.
İktidar: koşul ve müzakere yok
Savunma Bakanı Güler bu çıkışı 7 Mart’da Balıkesir’de Kara Astsubay Okulu mezuniyet töreninde yaptı. PKK’ ateşkes dedi diye Türkiye’nin terör operasyonlarını durdurması söz konusu değildi, silah bırakma çağrısıyla fesih kararı “derhal ve koşulsuz” uygulanmalı, “PKK ve farklı coğrafyalarda ve isimler altında” bütün uzantılarınca uygulanmalıydı.
Güler’in sözleri acaba PKK’ya silah bırakma ve fesih için bir son tarih verildi ama kamuoyuna mı açıklanmadı sorusunu akla getiriyor.
Ama bu uyarının, “Bizi bağlamaz” diyen SDG lideri Mazlum Abdi ve “metinde YPG” yok diyen DEM Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’na gönderme olduğu da açık.
Uçum 9 Mart sabah saatlerinde “X” hesabındaki yazısında hem DEM’in Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın “yasal ve anayasal değişiklikler” beklentisine hem de AK Partili Binali Yıldırım’ın “vatandaşlık ve yerel yönetimlere yetki devri” beyanına isim vermeksizin gönderme yapıyordu. AK Parti’nin kastettiği yeni Anayasa, ilk dört maddenin yanı sıra “üniter yapıyı” koruyacak, “Türk Milleti, Türk Vatandaşlığı, Devletin Dili yani resmi dil Türkçe üzerinden tartışma açarak Türkiye’yi bölme hedefli emperyalist projelere karşı”mevcut güvenceleri koruyup güçlendirecekti.
Bahçeli de devreye girdi
Uçum’un açıklamasından iki saat kadar sonra bu süreci başlatan Bahçeli, MHP “X” hesabından bir yazılı açıklama yaptı. PKK’nın ateşkes ilanı yanlış, isabetsiz ve zaman kazanma amaçlıydı. Örgüt bütün bağlantılarıyla birlikte Öcalan’ın 27 Şubat çağrısına uyarak şartsız silah bırakıp kendini feshe girmeliydi. Türk vatandaşlığı tartışılmayacaktı.
Bunlar o kadar yeni sözler değil ama Bahçeli’nin açıklamasının satır aralarında DEM’in bu çizgiye kendini kaptırmaması gerektiği uyarısını da şu ifadelerden çıkarıyoruz:
– DEM’in “sağduyulu, soğukkanlı, sıcak mesajlarının yanı sıra tutarlı ve istikrarlı adımlarını muhafaza” gayretiyle “Türkiye partisi olmasının” önü açılacaktı.
– “Herhangi bir yol kazasının yaşanmaması (…) gelişmelerin sekteye uğramaması/uğratılmaması” için dikkat, sorumluluk, özen ve uyanıklık gerekiyordu.
Bu ifadeler Bahçeli’nin son günlerde nekahet yatağında Tuncer Bakırhan’dan Selahattin Demirtaş’a, CHP’li Sezgin Tanrıkulu’na dek yaptığı telefon görüşmelerine de ayrı bir anlam kazandırıyor.
Daha birkaç ay öncesine dek HDP’nin DEM’in kapatılmasını isteyen Bahçeli bugün DEM’i PKK etkisi dışına taşımak için kılavuzluk yapıyor.
DEM’in zor kararı
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Öcalan’ın PKK çağrısı ve sürecin geleceği üzerine TBMM’de grubunu bulunan parti liderleriyle Beştepe’de topluca bir görüşme yapacağı haberleri var.
DEM’in Öcalan’ın çağrısına ek olarak, belli taleplere öne sürüp sürmeyeceği 10 Mart CHP ziyaretinde belli olmaya başlayacak. DEM bünyesinde ilk görüş ayrılığının Suriye’deki PKK bağlantılı örgütlenme üzerinden çıkmış olması zaten MHP liderinin inisiyatifiyle başlayan sürecin içerde meydana getirdiği sarsıntıların devam ettiğini gösteriyor.
Eş Başkan Hatimoğulları ve Tayip Temel’in sözleri Öcalan açıklamasında YPG, ya da SGD diye açıkça yazmıyor diye halen Türkiye’nin bir numaralı güvenlik endişesi olan Suriye’deki PKK-bağlantılı örgütlenmeyi bu projenin dışında tutma eğilimini yansıtıyor. Belki bir noktada PKK ve ayrıca DEM’de de bölünmeye yol açabilecek sürecin Suriye’de düğümlenmiş olduğu anlaşılıyor.
Suriye’deyse yine kan gövdeyi götürmeye, İsrail ve İran’ın da dahliyle yeniden iç savaş ve parçalanma riskinden söz edilmeye başladı ki bu sırtını ABD desteğine yaslayan SDG’nin işine gelir.
PKK’dan çok DEM’in ne yapacağı önem taşıyor.