Orman yangınlarının baş gösterdiği 28 Temmuz’dan itibaren pek çok ülke gibi İsrail’den de yangın söndürme uçağı gönderme talebi geldi. Türk hükümeti de 2016’daki orman yangınları sırasında yardım teklif etmiş, İsrail’den olumlu yanıt alınca da Türk Hava Kurumu’ndan (THK) kiralanan uçaklar İsrail’e giderek yangınların söndürülmesine katkıda bulunmuştu.
Bu defa İsrail’in yardımlaşma talebi Dışişleri kanalıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ulaştırıldığında yanıt verilmedi. Ancak günler sonra 4 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İsrail’den de iki uçağın söndürme çalışmalarına katılacağını duyurdu. “Bir şirketimizin İsrailli bir şirketten kiraladığı” diye özellikle belirtti. Yani İsrail devleti olmamıştı Türkiye’ye yardım için İsrail şirketinden uçak kiralayan; bir Türk şirketi olmuştu.
Ama o şirketler kimdi? Bu operasyon Türk hükümetine kaça patlamıştı? Kim aracı olmuş, ne kadar kazanmıştı? THK’nın elindeki uçaklar (sadece hükümetin değil, THK’nın da suçuyla) kullanılamaz duruma gelip dışarıdan fahiş fiyatlara kiralık uçak arandığı dönemde bu soruların sorulması da doğaldı.
Çavuşoğlu’nun açıklamasının ardından ilk ayrıntılı bilgi İsrail’in Ankara Büyükelçiliği, Twitter hesabından 6 Ağustos’ta geldi. ODAŞ Enerji’nin sahibi Burak Altay ve İsrail’den Arad Holding’in sahibi Nimrod Arad’ın ortak girişimde bulunarak İsrail’in Chim-nir firmasından üç yangın söndürme uçağı kiralamış, uçaklar 7 mürettebatıyla birlikte İsrail’den yola çıkmıştı. Chim-Nir, 1991 yılında havayolu taşımacılığı ve havacılık hizmetleri amacıyla kurulmuş, ama 2019’da hava taşımacılığı faaliyetine son vermiş bir şirketti. İsrail hükümetinin de gerektiğinde yangın söndürme ve zirai ilaçlama hizmetini ondan aldığı bir şirketti.
Peki, bu şirketler bu bağlantıları nasıl bulmuştu? Ne kadar para harcamışlar ne kadar kazanmışlardı?
İlginç ortaklıklar, ilginç bağlantılar
Aslına bakarsanız, ODAŞ ve Arad Holding’in İsrail’in doğal gaz ve diğer enerji işleri konusunda ortaklıkları vardı. Burak Altay’ın (Korkut Özal’ın oğlu, Turgut Özal’ın yeğeni (*) Abdülkadir Bahattin Özal ile birlikte yönettikleri) ODAŞ ağırlıkla enerji ve madencilik işindeydi. Nimrod Arad’ın şirket merkezi Tel-Aviv’de olmakla beraber, LinkedIn sayfasına İstanbul olarak da görünüyordu. Enerji, inşaat ve kriptopara gibi alanlarda çalışan Arad Holding’in internet sayfasında amaçları arasında Türkiye-İsrail ilişkilerini geliştirmek görülüyor.
Kendisiyle telefonda görüştüğümüz Altay, hükümet yangınla mücadelede uluslararası yardım çağrısı yaptığında girişimde bulunma fikrinin kendisinden çıktığını söyledi. Bu işe Türker Sigorta ve Reasürans Brokerliği AŞ ortağı ve yöneticisi Eray Türker ile girip “Koç Üniversitesi 1999-2000 mezunu, iş yaşamında belli olanaklara sahip” bir grup arkadaşlarını seferber etmişler. Söylediklerine göre, İsrail Büyükelçiliği Twitter yayını yapmasa kendileri bunu reklam aracı gibi duyurmayacaklarmış.
Altay da Türker de özel olarak İsrail’e yönelmediklerini özellikle söylüyor. Türker, ABD, İngiltere, İspanya, Portekiz’de de uçak aradıklarını söyledi. Ama Altay’ın Arad bağlantısı sonuç vermiş, o nedenle İsrail’den kiralamışlar. Verdikleri bilgi bu. Türker, “Keşke mesela Portekiz’den alabilseydik bu tartışma çıkmazdı” dedi.
Ne kadar kazandılar?
Altay, “Hiç kazanmadık, tamamını cebimizden verdik, devlete bir kuruş yükü olmadı” diyor, Türker doğruluyor. “Tamamını ODAŞ olarak bir ödedik” diyor Altay, “Ama iş dünyasından çok destek vardı, pek çok iş insanı katkıda bulunmaya hazırdı”.
Ne kadar harcadıklarını ise söylemiyorlar ama “fahiş fiyat ödemişler”; son dakikada devreye girildiği için.
Normal olarak kiralanan Trush 510P tipi uçakların, bir yaz sezonu için kiraları 400-500 bin dolar imiş. Şimdi günlük kiralama tarifesinden bunun birkaç katına çıktığı anlaşılıyor.
Bu tip uçaklar yaz sezonluk kiralanırmış, çünkü bunlar aslında daha çok zirai ilaçlamada kullanılan küçük uçaklar. Yangın söndürme amacıyla da kullanılıyor ama daha çok yangının ilk çıktığı anlarda büyümesini önlemek için. Zaten su depoları küçük; 1930 litre. Karşılaştırmak için söyleyelim, AK Parti hükümetinin 100 litre üstünde ihale şartnamesi yazarak ihaleye almadığı Kanada üretimi CL-215 uçaklarının depo hacmi 4900 litre. Kanada, ya da Rus uçakları gibi deniz, göl, ırmak gibi su kaynaklarından su alamıyor, suyu boşalttığında piste dönüp su doldurması gerekiyor. Yangınla mücadele eden personelin de kullanımı için su depoları ve benzeri araç gereç de İsrail’in Ankara Büyükelçiliği tarafından satın alınmış. Aşağıdaki fotoğrafta İsrail’in Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı İrit Lilian, uçaklar için satın alıp Milas havalimanına gönderdiği depolarla görülüyor.
Fotoğrafa bakınca plansızlık, basiretsizlik, ihmalkârlık, aymazlık yüzünden 5000 litrelik 5 su deposunu dahi İsrail Büyükelçiliğine aldıracak duruma geldiğimizi anlayabilirsiniz. Sonra da Türkiye’nin itibarını sosyal medya hesaplarının mı, yoksa bu tabloya yol açanların mı zedelediğini düşünebilirsiniz.
Bu tip uçakların yangın söndürmede tek avantajları yangın ilk başladığında, gerekirse dar ormanlık alanlara dahi-iniş kalkış yapabilmeleri.
İsrail ve İran pilotları aynı bölgede
İsrail’den kiralanan 3 uçağın ikisi yangın söndürme amaçlı, üçüncüsü de koordinasyon ve kontrol amaçlı çalışıyor. Diğer ülkelerden gelen destekler gibi onlar da Orman Genel Müdürlüğü koordinasyonunda uçuş yapıyorlar. Aşağıdaki ekran görüntüsünde İsrail uçaklarının 7 Ağustos’taki uçuş rotalarından bir kesit görünüyor.
Bu uçuş planında tesadüfen dünyanın başka yerinde rastlanması muhtemelen imkânsız bir tablo da ortaya çıkmış. Marmaris bölgesinde İsrail’den gelen pilotlar ile İran’dan gelen pilotlar birbirlerine komşu orman alanlarında yangınla mücadele uçuşunda görülüyor, aşağıdaki tabloda. Çizelgeye göre, İsrail uçakları Turunç bölgesinde uçarken, İran ve Ukraynalılar Şenyayla, İspanya ve Azerbaycan ekipleri de Köyceğiz’de görülüyor.
Bundan birkaç yıl önce İsrail dahil bölge ülkelerinin orman yangınlarını söndürmek için yardıma koşan Türkiye’den İsrail’den zirai mücadelede de kullanılan küçük tip uçaklara ihtiyaç duyan, yer araç gereçlerini de misafirlere satın aldıran Türkiye’ye geldik. Bunun nedeni sadece kötü planlama mı? Sadece basiretsizlik, hatanın -kimin yaptığına bağlı olarak- cezasız kalacak olmasına duyulan güvenden gelen aldırmazlık mı?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı üzere, iklimin değiştiği, yangınların artacağı belli iken, neden ek önlemler almak, itfaiye uçağı filosunu güçlendirmek yerine eldekini de kaybedip işi dışarıdan fahiş fiyatla kiralanacak uçaklara bıraktı hükümet? Bu noktada “THK bağımsız dernek” bahanesinin hiçbir anlamı yok. Orman Bakanlığı kendi itfaiye uçağı filosunu kurabilirdi. Hatta pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi yangın söndürme uçak ve helikopterler filosu doğrudan Hava Kuvvetlerine bağlanabilirdi.
Bu kötü durumda kalmazdı Türkiye.
Konumuza dönersek; İsrail’den gelen uçaklar dosyasını açtık. İlginç bağlantılar, ilk bakışta fedakârlık örneği gibi görünen girişimler, boş böbürlenmenin yol açtığı fiyaskolar açığa çıkıyor. İsrail deyince ülkede antenler dikiliyor ama acaba diğer ülkelerden gelen uçak ve helikopterlerdeki, durum ne? O dosyalar da açılmaya başlayınca göreceğiz.
(*) Muğla’nın Milas ilçesindeki Kemerköy Termik santralinin yapımına, çevreyi tahrip edeceğine dair bütün uyarı ve eleştirilere rağmen 1984’de Turgut Özal tarafından başlanmış ve 1993’te Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde işletmeye alınmıştı. 2014 yılında (Yeniköy santrali ile birlikte) 2,67 milyar liraya özelleştirilen linyit kömiürü ile çalışan Kemerköy santrali IC İçtaş-LİMAK ortaklığı tarafından işletiliyor. (Güncelleme: 8 Ağustos 2021, 17.17)