Oligarşik yönetimindeki sadık yardımcıları halka seslenecek diye beklerken Beşar Esad’ın ailesiyle birlikte Moskova’ya kaçmış. Doha’daki basın toplantısında sorulduğunda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Bilgimiz yok” yerine “Yorum yapamam, muhtemelen Suriye dışında” demesi de akla Esad’ın özel izinle Türkiye üzerinden Rusya’ya gitmiş olabileceğini getiriyor. O Moskova yolundayken sadık yardımcılarının bir kısmı da zaten HTŞ liderliğiyle geçiş dönemi yönetiminde birlikte çalışmaya başlamıştı.
Burası Orta Doğu, bayanlar ve baylar; tekrar hoş geldiniz.
HTŞ ve Colani: nereden nereye
Cihatçı örgütler içinde Ebu Muhammed Colâni (ya da Golâni, ailesi İsrail işgalindeki Golan’dan) kod adıyla tanınan, sadece 42 yaşındaki Ahmed el-Şara, Heyet Tahrir el Şam örgütünü 2017’de El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra’dan koparak kurmuş.
Halep’ten sonra Hama’yı ele geçirme aşamasında CNN International ile mülakatında daha önceki sarıklı ve traşsız sakallı görünümünden çok farklı, sanki PR’cı eli değmiş gibi çıktı ekranlara; başı açık ve neredeyse “hipster” usulü düzeltilmiş sakalıyla. Diğer din ve mezheplere dokunmayacaklarından söz etti ki bu tekfirci ideolojiden merkez siyasi İslamcılığa göz kırpma anlamına geliyordu.
Dün akşam saatlerinde Gazeteci Dilek Zaptçıoğlu “Şu anda Alman televizyonuna Colani’nin ne kadar iyi bir adam olduğunu dinliyorum” diye bir “X” yayını yaptı. Meğer ne kadar “woke ve green” ve Hristiyanlara hoşgörülü imiş örgütü HTŞ, BM tarafından terörist örgüt listesinde olup kendi başına da ödül konan Colani.
Bir proje-İslamcıyla mı karşı karşıyayız?
Yine mi “ılımlı İslâmcılar”?
Acaba Colani hepimizin göründen sürmeyi çeken, kuzu postunda bir kurt mu yoksa ABD öncülüğündeki Batılı ideologların sık sık icat ettiği “ılımlı İslamcıların” son örneği mi?
Sanırım maksat hasıl oldu, uzatmadan söyleyeyim: Afganistan savaşının ilk yıllarında ABD-Suudi Arabistan-Pakistan istihbarat örgütlerinin iş birliğiyle Sovyet işgaline karşı eğit-donat yardımı yapılan mücahitler de “ılımlı İslâmcı” sayılıyordu. Taliban’dan El Kadie’ye hepsi onların içinden çıktı. Fethullah Gülen Cemaati de “dinler arası diyalog” ve ılımlı İslâmcılara” örnekti; sonucunu malum. ABD siyaset lisanında “Ilımlı İslâmcı” demek, belli bir zaman diliminde Batı çıkarlarına hizmet edecek örgütler demektir. Yeni “Ilımlı İslâmcı” örgüt HTŞ mi?
Bir ihtimal daha var. Colani yoksa aslında İslamcılığı da gerektiğinde çıkarılacak, belki gerektiğinde tekrar giyilecek bir siyaset gömleği olarak üzerinde taşıyan, herkese duymak istediğini söyleyen pragmatist bir politikacı mı?
Suriye’deki rejim değişikliğine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın memnun olmakla birlikte ihtiyatla yaklaşmasının nedeni sadece Türkiye’nin HTŞ üzerinde tam kontrolü bulunmaması mı yoksa aynı zamanda Colani’ye duyulan güvensizlik mi?
Erdoğan kazananlar arasında
Esad’ın devrilmesi ardından Şam’daki Emevi Camiinde şükür namazı kılmak Erdoğan’a da Ahmet Davutoğlu’na da kısmet olmadı, HTŞ lideri Colani, ya da Ahmed Şara’ya kısmet oldu.
Erdoğan yine de o namazı orada kılacak bunu da CHP ve diğer muhaliflerin kafasına kakacak, bu belli.
Erdoğan’ın şu anda Batı’daki algısı HTŞ üzerinden Esad’ın deviren lider şeklinde.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın Doha’da verdiği mesajlardan birkaçı özellikle önemliydi. Fidan HTŞ yönetiminden “kapsayıcı” olmasını ve “intikam gütmemesini” istedi. Bunun anlamı sadece yönetimde Türkiye ile ittifak içindeki Arap ve Türkmenlere değil, Kürtlere ve devrilen Baas iktidarında yer alan, Aleviler dahil belli isimlere yer vermesi talebiydi.
Bakan Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara da “artık ülkelerine dönebilecekleri” çağrısında bulundu. Geri dönüşlerin başlaması Erdoğan’ın üzerindeki yükü hafifletecektir.
Orta Doğu’da hiçbir kayıp sıfıra hiçbir kazanç yüze eşit değildir ama Türkiye ve Erdoğan, şu anda kazananlar arasında görünüyor.
Rusya ve ABD
Esad ve ailesi dışında kaybedenler listesinde İran ilk sırada. İsrail’in Hamas ve Hizbullah lider kadrosunu ortadan kaldırması ardından İran’ın sadece Filistin ve Lübnan’da değil, Suriye’de de kolu kanadı kırılmış durumda; en azından HTŞ yönetimin İranlı danışmanlara ihtiyaç duymayacağı kesin.
Rusya, belki de işin içinde Ukrayna cephesini de içeren pazarlıklarla HTŞ yönetiminden de askeri üsleri koruyabilir; faaliyetleri sınırlansa da. Ancak Rusya’nın da Suriye’de eskisi gibi at oynatamayacağı kesin görünüyor.
ABD Başkanlığını 20 Ocak’ta devralacak Donald Trump’ın dört yıl önce bıraktığı yerden devamla “Suriye’de ne işimiz var demesinden” kısa süre sonra CENTCOM, “merkezi Suriye’deki” ISİD hedeflerine karşı B-52 stratejik bombardıman uçaklarıyla A-10 saldırı uçaklarının kullanıldığı bir harekât yürüttü. Şimdiye dek IŞİD hedeflerini ortadan kaldırabilecek kadar şiddetli saldırıların en büyüklerinden biriydi ve tam da Suriye’de rejim değiştikten sonra. IŞİD, DEAŞ ne kadar zayıflarsa, IŞİD’le mücadelenin önceliği de o kadar azalır.
İngiltere, her zaman karda yürüyüp izini belli etmeme rolünde, o da anlaşılabiliyor.