

Türkiye Şam’da SDG sorununu görüştüğü sırada İsrail, Kudüs’te Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta ittifak toplantısı düzenlemişti. Soldan sağa, Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Hristodudilis, İsrail Başbakanı Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Miçotakis) (Foto: X/BenjaminNetanyahu)
Dün, 22 Aralık’ta Ankara’nın Şam’a adeta SDG çıkartması yaptığı gün İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs hükümetleriyle birlikte Türkiye karşıtı ittifak kurdu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, yeni Türk Büyükelçisi Nuh Yılmaz’la birlikte Şam’da Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile görüşürken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’i Kudüs’te ağırlıyordu.
Bu üç ülkenin, “Terörsüz Türkiye”, yani PKK’nın silah bırakmasıyla Türkiye’deki Kürt sorununa Meclis’te siyasi çözüm bulunması projesinden en rahatsızlık duyan ülkeler olduğuna dikkat çekmek gerekiyor.
Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile ortak basın toplantısında, SDG’nin faaliyetlerini İsrail ile “koordinasyon içinde” yürütüyor olmasının Şam hükümetiyle 10 Mart anlaşmasına en büyük engeli oluşturduğunu söylerken, Netanyahu, Yunan ve Kıbrıslı Rum liderlerle “Bu onuncu üçlü görüşmenin, sonuçları açısından en önemlisi” olduğunu açıklıyordu. Üçlü basın toplantısında İttifakın Türkiye’ye mi karşı olduğu sorusuna Netanyahu’nun verdiği “Kimseyi karşımıza almak istemiyoruz” yanıtının diplomasi dilinde “Sen ‘Evet’ anla” demekti.

Dışişleri Bakanı Fidan Başkanlığındaki Türk heyeti, 22 Aralık’ta Şam’da Cumhurbaşkanı Şara ve Suriye heyetiyle görüşürken. (Foto: X/Dışişleri)
IMEC Projesini Canlandırmak
Bu görüşme, İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Bar Tomer’in geçen hafta ortaya çıkan Kıbrıs Rum ve Yunan askeri heyetleriyle Adada buluşmasının hemen ardından planlanmıştı. Bunun öncesinde, Eylül ayında İsrail’in, Güney Kıbrıs’ta Türkiye’ye karşı füze üsleri kurduğu ve hava üssü kurmayı planladığı da biliniyordu.
Güney Kıbrıs ile Lübnan’ın 26 Kasım’da imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması ise hem Avrupa Birliğinden aktarılacak 1 milyar avro sayesinde Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz çıkarlarını engellemeyi amaçlıyor hem de Lübnan’ı İsrail etki alanına yaklaştırıyor.
Kıbrıs, İsrail için başka açıdan da önemli. Netanhyahu, Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısı ardından başlattığı Gazze terörü sürecinde rafa kalkan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Enerji Koridoru (IMEC) projesini canlandırmak istediğini açıkça söylüyor. Hindistan’ı denizaltı tüneliyle Arap yarımadasına, oradan İsrail ve Yunanistan’a bağlamayı öngören bu son derece pahalı ve riskli projenin Akdeniz geçişi için Kıbrıs Adası stratejik bir konumda. Yani Kıbrıs’taki İsrail askeri varlığı Türkiye’nin dışlandığı bu projenin hayata geçirilmesi için de önemli.
İsrail, Türkiye, Suriye, SDG
IMEC’e en ucuz ve pratik alternatif, Türkiye’nin de desteklediği, Irak’ın Kalkınma Yolu projesiyle Basra Körfezini sadece Irak ve Türkiye topraklarından geçerek hem Avrupa hem Orta Asya’ya bağlama projesi. Bu projeye en büyük engel bir yandan İran etkisi diğer yandan PKK’nın oluşturabileceği güvenlik tehdidi.
“Terörsüz Türkiye”, ya da Kürt sorununa PKK’nın silahsızlandırılması yoluyla siyasi çözüm projesinin bir yan ürünü de bu bölgesel arz güvenliği konusu.
İsrail, 7 Ekim 2023’ten bu yana sürekli saldırı ve etki alanını genişletme çabasında.
Bu hedef doğrultusunda, artık İran’ı Suriye ve Lübnan alanından kendi savunmasına itmesi ardından, bölgedeki tek hasmı Türkiye.
Terörsüz Türkiye projesi önündeki en büyük engel SDG. SDG’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısından birkaç gün sonra, 10 Mart’ta Şam ile vardığı anlaşmadan, İsrail, Temmuz’daki Dürzi ayaklanmasına destek olurken SDG’ye verdiği “Direnin, arkanızdayız” mesajından sonra yan çizmeye başladı.
Bu arada İsrail ordusu, Suriye’de işgal hareketini genişletip Şam’a topçu atışı mesafesinde konuşlandı.
Gazze ve SDG Bağlantısı
Fidan’ın basın toplantısında İsrail’in siyasi-askeri baskısına karşı Türkiye’nin Suriye’nin yanında olduğunu söylemesi tesadüf değildir.
Şeybani’nin basın toplantısında SDG’den 10 Mart anlaşmasına uyacaklarına dair çok bir “ilerleme niyeti” görmediklerini vurgulaması da tesadüf değildir. Anlaşma maddelerinin 31 Aralık’a dek yerine getirilmesi gerekiyordu; bir hafta kadar kaldı.
Aynı şekilde, Ankara’nın Şam’a SDG çıkartmasının hemen öncesinde Savunma Bakanı Güler’in Türkiye’nin İran’a Haziran’daki İsrail-İran savaşı sırasında PKK’nın Irak’tan İran’a silahlı güç kaydırmasına dair istihbarat verdiğini duyurması da tesadüf değildir.
Bu süreçte ABD’nin Türkiye’den Gazze konusunda beklentileri bulunuyor. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın 16 Aralık’ta Ankara’daki temasları ardından MİY Başkanı Kalın, İstanbul’da Hamas yetkilileriyle, Dışişleri Bakanı Fidan da Miami’de diğer iki arabulucu, Mısır ve Katarlı muadilleriyle ABD makamlarıyla görüştü.
Türkiye hep veren taraf mı olacak?
Bu arada Kıbrıs Rum hükümetinin 1 Ocak’ta AB dönem başkanlığını altı aylığına devralması da tesadüf değil elbette.
Bir yandan Türkiye-AB ilişkilerinde ikiyüzlülük devam ederken, tehlikeli bir oyun tırmandırılıyor Doğu Akdeniz’de.


