Arada 4 gün vardır. Dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da Yunan askerleri İzmir’e çıkmıştır. Osmanlı Hanedanının son sultanı olacağını hâlâ fark etmemiş olan Vahdettin bezgin vaziyette, sadrazam, yani başbakan yaptığı damadı Ferit Paşa’dan medet ummakta, Damat Ferit ise keşke işgal edenler Yunan değil de İngiliz, Fransız askeri olsaydı diye hayıflanmaktadır. İzmir’in işgali, Osmanlı Hanedanı yönetimindeki Türk İmparatorluğunun kuruluşunun altıncı asrında dibe vurduğu hadisedir. Tesadüfen aynı gün, Sultan Vahdettin Mirliva (Tümgeneral) Mustafa Kemal’i, Karadeniz bölgesinde “asayişi sağlamak” üzere Samsun’a gidiş emrini imzalar. Mustafa Kemal Paşa, Libya’da İtalyanlara, Suriye’de İngiliz ve Arap milliyetçilerine, Çanakkale’de İngiliz ve Fransızlara, Doğu Cephesinde Ruslara karşı verilen savaşlara ön saflarda katılmış, savaş alanlarında yetişmiş bir askerdir. 16 Mayıs’ta İstanbul’dan başlayan yolculuk 19 Mayıs’ta Samsun’da biter.
Gerisini biliyorsunuz. İstiklâl Savaşının başlangıcı kabul edilir 19 Mayıs, Atatürk kendi doğum günü olarak 19 Mayıs’ı kaydettirir. Haksız da değildir; hem kendisinin, hem Türkiye’nin yeniden doğuşu olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşının ve yeni Türkiye’nin Cumhuriyet rejimiyle kuruluşunun bir bilançosu sayılan meşhur 1927 Nutuk’una da “1335 senesinin ondokuzuncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:” diye başlar.
Manzara-i umumiye
Manzara-i umumiye, yani genel görünüm berbattır. Doğu’da Gürcü ve Ermeni orduları, Güneyde Fransız ve İtalyanlar, Payitaht İstanbul’da İngilizler ve şimdi de İngilizlerin cesaretlendirmesiyle Yunan orduları son kale, son vatan kalan Anadolu topraklarında at oynatmaktadır. Başta, kendisi tahtta oturtulduğu müddetçe işgalcilerle işbirliğini kendine yediren bir Halife ve yozlaşmış yönetimi vardır. Bütçe kalmamıştır, ordu dağılmıştır, üretim yoktur, en kötüsü insanlar savaş yorgunu ve ümitsizdir. Damat Ferit’in keşke “düveli-i muazzama” yani büyük devletler işgal etseydi hayıflanmasının altında gerçekten küçültücü bir gerekçe vardır. İngiltere veya Fransa olsa, onlarla başa çıkılamayacağı bahanesiyle hâlâ kendilerine inanan halkı kandırabileceğini düşünmektedir. Oysa halk Yunan ordusunun yenilmezliğine savaşlardan yorulmuş o haliyle bile inanmayacaktır.
Toplumlar, vakti saati dolunca içinden birini öne fırlatır. O kişinin mutlaka ezelden beri kahraman adayı olması, adaylar arasında sayılması filan da gerekmez, o kişi tercihleri ve yaptıklarıyla kahraman olur. Türkiye’de bir kahramanın doğma vakti 19 Mayıs 1919’da dolmuş demektir, doğmuştur.
Mustafa Kemal’i Vahdettin göndermiş, İngilizler izin vermiş, o yüzden aslında İngiliz komplosuymuş, ya da Vahdettin’in çok ustaca bir devlet projesiymiş… Geçiniz hanımefendiler, beyefendiler. Mustafa Kemal, kendisini bir şekilde Anadolu’ya atacak bir göreve atanmak için aylarca lobi yapmıştır. Şehzadeliği döneminde Vahdettin’in yaverliğini yapmış, bu irtibatla Vahdettin’e işgale direnerek Anadolu’ya milletin başına geçmesini nafile önermiştir. Doğrudur. Halkına ihanet etmiş bir yöneticinin atama emri uyarınca hareket ederek halkına ve ülkesine ihanet etmektense, o yöneticiye isyan etmiştir. Düşmanlarının hâlâ sinsice ima ettiği gibi bu bir ihanet değil, bir isyandır. İyi ki de canı pahasına isyanı göze almıştır Mustafa Kemal.
İsyanı göze almak
Ne yapsaydı? Benim izin ve yetki belgem budur, gözlerimi kapar, vazifemi yaparım diyerek 1918 Mondros Mütarekesinde işgalcilere devredilmesi öngörülen ordunun silahlarını toplasa, askerleri dağıtsa mıydı? Yapmadı. Tersine, silahları ve askerleri ordunun yeni bir amaçla örgütlenmesi emrine toplamaya başladı. Vahdettin’in onu gönderme amacı olan, İngiliz askerlerinin Karadeniz üzerinden sorunsuzca Anadolu’nun içlerine girmesine engel oldu. Bu yüzden İngilizler onu geri çekmesini Damat Ferit’ten “yoksa biz gider alırız, savaş gemisi gönderiyoruz” tehdidiyle istediler. Kukla Padişah, İngilizler istedi diye kendi subayı hakkında idam fetvası çıkarttırdı kendisi gibi kukla Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’ye. Mustafa Kemal isyanı göze aldı, üniformasını ve madalyalarını iade etti. Kendisi gibi canları pahasına isyanı göze alan arkadaşlarıyla birlikte ülkeyi ve halkı özgürleştirme mücadelesine girişmeden önce kendisini özgürleştirdi.
Kahramanların kahraman olmadan önce kendilerini geçmişlerinden özgürleştirmeleri bir kuraldır.
Artık 19 Mayıs’ın küçümsenme çabalarına bir son vermek gerekiyor. Ayıptır. Mustafa Kemal Atatürk bu milletin kahramanıdır. Her kahraman gibi eleştirilecek yanları da olabilir, vardır, ama bu, milletin kahramanı olduğu gerçeğini değiştirmez. Kurtuluş ve kuruluşumuzun kahramanıdır o.