Doktor, halk sağlığı uzmanı
Basınımız düğün ve Covid haberlerini seviyor. Şöyle bir tarama yaptığınızda damatla gelinin düğünde virüs kaptığı hikayesinden başlayarak ilginç bir dünyaya giriyorsunuz. Ama benim favorim Bursa’dan yerel Yeni Dönem gazetesine referansla “az okunan ama ana akım denen” gazetelere “kaynana düğüne katılanları yaktı” şeklinde düşen haber. Haberin, filyasyon ekiplerinde çalışanlara dayanarak iddia ettiğine göre PCR testi pozitif
Sizi bilmem ama ben akşamları gösterilen yeşil slaytları izlemeyi çoktan bıraktım. Bu slaytlarda gösterilen sınırlı sayıda veriden vaka sayıları diye gösterilen rakamların salgının gidişatı hakkında bir fikir vermekten uzak olduğunu geçen yazımda gerekçeleriyle anlatmıştım. Bir süre yoğun bakımlara yatış sayılarını toplayıp çıkararak salgının hızı konusunda dolaylının dolaylısı bir fikir sahibi olmaya çalıştım. Sonunda Sağlık Bakanı
Salgın karşısındaki halimiz büyük üstad Alfred Hitchcock’un “Kuşlar” filminin son sahnesindeki gibi. Anlaşılamayan bir nedenle bir kasabada sayıları giderek artan ve saldırganlaşan kuşlar, sürüler halinde insanlara doğrudan saldırarak, ya da insanların bazı tedbirsizliklerini kullanıp, örneğin kasabanın ortasındaki benzin deposunda yangın çıkararak kasabayı cehenneme çevirmektedir. Bir ara görece bir yatışmayı fırsat bilip, her şeyi geride bırakarak
Üç ayı aşkın bir zamandır Korona ile yattık, Korona ile kalktık. Mart, Nisan aylarını akşamları gösterilen yeşil slaytlardaki sayılara kilitlenmiş bir şekilde geçirdik. Hepimiz, çarpma, bölme, yüzde alma, R katsayısı hesaplama uzmanı olduk. En kötüsünden, “İtalya gibi olmaktan” korkuyorduk. Birçok insan kaybettik, aramızdan bazıları çok kötü hasta oldu, hastaneye, hatta yoğun bakıma yatıp çıkanlar oldu,
Bir önceki yazımda Covid’in sihirli bir ayna gibi medeniyetimizin bütün zaaflarını bize gösterdiğini, sorunlarımızı üstelik büyüterek, ya da hızlandırılmış bir film gibi yüzümüze çarptığını söylemiş, dünyadan çok çarpıcı bulduğum örnekler vermiş, Covid aynasının bir köşesinde de Türkiye’den yansımalar olmalı, onlara daha yakından bakmak gerek demiştim.O yazıyı yazdığımdan bu yana hatta daha öncesinden başlayarak aynadaki Türkiye
Mart başlarıydı. Koronavirüs Covid-19 dünyadaki meşhurların hepsine bulaşmış gibiydi. İngiltere’de Prens Charles, İran’da Meclis Başkanı Ali Laricani, Hollywood’dan Tom Hanks, Türkiye’den nam-ı diğer İmparator, Fatih Terim. Liste uzayıp gidiyordu. Sosyal medyada hemen üzüntülerle birlikte “bu virüs zengin, fakir hepimiz için tehlikeli, hepimize eşit davranıyor” mesajları dolaştı. Öyle miydi gerçekten? Virüsün kimsenin banka hesabını, ya da
Herkes katıla katıla gülüyordu. Yüksek fizik okumuş temizlikçimiz, edebiyat fakültesi mezunu şoförümüz, uluslararası ilişkiler üstüne, ekonomi mastırı yapmış muhasebecimiz. İki binli yılların başında bir süreliğine yaşadığım Gürcistan’ın, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra sanayisini kaybedip işsizlik, uyuşturucu ve depresyon girdabına girmiş Kutaisi şehrinde, bir STK’nın ofis mutfağında, öğle yemeğindeydik. Yüksek yüksek diplomalarına rağmen eskiden gönül indirmeyecekleri işleri
Üç ay süren bombardımandan sonra taş üstünde taş kalmayan Stalingrad’dan, Nazilerin “doğu kölesi” olarak çalışma kamplarına doğru yaya yola çıkarılan, savaş içindeki Rusya’yı ve Avrupa’yı çeşitli “mucizeler” sonucu hayatta kalarak geçebilen bir annenin kızıyım. Annemin bu epik yolculuğunun çeşitli parçalarını, bazılarını defalarca, dinleyerek büyüdüm. Büyük, kaotik bir örgütlü kötülük olan savaşın insan hayatlarını parçalamasını ve
Koronavirüs Covid-19 ile mücadele yöntemleri çerçevesinde hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulaması devam ediyor. Bu yöntemin etkili olup olmadığını tartışmak gerekiyor. Bulaşıcı hastalıkların kontrolü için kullanılan birkaç mekanizma vardır. Birincisi bulaşıcı hastalığın görülmeye başlandığı ilk anlarda, sayılar henüz küçükken enfeksiyon sınırlanmaya çalışılır. Koronavirüs salgınında bunu ancak, 2002’deki SARS salgını nedeniyle salgın kontrolü konusunda önemli bir
Türkiye’nin ilk yeni Koronavirüs Covid-19 vakasını resmen ilanının üzerinden bugün (29 Nisan) 50 gün geçti. Bu süre içinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her gün akşam saatlerinde sınırlı sayıda veriyi kamuoyuyla paylaşıyor. Bu verilerin niceliksel büyüklükleri konusundaki tartışmayı yazının sonuna bırakıp, resmi günlük ölüm sayılarının, yaklaşık yirmi bir gün önce oluşan yeni enfeksiyonlara bağlı olduğu bilgisini