31 Mart yerel seçimleri AK Parti’nin 20 yıllık iktidarı döneminde aldığı en ağır yenilgi oldu. Seçmenin bu tepkisi, son on yılda giderek bozulan ve özellikle Eylül 2021 sonrası dönemde ekonomi dengelerini alt üst eden politikaların gecikmeli sonucuydu. Genel seçimler öncesinde “gelecekten borçlanma” pahasına bütün musluklar açılmış, sürdürülemez politikaların yarattığı hasar yine sürdürülemez önlemlerle maskelenmişti. Büyük
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçiminden önce CNN International’e, seçilmesi halinde ‘yüksek enflasyonun nedeni yüksek faiz’ anlayışıyla faiz indirimlerine devam edeceğini ve bunun olumlu sonuçlarını görmeye başladığını söyledi. Hepimiz isterdik ki yarınlar bugünden güzel olsun. Yatırımlar artsın. Çocuklarımızı daha zengin bir ekonomide refah içinde yaşasın. Ve keşke politika faizini düşürünce yatırımları
Kredi notu, bir ülkenin borcunu geri ödeme kapasitesini ölçer. Ülkelerin isteği üzerine, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından yapılabilir. Sözkonusu değerlendirme ülkedeki ekonomik ve politik ortamın bir analizini sunar. İyi bir kredi notu ülkelerin uluslararası yatırım fonlarına daha ucuz ve kolay ulaşımını sağlar. Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri subjektif değerlendirmeler olup politik faktörlerden etkilenebilir. Bununla birlikte, sözkonusu kuruluşlar
Cumhurbaşkanından dün gece gelen açıklamalar bir kez daha Merkez Bankası’nı faiz indirimine davet ediyor. Ancak zamansız gelen faiz indirimleri ne piyasa faizini düşürme konusunda ne de büyümeyi destekleme konusunda etkili oluyor. Keza birinci çeyrek büyümesini incelediğimizde de büyümenin o dönemde gelen merkez bankasının faiz artırımları ile birebir ilintili olduğunu, ekonominin literatürde “expansionary contraction” diye bilinen
Pandemi tüm dünyayı üçüncü bir dalgayla vururken, bir senelik bir yorgunluğun ardından hayatımızın belki de en zor dönemlerinden birini yaşıyoruz. Öte yandan, pandemi ile geçen yaklaşık bir senenin sonunda bilim insanları veriyi daha detaylı analiz edebilme ve pandemiyi daha yakından tanıma imkanları buluyorlar. Türkiye pandemi başında görece daha başarılı bir performans sergiledi. Benzer tedbirler alan ülkelere
Geçtiğimiz haftalarda TCMB cephesinde yaşananların uzun vadede ne anlama gelebileceğini düşünürken Ben Bernanke’nin çok beğendiğim bir sözünü hatırladım: “Para politikası yüzde 98 söz ve sadece yüzde 2 eylemdir.” demişti eski Fed Başkanı. Bernanke’nin bu sözüyle vurguladığı şey şuydu: Güvenilir bir merkez bankası başkanı, para politikasının hedeflerini piyasalara söylemek suretiyle bile fiyatlamaları istenen hedef doğrultusunda yönlendirme
12 Mart Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Ekonomik Reform Paketi açıklandı. Para politikası üzerine çalışan bir iktisatçı olarak en çok dikkatimi çeken ve anlamaya çalıştığım ifade şu oldu: “İkide bir fiyat istikrarı diyorlar ya biz onu bir kenara koyduk. Yeni dönem dört temelin üzerinde bina edilecek. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu amaçla harcama disiplini, kamu
2020 yılında yüzde 1,8 büyüme kaydeden Türkiye, pandemi sırasında ekonomisi pozitif büyüyen birkaç ülkeden biri oldu. Büyüme performansı, öncelikle 2020 yılında uygulanan aşırı kredi büyümesi ve düşük faiz oranı politikalarının bir sonucuydu. Ancak, TL üzerindeki baskılar ve bu baskıları telafi etmek için Merkez Bankası rezervlerinin satışının 2021’e mirası, daha fazla kırılganlık oldu. Ekonomik görünüm, bu
Geçen sene bu zamanlarda COVID-19 ile tanıştığımızda bu virüsün hayatımızı nasıl alt üst edeceğini hiçbirimiz tahmin edememiştik. “Çin’de görülen ölümcül bir virüs” şeklinde başlayan salgın kısa sürede tüm dünyayı ele geçirdi. Salgının bize o zamanlar bir ömür kadar uzun gelen birkaç haftalık kapanmalarla kontrol edilemeyeceği anlaşıldığında ise artık tüm sohbetlerin, haberlerin, araştırmaların değişmez konusu pandemi
Uzmanlık alanı para politikası olan bir iktisatçı için sürdürülebilir büyüme yolunda yapılması gereken ilk şey şüphesiz fiyat istikrarıdır. Türkiye ekonomisi ile ilgili yorumlarımın dönüp dolaşıp enflasyonda düğümlenmesinin sebebi de bu. 2020 yılının getirdiği bütün trajedi ve kayıpları bir kenara bırakırsak, geçtiğimiz senenin bize sağladığı ender faydalardan bir tanesi “fiyat istikrarı” gibi soyut bir kavramı somutlaştırması oldu.