Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.
Üniversite yalnızca bir kurum değil, bir vaattir. Düşünceye, özgürlüğe, sorgulamaya ve ortak akla dair bir vaat. Ancak Türkiye’de bu vaat giderek daha fazla sesini yitiriyor. Yükseköğretim sistemi, uzun süredir niceliği önceleyen, liyakati değil bağlılığı ödüllendiren ve kurum kültürünü yöneticinin kişisel tercihleriyle şekillendiren bir yapıya evrildi. Türkiye’de üniversitelerinde sessizce ilerleyen kırılmalar, atama kültürünün gölgesinde şekillenen temsil
Türkiye, ilk İklim Kanunu teklifiyle “net sıfır emisyon” hedefini yasallaştırmayı ve iklim krizine karşı sistematik adımlar atmayı vadediyor. Şehirlerin iklim dirençlerinin artırılması, emisyonların yönetilmesi, yeşil finansman mekanizmaları, su ve gıda güvenliğinin sağlanması gibi birçok başlık, teknik düzeyde oldukça kapsamlı görünüyor. Ancak Türkiye’nin ilk iklim kanunu olacak bu metin, Antroposen çağın (insan çağının) gerektirdiği, insan-doğa ilişkisine
Geçtiğimiz yıllarda dünya, Avustralya’daki büyük orman yangınlarının yol açtığı dehşet verici manzaralarla sarsılmıştı. Şimdi ise Los Angeles’taki yangınlar, küresel ısınmanın sadece belirli bölgelerde değil, dünyanın her köşesinde etkisini hissettirdiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Gospers Dağı’nın alevleriyle kül olan Avustralya, küresel ısınmanın doğayı nasıl dönüştürdüğünü anlamamıza katkı sağlarken, Los Angeles yangınları ise aynı hikayenin
Biyoçeşitlilik, gezegenimizdeki yaşamın en karmaşık ve hayati yönlerinden biri olarak tanımlanabilir; gezegenin sağlığı için oksijen, temiz su ve besin sağlayan ekosistemlerin temel taşıdır. Ancak biyoçeşitlilik, yalnızca ekolojik bir kavram değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir meseledir. Türkiye’de 28 Aralık 2024 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, çevre politikalarının nasıl şekillendiğini göstermesi açısından önemlidir. Söz konusu kararname, çevre
Açık Radyo, 30 yılı aşkın süredir Türkiye’nin entelektüel ve kültürel hayatında önemli bir yer edinmiş, bağımsız bir ses olarak yayın yapıyordu. Ancak, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 11 Ekim 2024’te karasal yayın lisansını resmi olarak iptal etti. Bu karar, 03 Temmuz 2024 tarihli RTÜK toplantısında alınmıştı, ancak yürütmeyi durdurma kararı nedeniyle daha önce tebliğ edilmemişti.
Günümüz dünyası, kendi tarihinde hiç deneyimlemediği bir iklim kriziyle karşı karşıya. Bu kriz, sadece çevre sorunlarını değil, ekonomik sistemleri ve toplumsal dengeleri de tehdit ediyor. Kapitalizm, üretimi artıran ve insan nüfusunu hızla yükselten bir sistem olarak dünyanın bugünkü durumunu şekillendirdi. Ancak bu büyüme, doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin tükenmesi pahasına gerçekleşti. Isınan dünya, bu tükenişin etkilerini
Çok tercih etmediğim bir şey ama, bu yazının merkezine insanı koyarak iklim krizinin etkilerine bakalım. Neden böyle söylüyorum? Yazılarımı okuyanlar gezegendeki biyoçeşitliliğe yönelik tehditler söz konusu olunca bizim dışımızdaki canlıların gözünden çevremize bakmayı tercih ettiğimi bilirler, çünkü bu konuda empati kurmaya ve kurdurmaya çalışıyorum. Avrupa’da sıcaklık kaynaklı ölümler, içinde olduğumuz yüzyılın sonuna kadar üç katına
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü “Bilim 2” gemisi ile 8 bilim insanının katıldığı 2024 Marmara Denizi seferlerinin ilk bölümünü geçtiğimiz günlerde tamamladı. İlk bulguları basın mensuplarıyla paylaşan Prof. Dr. Mustafa Yücel, Marmara Denizi’nin “ciddi oksijen açlığı çeken, komada bir yer,” olduğunu söyledi. Yücel, “İlk bulgularımızda özellikle oksijende durum hiç ama hiç iç
Dünya, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir hızla ısınıyor ve bu yıl, bilim insanlarının kaydettiği tarihin en sıcak gününü yaşadık. 21 Temmuz 2024’te ortalama yüzey sıcaklığı 17.09°C ile rekor kırdı. Bu kayıt, Copernicus İklim Değişikliği Servisi tarafından sağlanan verilere dayanıyor ve geçen yıl kırılan rekorun biraz daha üzerinde. Son bir yıldır süregelen bu endişe verici
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun Açık Radyo’ya yönelik lisans iptal kararı, ne yazık ki ülkemiz medyasında yeterince yer bulmadı. Oysa Açık Radyo, 30 yıldır “kainatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık radyo” sloganıyla çok önemli bir sorumluluk alarak yayınlarını sürdüren, Türkiye’nin entelektüel ve kültürel tarihinde köşe taşı olmuş bir radyo istasyonu. Bu güzide radyo, yalnızca ülkemiz