Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi yılı aşan veriler, özellikle Güney ve Orta Avrupa’da yeraltı ve yüzey su kaynaklarının sistematik biçimde azaldığını; buna karşılık kuzey ve kuzeybatının görece dirençli kaldığını gösteriyor. Bu tablo, kıtanın daha önce “iklimsel güven bölgesi” olarak görülen kesimlerinde bile kırılganlığın hızla arttığının
Bilimin görünmeyen yüzlerinden biri zorbalığın sessizliği; bugün farklı biçimlerde karşımıza çıkan, görünür olmaya çalışan yüzü ise eşitlik arayışı. Bazen bir film, yıllarca duyduğunuz ama bir türlü adını koyamadığınız şeyleri yeniden duymanızı sağlar. Benim için “Picture a Scientist” tam olarak böyle bir filmdi. Bilimin, özellikle de akademinin içinden gelen biri olarak, bu belgesel içerikli filmde anlatılan
Doğada dişiler, kuşlarda erkekler, insanlarda ise kadınlar… Yaşam süresi farklarının ardındaki evrimsel ipuçları var. Peki neden? Kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığı artık herkesin bildiği bir gerçek. Dünya genelinde ortalama yaşam süresi kadınlarda 74, erkeklerde 68 yıl civarında. Bu farkın nedeni genellikle toplumsal koşullara, stres düzeyine ya da sağlık alışkanlıklarına bağlanıyor. Fakat son yıllarda yapılan kapsamlı
Gezegenin krizlerle çalkalandığı bir dönemde korumayla bilimsel anlamda ilgilenmek ne anlama gelir? Belki de bu sorunun cevabını bir isimde aramalıyız: Jane Goodall. Çünkü o, bilimin soğuk verilerini hayatın sıcak nabzıyla buluşturdu; insan ve doğa arasında köprüler kurdu. Çocukluğunda bir tavuk kümesinde başlayan merakını, ormanların kalbine taşıdı. Ve orada sadece şempanzeleri değil, insanlığın kendi aynasını da
Ayvalık kıyılarında yapılan yeni bir arkeolojik keşif, insanlığın Avrupa’ya uzanan yolunu yeniden düşünmemizi sağlıyor. Bölgede farklı noktalardan toplanan 138 taş alet, Anadolu’nun yalnızca bir köprü değil, bizzat geçişin yaşandığı bir sahne olduğunu hatırlatıyor. The Journal of Island and Coastal Archaeology, yayımlanan bir araştırma, Ayvalık ve çevresinin de bu büyük yürüyüşün bir parçası olabileceğini ortaya koyuyor. Ankara
Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında otoriter rejimler, geçmişin tortularını yeniden üretiyor. Gençler, üniversiteler, toplumun geniş kesimleri umutla korku arasında sıkışmış durumda. İşte tam böyle bir dönemde, 1970’lerin Arjantin’inde bir öğretmenin ve bir penguenin hikâyesi, tarihin kirli yüzüyle nasıl yüzleşebileceğimizi ve yarına nasıl umut taşıyabileceğimizi hatırlatıyor. Bir Enkazdan Umuda Onu ilk kez gördüğümüzde bir enkaz gibidir: denizden
Neptün topları denizlerdeki kirliliğin görünmeyen yüzünü bir ayna gibi bize gösteriyordu; üstelik Akdeniz’in en önemli türlerinden biri aracılığıyla. Deniz, adeta atıklarımızı bize iade ediyordu. Biyoçeşitlilik belli ölçüde bu yükü hafifletmeye çalışıyor, ama gücü bir yere kadar. Türkiye’de yapılan çalışmalar ise Akdeniz’deki mikroplastik kirliliğinin yansımalarını bu kez soframızdaki tuz ve balık aracılığıyla gözler önüne seriyor.
Akdeniz’in sığ kıyılarında yürürken, dalgaların ayaklarınızın dibine bıraktığı yosun parçaları arasında farklı bir şeye rastlayabilirsiniz. Avuç içi büyüklüğünde, lif lif sarımtırak toplar… İlk bakışta sıradan yosun gibi görünebilir, oysa bunlar Neptün’ün armağanı olan Posidonia oceanica türünün oluşturduğu deniz çayırlarının ölü yapraklarından doğan “Neptün toplarıdır.” (*) Fakat bu topların içi artık doğal değil; insanın ardında bıraktığı
Sık sık büyük yangınların, sellerin, fırtınaların fotoğrafları giriyor hayatımıza. O anlarda hepimiz bir şeylerin yanlış gittiğini hissediyoruz, sonra unutuyoruz. Bu davranışımız bile mevsimsellik gösteriyor. Orman yangınlarını yaz aylarında anımsıyoruz; kış gelince aşırı yağışlar ve seller çıkıyor karşımıza. Her biri manşet olsa da mevsimsel olarak hatırlanıyor ve unutuluyor. Oysa asıl değişim çoğu kez bu manşetlerin gölgesinde,
2025 yazı, Akdeniz coğrafyası için yeni bir kırılma noktası oldu. Eskişehir ve Afyon’daki yangınlarda on itfaiyeci yaşamını yitirdi. İspanya’da elli noktada çıkan yangınlarda üç kişi hayatını kaybetti, 9.500 kişi tahliye edildi. Kıbrıs’ta Limasol yakınlarında çıkan yangında iki kişi yanmış araçta ölü bulundu; onlarca köy boşaltıldı. Bunlar ölümlü yangınlar. İzmir’de günler süren yangında 50 binden fazla









