Türkiye’yi sarsan, hayatları söndüren deprem silsilesi Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ı da seçim taktiğini değiştirmek zorunda bıraktı. Hem Ankara’da iktidar çevrelerinden alınan izlenim hem de Erdoğan’ın son hamle ve çıkışları Cumhurbaşkanının devletin yapacağı deprem onarım ve yeniden inşa faaliyetini AK Parti’nin seçim kampanyasına dönüştürme hazırlığında olduğunu gösteriyor. Bu taktik deprem felaketi ardından yaşanan
Seçimin son düzlüğüne hazırlanırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başında birkaç ciddi sıkıntı var. Saymaya en sonuncusundan başlayacağım; yani Sinan Ateş cinayetinden. Ama diğerlerine, yani seçim tarihi, adaylık, Anayasa değişikliği, Kürt seçmen gibi konulara girmeden önce bir deneyimi size aktarmak ve sizin de yapmanızı önermek istiyorum. Son günlerde AK Partili isimlerin ekranlarda seçimler üzerine konuşmalarını izlerken aklıma
Dünyada örnekleri görülen yeni bir aşırı sağ taktiği, dikta heveslilerinin seçimi kaybedince orduyu darbeye çağırmak dahil iktidarı ellerinden bırakmamak için her kirli taktiğe başvurabileceklerini gösteriyor. Bundan tam iki sene önce, seçimi kaybeden ABD Başkanı Donald Trump’ın görevi Joe Biden’a devretmesine günler kala 6 Ocak 2021’da Kongre binası, Trump yanlısı aşırı sağcı milislerce basılmış, Trump’ın seçim
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2023 seçimlerinde yeniden aday olabilir mi? AK Partililer elbette olabilir düşüncesinde iken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Erdoğan’ın adaylığı için özel bir tartışma yapmayacağız. Aday olmak istiyorsa buyursun gelsin” diyor. Murat Yetkin’in “Milyonluk” dediği bu soru hukukçuları ve kanaat önderlerini yoğun bir şekilde meşgul ediyor. Tartışmaların çoğu “Sayın
Altılı Masa 5 Ocak’ta yaptığı 9 saatlik toplantı ardından yayınladığı uzun ortak bildiriyle 2023 seçimleri için oyun planını açıklamış oldu. Öncesinde iktidar kanallarından gelen “dağılıyorlar, son toplantıları” propagandasına rağmen şimdiye dek yayınladıkları içi en dolu bildiriyle altı muhalefet lideri ortak aday çıkaracaklarını ve aday belirleme çalışmalarına başlayacaklarını da ilan etmiş oldular. Gelecek Partisi lideri Ahmet
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kendisine seçim avantajı sağlamak için Meclis’i feshedip ülkeyi 18 Haziran’dan erken seçime götürebilir. Böyle söyleyince “Meclis karar almazsa Cumhurbaşkanı seçimi öne çekme kararı alabilir” demekten daha farklı duruyor, değil mi? Bu şeklini günlerdir TBMM Başkanı Mustafa Şentop’tan AK Parti TBMM Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’e dek AK Parti ileri gelenleri söyledi. İlk
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti hükümetinin 18 Haziran 2023’te yapılması beklenen genel seçimleri daha önce yapmak istemesi bir süredir konuşuluyor. Hatta AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, CNN Türk’e seçimin “Nisan’dan sonra” ve “belki birkaç hafta önce” yani Mayıs’ta yapılabileceğini ama bunun erken seçim sayılmayacağını söylemişti. Seçimin 18 Haziran öncesine alınmasının “erken seçim sayılmayacağı”
TÜSİAD’ın 14 Aralık’taki Yüksek İstişare Konseyi öncesinde 13 Aralık akşamı Ankara Marriott Otel’de verdiği davet, son yıllarda görülmeyen yoğunlukta siyasetçi ilgisi çekti. Bunda TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın bütün siyasi partileri yakın markaja almasının da payı vardı ama asıl değişen siyasi iklimi gösteriyordu. Covid-19 salgını öncesinde yine aynı otelin salonunda, yine bir YİK öncesinde verilen davete
AK Parti iktidarından bir süredir 18 Haziran 2023 seçimlerini öne alma işaretleri geliyor. Bunun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ve AK Parti’nin TBMM çoğunluğunu yitirmemesi bakımından birazdan sayacağım bazı sakıncaları sıralanıyor; Mayıs hatta Nisan ayına çekilebileceği tartışılıyor. Ancak siyaset kulisindeki hava muhalefet partilerinin iktidarın bu planını bozup seçimin öne alınmasını engellemeye çalışacağı yönünde. AK Parti’nin
Muhalefetin Altılı Masa kanadı iktidara geldiklerinde Meclis’e sunacakları Anayasa taslağını 28 Kasım’da ilan ediyorlar. Altı muhalefet lideri bu yılın başlarında, 28 Şubat’ta yine Bilkent Oteli Konferans Merkezinde “güçlendirilmiş parlamenter sistem” bildirgesini açıklamışlardı. Ağır işleyen bir süreç de olsa, bir bebeğin anne karnındaki doğum süresi olan dokuz ayda çıktı Anayasa taslağı. Açık konuşalım. Bugünkü siyasi dengeler