Demokrasilerde bilinçli ve doğru seçim yapabilmenin temel koşulu, vatandaşların bilgiye özgürce ulaşabilmesidir. Bu da ancak basın özgürlüğü ve bilgilenme hakkının güvence altına alınmasıyla mümkündür. Bilgili ve bilinçli bir toplum yaratmak, yalnızca gazetecilerin sorumluluğu değil, aynı zamanda siyasi aktörlerin ve sivil toplumun ortak çabasıyla mümkün olabilir. Ancak basın özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, bireylerin demokratik haklarını tam
Dezenformasyon konusu daha önce de defalarca yazdığımız gibi, yeni bir konu değil. İlk çağlardan bu yana rakibini (düşmanını) kandırmak amaçlı olarak kullanılıyor. Ama ülkemizde geçen sene yürürlüğe giren dezenformasyon yasası tam tersine “bir şeyleri gizlemek”, -tam doğru ifade olmasa da belki şöyle tanımlayabiliriz- “pasif dezenformasyon” amaçlı olarak kullanılıyor. Tabii ki 35 yıllık gazeteci Tolga Şardan’ın
28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından FOX TV’de yapılan özel yayında seçimler ile ilgili yorumları sebebiyle önce hükümete yakın gazete ve yayıncılar tarafından eleştiri yağmuruna tutulan hemen ardından RTÜK tarafından incelemeye alındığı duyurulan gazeteci Çiğdem Toker’e basın ve meslek örgütlerinden destek geldi. 28 Mayıs gecesi FOX TV özel yayınındaki programda “demokrasi seçimden ibaret değildir” değerlendirmesinde bulunan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Deutsche Welle’de gazeteci Tim Sebastian’ın sorularını yanıtlarken izlediğimde doğrusu meslektaşımı kıskandım. Soruş şeklini değil gerçi; bu anlamda Kalın’ın kendisini, agresif üslubu belli olan Sebastian’ın karşısına çıkmasını cesurca dahi buldum. Ama İbrahim Kalın, ya da herhangi bir devlet yetkilisi Türkiye’de bu soruları soracak bir gazetecinin karşısına çıkar mıydı? Çıkacak olsa,