ABD ile Çin arasındaki artan jeopolitik ve ekonomik gerilim, Soğuk Savaş sonrası kurulan Atlantik merkezli düzenin artık sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor. Trump döneminde başlatılan “ticaret savaşları”, Biden yönetiminde daha sofistike ama aynı derecede agresif bir “stratejik rekabet” politikasına evrildi. Bu, sadece gümrük tarifeleri ve teknoloji transferleriyle sınırlı bir çekişme değil; küresel liderliğin, değerler sisteminin ve
Trump hazretleri kuyuya taş attı yine. Bu seferki bayağı büyük. Gümrük vergisi savaşları başladı. Ortalık toz duman. ‘Yabancı savcı istiyoruz’ pankartına yol açan siyasi gelişmeler sürüyorken bir de üzerine bu geldi. Hadi biz şaşırmazsak şaşıran bir ülkenin çocuklarıyız; dünyanın en sakin ülkelerinden biri olan İsviçre’ye de bu yapılır mı? Biz burada “bugün acaba neden heyecan
Donald Trump şaşırtmaya devam ediyor. İkinci kez başkan seçildikten sonra aldığı kararlarla ABD’deki müesses nizamı sarsan Trump, 2 Nisan’da şahsen açıkladığı gümrük vergileri ile hem dünya ekonomisinin sarsılmasın yol açtı, hem de yine herkesi şaşırttı, fakat bu kez şaşırtıcı olan daha seçim kampanyasında söylediği gibi gümrük vergilerini artırması değil, yeni vergi oranlarının hesaplanması yöntemiydi. Trump’a
Dünden bu yana posta ve hızlı kargo taşımacılığında değişen maktu gümrük vergilerini konuşuyoruz. Bu değişiklikler, e-ticaret ile yurt dışından fiyatı yüksek olmayan ürünleri getirtenleri ve tabii ki ilgili olan birkaç e-ticaret sitesini mutsuz etti. Ama olayın diğer boyutuna bakmak zorundayız. Hızla değişen (güya) küresel ticaret ortamında tartışılması gereken hususlar var. Kendi iç pazarımızı ve KOBİ