Sondan başlayalım. 22 Mart sabaha karşı, sahur vakti, saat 04:19’da MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız “X” hesabından bir yayın yaptı. Kamuoyu kendisini HDP’nin kapatılması davasına önayak olmasından tanıyor. Yıldız, CHP lideri Özgür Özel’in 21 Mart öğle saatlerinde CHP’yi 6 Nisan’da kurultaya götürme kararının geçersiz olduğunu öne sürüyordu. Çünkü zaten CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu yerine
20 Mart Nevruz gecesi Türkiye’nin hemen hemen bütün büyük şehirlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto gösterileri vardı. İstanbul’da Saraçhane’de buz gibi havaya rağmen toplanan on binlerce kişiye hitap eden CHP lideri Özgür Özel “Sokak” diyordu; “Artık kimse bizden salon siyaseti beklemesin”. CHP 34 ilde İmamoğlu protesto mitingleri örgütleme kararı almıştı. Saraçhane’de
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının 19 Mart operasyonu ile topluca gözaltına alınmaları sadece siyasi değil, aynı zamanda hukuki bir güç gösterisi olarak okunmalı. Güç politikaları söz konusu olunca, güçlünün hukuku devreye giriyor, güçlü de kendi hukukunun gücünü sergilemek istiyor. Tarih boyunca böyle olmuş, şimdi de böyle. Dolayısıyla örneğin İmamoğlu’nun üzerine gidildiği
İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu 18 Mart’ta yaptığı toplantıyla İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etti. Bu karar mahkeme tarafından da onanırsa, İmamoğlu gelecek seçimlerde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olamayacak. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı adaylarının üniversite mezunu olması gerekiyor. Karar bu nedenle siyasette depreme yol açacak, yeni tartışmalar başlatacak şiddette. İmamoğlu’nun ilk tepkisi “Karar hukuksuzdur.
Mansur Yavaş “daha seçime 2-3 yıl var” diye düşük vitesle ilerlemeyi sürdürüyor ama Ekrem İmamoğlu Diyarbakır’da sanki yarın seçim olacakmış gibi konuştu, Kürt sorunuyla vites yükseltti. İmamoğlu 16 Mart’ta Diyarbakır’da yaptığı salon konuşmasında “Kürtler var dediği müddetçe Kürt sorunu vardır” diyen İmamoğlu; “Terörle hiçbir sorun çözülmez (…) Şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere, tüm
Ortada sandık görünmüyor ama cumhurbaşkanlığı seçim yarışı şimdiden başladı gibi. Dış politikada dünya ABD Başkanı Trump’ın her gün bir başka çıkışıyla sarsılırken iç politikada da her gün ani dönüşler ve karar değişikliklerine tanık oluyoruz. AK Partinin erken başlayan iktidar endişesi artık yemek yazarı Vedat Milor’a Kent Lokantalarını övdüğü için soruşturma açma saçmalığına varmış durumda. Bir
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Meclis çoğunluğunu sağlayıp Anayasal boşluğu kullanarak bir kez daha aday olmak istiyor. CHP’nin karşısına çıkarabileceği iki güçlü adayı var. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. Yavaş’a şimdilik dokunmayan, hedefine almayan Erdoğan, İmamoğlu’na dünyayı dar etme peşinde. İmamoğlu’nun aday olamaması için resmi ya da sivil adeta
CHP’ye soruşturmalar dizisinde 10 Şubat’ta 2023 Kurultayının “şaibeli” olduğu iddiasıyla açılan soruşturma vardı. 11 Şubat’ta CHP’liler güne İstanbul’da bazı ilçelerin başkan yardımcıları ile belediye meclisi üyelerinin gözaltına alınmasıyla uyandı. Gerekçe, İstanbul’da CHP’nin kazandığı 31 Mart 2024 yerel seçimleri öncesi konuşulan “Kent Uzlaşısı” yoluyla PKK’nın yerel yönetimlere sızdığı iddiasıydı. Hedef bir kez daha İstanbul Büyükşehir belediye
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı CHP Genel başkanlığına Kemal Kılıçdaroğlu yerine Özgür Özel’in seçildiği 4-5 Kasım 2023 Büyük Kurultayında para karşılığı oy kullandırıldığı iddiaları üzerine soruşturma başlattığı açıklandı. Aslında 13 ay önce, Ocak 2024’te açılan soruşturma dikkat çeken bir zamanlamayla tam CHP Parti Meclisinin cumhurbaşkanı seçimi stratejisini belirleyeceği 10 Şubat 2025 günü su yüzüne çıkarıldı. Öyle ki,
Siyasetteki 10 Şubat sıkışmasının tek nedeni İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyaset yasağıyla sonuçlanabilecek bir dava daha açılması değil elbette. Yine de CHP lideri Özgür Özel dün isyan ediyordu: tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e 100 gündür iddianame hazırlamayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu’na 5 günde iddianame yazmıştı. “Bu ne korkuymuş arkadaş” diyordu. Korku dediği