Sayıştay raporları okunup medyaya yansıdıkça ortaya çıkan yolsuzluk, usulsüzlük ve kamu kaynaklarının israfı izleri akla üç ihtimal getiriyor. 1- Sayıştay yazar, TBMM ya da savcılar soruşturmaz ve bu dosyalar zamanı gelince kullanılmak üzere bir kenarda arşivlenir. 2- Sayıştay yetkileri “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla daha da kısıtlanır, toz-toprak halının altına süpürülmeye -istisnalar dışında- devam
İçişleri Bakanlığı’nda bakanlık koltuğunun Ali Yerlikaya’ya geçmesinin ardından eski bakan Süleyman Soylu ile çalışan emniyet mensupları hakkında yolsuzluk iddiaları dillendiriliyor. Gazeteci Tolga Şardan, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde görev yapan üst düzey bir polis memuru, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan üst düzey bir polis müdürü ve bir tatil beldesinde ilçe emniyet müdürü ile ilgili yolsuzluk iddialarını T24’teki
Zehra Taşkesenlioğlu’nun gizli video kaydındaki “siz para kazanacağız diye beni mahvediyorsunuz” mealindeki feveranları, mağdur iş insanı Mine Sineren’in beyanatları, şoförü bir kısım evrakları yakarken yakalanan Ünsal Ban’ın yurt dışına kaçma hazırlığı içinde iken yakalanıp tutuklanması Sedat Peker’in eski SPK başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ve eniştesi Ünsal Ban’a isnat ettiği “irtikap” ve “rüşvet” suçlarının doğru olacağını
Bu yazıya başlık yazarken doğrusu zorlandım. Yazının başlığı “Erdoğan geri adım attı, Sezen Aksu kazandı” olabilirdi örneğin. Ya da “Öcalan ile ikinci İmralı süreci başladı mı?” gibi bir başlık da uygun olabilirdi 26 Ocak gecesi NTV-Star ortak yayınında Erdoğan’ın söylediklerine. Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ihale yolsuzluğuyla suçlaması daha önemli geldi. Hem
Ekim başında gündeme düşen Pandora Belgeleri’ne gösterilen ilgi yolsuzlukla mücadelede uluslararası bir kamuoyunun oluşmaya başladığını gösteriyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın Haziran ayındaki NATO zirvesi konuşmasında üye ülkeleri yolsuzlukla mücadeleye çağıran ve bu anlamda yolsuzluk konusunu hukukun alanından siyasete, hatta uluslararası güvenliğe taşıyan konuşması da bu anlamda yeni bir sürece girildiğine işaretti. Son dönemde yolsuzlukla ilgili
Uluslararası Belediye Başkanları Vakfı (City Mayors Foundation) 2021 yılının “Başkent” ödülünü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a verdiğini açıkladı. Vakfın internet sayfasında ödülün verilme gerekçesi olarak 2019’da seçilmesinden bu yana halkın güvenini kazanan, şeffaflığı esas alan liderlik sergilediği ve yolsuzlukların üzerine cesaret ve kararlılıkla gittiği yazılıyor.Vakıf, Yavaş’a ödül verilme gerekçesinde toplumun fakir ve ihtiyaç içindeki
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si giderek daha çok örnekle bir ayrıcalık ve çifte standartlar ülkesine dönüşüyor.Uzatmadan ayrıcalık ve çifte standart örneklerine gireceğim.• Aşı tedariki skandala dönüşüyor: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 28 Nisan’da, yani kovit salgını önlemleri başlamadan bir gün önce eldeki Biontech aşı miktarının yeterli olmadığını adeta itiraf etti. Binlerce kişinin ikinci Biontech aşı randevusu ertelendi.
Sanırım Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ruhsar Pekcan’ı Ticaret Bakanlığından göndermesinde bardağı taşıran damla 20 Nisan’daki bakanlık açıklamasında kendi bakanlığına mal satmasını “piyasa fiyatı altında” gerekçesiyle kabul etmesi oldu. Son zamanlarda, özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, önceki Ankara Ticaret Odası Başkanlarından Sinan Aygün’e karşı Togo kuleleri davasını kazanması sonrasında kulislerde adı geçmişti. Ama Pekcan kabinede
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Aralık’ta İstanbul’da yaptığı konuşmada, yol arkadaşları Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a “Halkbank’ı dolandırmaya çalışmaya” varana dek sert sözlerle yüklenmesi ve Davutoğlu’nun “mal varlıklarımızı karşılaştıralım” resti, siyasetin gündemini değiştirdi. Erdoğan sonunda “CHP eriyor, İYİ Parti ile Millet İttifakı dağılıyor” söyleminden, Davutoğlu ve Babacan etkisinin AK Parti tabanındaki çözülmeyi kabul ederek karşı-atak söylemine