Türkiye paralel evrenler ülkesi. Bir yanda her gün resmi rakamlarla 350 canın kaybolup gitmesine, 50 bin-60 bin kişinin hastalanmasına yol açan bir salgın. (21 Nisan’da ölüm sayısı 362, vaka sayısı 61 bin 967’ye yükselmişti.) Dolu yoğun bakımlar, yoğun bakımda yatak olmadığı için özel hastanelerde bile koridorda sedye üzerinde “takip edilmeye” çalışılan yoğun bakımlık hastalar. Bezmiş,
Koronavirüs Covid-19 salgını felakete dönüşüyor. Sağlık Bakanlığı 19 Nisan’daki ölüm sayısını 341 olarak açıkladı. Günlük hasta sayısı ise 55 binin üzerine yerleşmiş görünüyor. Ankara’da, İstanbul’da hastanelerdeki yoğun bakım yatakları doluluk sınırına yaklaşıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bu berbat tablodan “84 milyonu” suçluyor. Hayır, sayın Bakan. Pandeminin felakete dönüşmesi siyasi nedenlere bağlı, tek sorumlusu da kötü
Bu yazıyı yazarken nefesimi tuttum salgın yönetiminin ilan edeceği kararları bekliyorum. Bu kez olsun bilimin sesine kulak vermelerini umut ediyorum. Hepimiz için.Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) bugün, 12 Nisan’da bir duyuruda bulundu. Salgını en yakından izleyen ve yükünü en çok çeken uzmanlar geldiğimiz durumun çok ağır olduğunu söylüyor ve acilen beş önlem
Önceki gün bir rekor kırdık. Maalesef dün bir rekor daha kırdık hem enfeksiyon sayısı hem ölüm sayısında. Korkarım yarın da rekor kıracağız. Bu gidişle daha sonraki gün de. Durum kötüleşiyor. Oysa böyle olmayabilirdi.Yeni Covid enfeksiyonları üssel bir şekilde artıyor. Bulaşma hızı, ivmelenerek yükseliyor. Ölüm sayıları da öyle. Adetya her gün bir uçak düşüyor, içindekilerin hepsi
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 31 Mart akşamı yazılı açıklamayla satır arası bilgi verme geleneğine uygun bir şekilde “İngiltere varyantı virüsün ülkemizdeki vakaların %75’ini oluşturduğu ve klasik tip koronavirüsün yerini aldığını” bildirdi. Bu kadar. Yazılı açıklamada ne bu bilginin ne anlama geldiği, ne de bununla ilgili olarak bir eylem yapılıp yapılmayacağı yoktu. Alışıldığı üzere Sağlık Bakanı
Daha pandeminin başında uluslararası sağlıkla ilgilenen birçok insan gibi tanı testleri, olası tedaviler, aşı savaşları ve adaletsizliklikler yaşayacağımızı tahmin ediyordum. Bu konuda YetkinReport’ da bir kaç yazı yazdım. Ama yine de hepimizin hayatlarını ve hayatiyetini etkileyen bu alanda yaşanan kavganın boyutları, koca koca liderlerin söyledikleri, söylemeyip, kapı arkasında yaptıklarını izledikçe şaşırıyor, kızıyor ve utanıyorum.Ocak ayında
Sağlık Bakanlığının 18 Mart tarihinde ilan ettiği yeni vaka sayısı 20 binin üzerinde. Normalleşmeden bir gün önce, 28 Şubat tarihinde ilan edilen vaka sayısı 8400 idi, iki haftalık bir sürede vaka sayıları iki buçuk katına çıktı. Yokuş aşağı giderek hızlanan bir kamyonda, üstelik ayağımız gaz pedalında gidiyoruz. Bu hızlanmaya rağmen “hastaneler henüz dolmadığı” ve “aşılama
Salgının başından beri konuyla ilgili uzmanlar, kurumlar olarak gidişatla ilgili rakamların (yeni vaka sayıları, ölümler, test sayıları vb) yerleşim birimlerine göre il, il, ilçe, ilçe ilan edilmesinin gerekliliğini döne döne vurguladık. Zira virüs her ili aynı anda ve aynı şiddette etkilemiyordu. Herkesin kendi yaşadığı il ve ilçedeki durumu bilmesi hem vatandaşların içinde bulundukları riske uygun
Covid pandemisinin ilanının üzerinden bir yıl geçti. İki yüz ülkede 120 milyon tanı konulmuş enfeksiyon, 2,5 milyondan fazla ölüm. Türkiye’de resmi rakamlarla 2 milyon 836 bin hasta, 29,300 ölüm. Bir yandan hastalığın yayılmaya devam etmesi, diğer yandan pandemiyle artan ekonomik sorunlar, geliştirilen aşılar ve aşı eşitsizliği tartışmaları. Covid-19 pandemisinin bir yılını “bilimsel başarı, politik iflas
Vaka sayıları yine yükselişte. Son 15 gün içinde Sağlık Bakanlığı’nın ilan ettiği resmi sayılar dörtte bir oranında arttı. Birçoğumuz üç aydır süren hafta sonu ve akşam sokağa çıkma yasaklarından bunalmış yakınıyoruz. Birilerini unutuyoruz: Çocukları ve 65 yaş üstündekileri. Onların bizimkilerden çok daha ağır olan kısıtlamaları artık tedbir sınırını geçti, başlı başına sağlık sorunu kaynağı ve