

ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Senato oturumunda ABD’nin Trump döneminde Türkiye’ye bakışını ve beklentilerini anlattı. Türkiye’de izleyeceği yöntemi anlatırken Halife Muaviye’den alıntı yapmasıysa ilginçti; akla İran’ı getiriyor.
ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack 1 Nisan’da Senato Dış İlişkiler Komitesi önündeydi. Başkan Donald Trump döneminde Türkiye’nin ABD için önemini Senatörlere anlattı.
Komite’nin Başkanı Cumhuriyetçi Jim Risch ve Eşbaşkanı Demokrat Jeanne Shaheen ikisi de Türkiye’yi tanıyan siyasetçiler. Her ikisi de Türkiye ve ABD arasındaki kriz zamanlarında gelip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmüş isimler. Barrack ise Trump’ın golf arkadaşı, gayrimenkul milyarderi. Kökleri Lübnan’da, en kârlı dış yatırımları Suudi Arabistan’da, Orta Doğu’ya yabancı bir isim değil.
Geçenlerde, 25 Mart’ta, tam da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Vaşington’da ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile görüştüğü gün Trump’ın bir grup yeni büyükelçiyle Beyaz Saray’da yaptığı toplantıda da vardı. Trump’a kendisini bu “kadim medeniyete” atadığı için teşekkür etmiş, Trump da sadece “Büyük ülke” demekle kalmamış, Türkiye o sırada İmamoğlu protestolarıyla ayaktayken “Büyük de bir lider” diyerek Erdoğan’a destek vermişti. ABD Hamas’a, Türkiye de PKK’ya silah bıraktırma gayretindeydi, bu konu da masadaydı; bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Barrack ve Türkiye siyaseti
Büyükelçi Barrack, önce kendi geçmişini anlatmış. Osmanlı döneminde Türk idaresindeki Lübnan’dan göçen dedelerinden söz etmiş; dedelerinden birisinin soyadı da Shaheen; bildiğimiz Şahin yani; Jeanne Shaheen ile aynı.
Sonra sadede gelmiş: Trump döneminde ABD açısından “önemli ve değerli bir müttefik” dediği Türkiye’nin önemini şöyle anlatmış:
• “NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, Başkan Trump’ın Avrupa’nın güvenliğine daha fazla yatırım yapma çağrısına yanıt vermiş ve NATO’nun yönergelerini (*) karşılamış ya da aşmıştır.
• “Türkiye terörle mücadele gibi kilit alanlarda hedeflerimizi desteklemekte, Ukrayna ve Rusya ile Karadeniz Tahıl Girişimi’nde olduğu gibi güçlü bir bölgesel arabulucu ve Suriye ve Doğu Akdeniz’de katkıda bulunan ve süregelen bir istikrar sağlayıcı güç olmuştur.
• “Ülkelerimiz arasında gerilim alanları da mevcuttur, ancak onaylanmam halinde bu zorlukların üstesinden gelerek ortaklığımızın transatlantik istikrar ve karşılıklı güvenin temel direği olarak devam etmesini sağlayacağım.”
Barrack’ın bunun devamındaki sözleri daha da ilginçleşiyor.
Yunanistan, İran, Rusya ve Çin
Barrack sözlerinin devamında yeni dönemde ABD’nin Türkiye’den beklenti önceliklerini şöyle sıralamış:
• “Eğer onaylanırsam, Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu istikrar ve refah için kullanmasını savunacağım.
• “Türkiye’yi Yunanistan ile yapıcı diplomatik ilişkilerini sürdürmeye ve bu tarihi meseleleri müzakere ve diyalog yoluyla çözmeye teşvik edeceğim.
• “Türkiye, Başkan Trump’ın İran’ın Orta Doğu’daki nüfuzuna karşı yürüttüğü azami baskı kampanyasının önemli bir ortağı ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış görüşmelerinin de anahtarıdır.
• “Türkiye aynı zamanda Rusya’nın saldırganlığının yarattığı potansiyel tehdidin tarihsel olarak farkındadır ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından itibaren Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını desteklemiştir.
• “Türkiye ayrıca gelişmekte olan pazarlarda, özellikle de Türk firmalarının önemli altyapı geliştirme projeleri için Çinli meslektaşlarına meydan okuduğu Afrika’da Çin’e alternatif olarak ortaya çıkmıştır.”
Türkiye’nin ABD’den beklentileri Suriye’de PKK desteğinden F-35/F-16 alımına, ticaretin 100 milyar dolara çıkarılmasına dek uzun bir liste ama Barrack, ABD’nin Türkiye’den beklentilerinin de pek az olmadığını söylüyor.
PKK’ya atıf yok IŞİD’e var
ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Barrack Türkiye’den Ukrayna (ve doğal olarak Karadeniz’de) ayrıca Kafkaslarda Rusya’ya ve ayrıca İran’a karşı beklentilerini dile getirmiş. Ve ilk defa bu kadar açıkça dile getirilen Afrika’da Çin’e karşı işbirliği ihtimalini.
Peki, Türkiye’nin beklediği Suriye-PKK bağlantısı? İlgili bölümler şöyle:
• “Türkiye aynı zamanda IŞİD’i yenmek için kurulan Küresel Koalisyon’da lider konumunda olup, istikrarlı bir Suriye’nin oluşturulmasında ve aşırıcılığın yeniden canlanmasının önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu alanda işbirliğinin sürdürülmesi, Amerikan anavatanının terörist tehditlere karşı güvende tutulmasına yardımcı olacaktır.”
Buradan PKK Amerikan anavatanına bir tehdit değil, ama IŞİD (DEAŞ) tehdit, öncelik onda sonucu mu çıkarmalıyız?
Türkiye’deki nadir toprak elementleri
Oradan hemen çıkarlara, ticari çıkarlara girmiş Barrack:
• “Ülkelerimizin çıkarları ekonomik alanda da büyük ölçüde örtüşmektedir. Ülkelerimiz arasındaki ikili doğrudan yabancı yatırım 8 milyar doların üzerindedir ve ikili ticaret 40 milyar doların üzerinde olup binlerce Amerikalıya istihdam sağlamaktadır. Türkiye havacılık ve uzay teknolojisi gibi sektörlerde bir ortaktır ve Amerikan LNG’sinin önemli bir ithalatçısıdır. Türkiye ayrıca kullanılmayan kritik maden rezervlerine sahiptir ve Çin tedarik zincirlerinden çeşitlendirirken stratejik bir ortak haline gelebilir.”
İşte bir bam teli daha: Türkiye’deki nadir toprak elementleri ve Çin rekabeti. (Bu konuya geçen yıl dikkat çekmiştim, ilgilenenler bu bağlantıdan okuyabilir.) Malum, ABD ve Rusya’nın Ukrayna görüşmelerinde de pazarlık konusu nadir toprak elementleri (NTE) ve Eskişehir’de bulunan yataklar önemli.
Barrack, “Eğer onaylanırsam” demiş; “Ortaklık yoluyla refahı kolaylaştırmak için ekonomik alışverişe öncelik vereceğim. Yeterli çabayla Başkan Trump’ın 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefine ulaşabiliriz ve ulaşacağız.”
Ve Muaviye ilkeleri
“Sözlerime son verirken” demiş Barrack, “beni onaylamayı seçmeniz halinde Misyonum için itici bir ilke olarak kullanacağım bir ilkeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: “Kırbaç yeterli olduğunda asla kılıca başvurmam, dilim yeterli olduğunda da kırbaç kullanmam. Beni dostuma bağlayan tek bir iplik bile varsa, kopmasına izin vermem. O çekerse, ben gevşetirim. O gevşetirse, ben çekerim.”
Barrack bu alıntının kaynağını söylememiş. Alıntı Hazreti Ali’nin öldürülmesinde de rolü olup Müslümanlığın Beşinci Halifesi olarak yerine geçen Muaviye’ye ait.
Hani Türkçede iki taraftan birinin tarafını tutmaktan çok diğerinin haksızlığına karşı çıkmak için kullanılan “Ali’den yana değil, Muaviye’ye karşı” deyimindeki Muaviye. Yerine oğlu Yezit’i bırakarak Halifeliğin, saltanat gibi babadan oğula geçmesini başlatan kişi. Yezit döneminde ise Ali’nin oğlu Hüseyin’in, Irak’ın Kerbela şehrinde öldürülmesiyle bugün de devam eden Sünni-Şii kavgası geri dönülmez noktaya gelmiştir. İran konusuna bir dokunuş var sanki
Ve hatırlatalım: Suudi Arabistan’ın MBC yayın grubu Ramazan’ın başlamasıyla, yani Mart başından itibaren “Muaviye” TV dizisi yayınlamaya başladı. Dizi Irak ve Mısır’ı karıştırdı, İran’daysa yasaklandı. Tekrarlayayım: Barrack’ın Türkiye misyonunun anlatırken Muaviye atfında bir İran dokunuşu var sanki.
Not:
(*) NATO üyelerinin Milli Gelirlerinin en az yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırması bekleniyor. Türkiye bu ölçüye uyuyor.