Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Semerkant’taki Türk Devletleri Topluluğu zirvesinde yaptığı konuşmada “ortak güvenlik konseptinden” bahsetti ve “düzensiz göçe karşı ortak mücadele” vurgusu yaptı. Erdoğan yola çıkmadan önce basına Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le arasında güven ilişkisi oluştuğunu, bunun da Ukrayna savaşı başta olmak üzere küresel ve bölgesel sorunların çözümüne katkı verdiğini söylemişti.
Erdoğan’ın Rusya’yla Türkiye değil ama liderler arasındaki güven ilişkisine vurgu yapması bilinçli bir tercih; başta biz olmasak, mümkün olmazdı diye de yorumlanabilir. Nitekim Ankara, Moskova’nın daha yeni ilhak kararı aldığı Herson’dan kısmi çekilme kararını memnuniyetle karşılarken bunda payı olduğunu da ima ediyordu.
Rusya’yla sırada ne var?
Türkiye Rusya’nın Ukrayna savaşı ile önünde açılan fırsat penceresini iyi değerlendirdi. Montrö Sözleşmesi uyarınca Boğazları savaş gemilerine kapatması, Rusya’yla Ukrayna arasında siyasi görüşmeleri başlatması, esir takası ve özellikle de dünyanın dikkatini çeken tahıl anlaşmasını imzalaması son yıllarda Batının hedefi haline gelen Türk dış politikasında olumlu bir dönüş sağladı.
Karadeniz filosuna Ukrayna’nın saldırısı ardından Moskova’nın dondurduğu tahıl anlaşmasına geri dönülmesi Erdoğan’ın Putin ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile görüşmesiyle sağlandı.
Sırada bu anlaşmanın 19 Kasım’da -bu defa Rusya’nın tahıl ve gübre ihracatına da izin verecek şekilde- uzatılması bulunuyor.
Va daha fazlası: Putin, Rusya’yla Türkiye arasındaki bu özel ilişkinin Türkiye’yi bölgenin gaz ve tahıl dağıtım merkezine çeviririrse bu Rusya’ya ABD ve AB yaptırımlarının etrafından dolaşma imkanı sağlayacak. Ama aynı zamanda bu, Avrupa’yı da rahatlatıp Türkiye’yi bir tedarik üssüne dönüştürebilir.
Putin’in Endonezya’daki G-20 zirvesinde Rusya’yla Türkiye arasında duyuracağı “sürpriz” bunu içerebilir.
ABD, Rusya, Kafkaslar, Orta Asya
Türkiye’nin Rusya’yla ilişkileri bu düzeye getirmesine ABD izin vermez görüşünde olanların küresel dengelerin hızlı değişimine bir kez daha bakmasında yarar var.
ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik danışmanı Jake Sullivan’ın Putin’in iki önemli danışmanı, Yuri Uşakov ve Nikolay Patruşev ile görüştüğü haberleri, savaşın belki de barış olmasa da “dondurulmuş krize” dönüşme yorumlarını beraberinde getirdi. Nükleer silah kullanım riski azaldıkça Türkiye’nin hem Rusya’yla hem Ukrayna’yla sık ve yakın ilişkide olan tek komşu ve NATO üyesi olma özelliği öne çıkabilir.
Ve Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya ile yeniden canlanan ilişkileri…
ABD’yle görünen ve görünmeyenler
Deneyimli diplomat Namık Tan dün YetkinReport’ta ABD Kongresi ara seçimlerinin Cumhuriyetçilerin tahmin edildiği kadar üstünlüğüyle sonuçlanmadığını Türkiye açısıyla da tahlil etti.
Ara seçimlerin ABD’nin Türkiye siyasetinde fazla değişikliğe yol açmayacağı denklemin görünen yanı. Kongre’de birbirlerine diş bileyen Cumhuriyetçi ve Demokratları birleştiren neredeyse tek şey Türkiye karşıtlığı. Bunu yumuşatan tek şeyse Türkiye’nin Ukrayna krizinde oynadığı rol.
İş gelip Türkiye’ye F-16 satışına Ermenistan lobisi destekli Yunanistan lobisinin koymak istediği “Ege uçuşlarında kullanılamaz” şartına dayanıyor.
Bu durum da “dondurulmuş kriz” sayılabilir. Biden yönetiminin Türkiye’deki seçimlere dek kararını kesinleştirmesi beklenmiyor.
Ancak o süreçte ABD-Türkiye ilişkilerinde şu anda görünmeyen başka etkenler ortaya çıkabilir ve bunlar daha çok Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya ile bağlantılı olabilir. Burada İran faktörünü akıldan çıkarmamak, yeni gelişmelere hazırlıklı olmak gerekiyor.