İsrail ve Hamas arasında Gazze’de 4 gün sürecek bir ateşkes, rehine takası ve insani yardım ulaştırılması anlaşması 22 Kasım’ın ilk saatlerinde ilan edildi.
Böylece 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırıp çoğu sivil 1200 kişiyi öldürmesiyle başlayan ve İsrail’in o tarihten bu yana Gazze’ye ateş yağdırıp çoğu sivil 13 bin kişiyi öldürmesiyle 45 gündür devam eden krize “insani bir ara” üzerinde İsrail ve Hamas anlaşmış oldu.
İsrail, Türkiye’nin gönderdikleri dahil yüzlerce kamyon insani yardımın dört gün boyunca Mısır kontrolünde Gazze’ye girişine izin vermeyi taahhüt etti. Aynı sürede kadın ve çocuklardan oluşan 50 İsrailli ve 150 Filistinli rehinenin karşılıklı olarak serbest bırakılması öngörülüyor. Her iki taraf da ateşkesin düşmanlığı bitirdiği anlamına gelmediğini özellikle vurguluyor.
Hamas lideri İsmail Haniye 21 Kasım’da anlaşmaya çok yakın olduklarını ve İsrail’le Katar aracılığıyla konuştuklarını duyurmuştu; Mısır da devredeydi. Amerikan Politico haber sitesi ABD Başkanı Joe Biden’ın 17 Kasım’da Katar Şeyhi Temim’i aramasından itibaren Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın yardımcısı Brett McGurk’ün Doha, Kahire ve Kudüs arasında mekik dokuyup arabuluculuğa destek olduğunu yazdı. Geçici de olsa ateşkesin sağlanması nedeniyle Mısır ve Katar’a ilk teşekkür İsrail ve Hamas ve ABD oldu. Teşekkür listesinde Türkiye’nin adı geçmedi.
Halka doğrular söylenmiyor
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 21 Kasım’da Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un konuğu olarak Cezayir’de Türkiye’nin önceliğinin Gazze’de ateşkesin sağlanarak “soykırımın önlenmesi” ve Filistinlilere insani yardımın ulaştırılması olduğunu söyleyerek rehinelerin iadesi görüşmelerinin ise devam ettiğini söylüyordu. Erdoğan, 4 Kasım’da Kazakistan’dan dönerken MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın bu konularda hem İsrail hem de Hamas dahil Filistinlilerle görüştüğünü açıklamıştı. Eminim MİT’in bir katkısı olmuştur ama Hamas, İsrail’le -geçici de olsa- ateşkes ve rehine takasının Katar ve Mısır üzerinden yürüyen diyalogla sağlandığını söylüyor; Türkiye’nin adını anmıyor.
Erdoğan 17 Kasım’da Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Şansölye Olaf Scholtz’a “Almanya, İsrail’i ikna etsin, biz de Hamas’ı” dediğinde, sanki elinde Hamas’ın vekaleti var gibi konuştuğunu yazmıştım. Hamas’ın Katar ve Mısır’a güvendiği anlaşılıyor.
Hükümetin halka Gazze konusunda doğruları söylemediği başka konular da var.
İsrail’e ambargoyu kim engelledi?
Örneğin 11 Kasım’da Riyad’da yapılan İslam Konferansı Teşkilatı ve Arap Birliği ortak zirvesinde İsrail’e petrol silahının kullanılması dahil ambargo uygulanması yolunda 11 Arap ülkesi tarafından yapılan teklif 4 Arap ülkesinin oyuyla reddedilmişti: Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Fas. Bu hükümet çizgisindeki medyada pek yer bulamadı. Ama zaten bu karar alınsaydı da üzerine yazıldığı kâğıt kadar değerinin olmayacağı söylenebilirdi. İsrail’in Riyad Zirvesini zerre kadar caydırıcı bulmaması boşuna değildi.
Riyad Zirvesinde alınan kararları takip edip uygulamak üzere oluşturulan Dışişleri Bakanları komitesine Türkiye’nin de seçildiği, doğal olarak haber oldu. Ancak 20 Kasım’da bu komitenin ilk icraatı olan Çin Dışişleri Bakanı Vangi Yi’yi ziyaretinde Filistin Devleti, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Endonezya heyetlerinin yanında Türk heyetinin bulunmaması haber olmadı. Hakan Fidan aynı gün Meclis’te Dışişleri Bütçesindeydi, bulunmayışını öyle açıkladı ama dört bakan yardımcısından biri bulunabilirdi Pekin’de. 21 Kasım’da aynı heyetin Moskova’da Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u ziyaretlerinde de Fidan, Cezayir’de Erdoğan’a eşik ediyordu.
Ateşkes, ABD ve Türkiye
Ancak Fidan’ın İslam ülkeleri heyetinin 22 Kasım, bugün Londra ve Paris’e yapacakları seyahatte yer alacağı duyuruldu. Belki bu vesileyle haber değeri taşır ana akım Türk medyası için.
Neden mi ilk adımda bu dört ülke? Çünkü BM Güvenlik Konseyinin ABD dışındaki diğer dört daimî üyesi, bu ziyaret sırasına göre Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa.
İslam ülkeleri heyetinin ABD’ye gidip Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la da görüşeceği konusunda henüz resmî açıklama yapılmadı, keza bu gezi yapılırsa Fidan’ın katılıp katılmayacağı hakkında da.
Hamas’a en açık destek veren ülke lideri Erdoğan olduğu halde Hamas acaba neden İsrail’le diyalog vekaletini Katar ve Mısır’a verdi? Katar ve Mısır’ın her şeye rağmen İsrail’le diyalogu sürdürdükleri için olabilir mi? Elimizde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Gazze’den hasta tahliyelerini İsrail Sağlık Bakanı Moşe Arbel ile diyaloguyla sağlayabildiği örneği var.
Bırakın siyasi ilişkileri, birbiriyle dargın iki kişiyi barıştırmak için dahi ikisiyle de rahat konuşabilen birileri gerekir.
Erdoğan’ın U-dönüşleri
Erdoğan soykırımcı ve terörist ilan ettiği İsrail’le diyalog kuracak durumda en azından şimdilik değil. Kaldı ki daha önce “asla” görüşmeyeceğini söylediği İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ekonomik krizin yüzü suyu hürmetine görüştü, şimdi yine “bir daha asla” diyor. Daha önce asla görüşmeyeceğini söylediği Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i 7 Aralık’ta ziyarete gidiyor.
Yanlış anlaşılmasın, niye gittiğini sorgulamıyorum, savaştan ve gerginlikten yana değilim. Mısır’da Müslüman Kardeşler üyesi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirip yerine geçen Abdül Fettah Sisi’ye “diktatör” diyerek Mısır-Türkiye ilişkilerini kesen Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim ara bulunda onunla da barıştı. Çünkü Şeyhin hem Erdoğan hem Sisi ile diyalogu vardı.
Erdoğan diplomasisinin bu U-dönüşlerinin çetelesi emin olan dünya başkentlerinde tutuluyor. Maalesef Türkiye Cumhurbaşkanının her sert çıkışı sonuç getirmiyor. Ama örneğin Rusya’nın Ukrayna savaşında olduğu türden uzlaşmacı çıkışlar sonuç getiriyor.
Erdoğan ve ekibi, “keskin sirke küpüne zarar” atasözünden ders çıkarmalı, zarar gören Türkiye oluyor.