ABD Başkanlık yarışına artık saatler var. Son anketlere göre Demokrat Parti adayı Joe Biden, Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın önünde görünüyor. Bu 3 Kasım’daki seçimi kazanıp başkan olacağı anlamına gelmese de şansı yükseliyor; seçildiğinde en yaşlı ABD Başkanı olacak, 20 Kasım’da 78 yaşına basacak. Ama bundan 40 yıl önce de Biden siyasetteydi ve 40 yıl önce de Türkiye’yle yakından ilgileniyordu. Yakında yayınlanacak Meraklısı İçin Darbeler Kitabı için arşiv taraması yaparken Joe Biden’in 12 Eylül’den bir süre önce Ankara’da olduğuna dair bilgi ve belgeler de karşıma çıktı.
Meraklıları daha fazla ayrıntıyı yayınlandığında kitapta bulabilir ama günün anlam ve önemine dayanarak bu ziyarete değinmek gerekiyor.
Joe Biden 40 yıl önce turistik gezi için değil, önemli Amerikan taleplerini dile getirmek üzere Ankara’daydı. Daha ayrıntılı tabloyu kitapta bulacaksınız ama Biden Ankara’ya ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi heyetinin başında gelmişti. Kendisi de komitenin Avrupa İşleri Başkanıydı. O zaman 37 yaşındaki Senatör önemli bir misyon için Ankara’daydı.
ABD talepleri neydi?
Biden ve heyetindeki üç senatör Ankara’da Başbakan ve Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel, ana muhalefet CHP lideri Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen’le görüşmekle yetinmedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarıyla da görüştüler.
Çünkü ABD taleplerinin tamamı askerî taleplerdi. Bu taleplerden ikisi aslında 10 Ocak 1980’de Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Warren Christopher tarafından da dile getirilmiş, ama Christopher eli boş dönmüştü.
Birincisi, Yunanistan’ın 1974 Kıbrıs Harekâtını protesto için çıktığı NATO’nun askerî kanadına dönüşü için Türkiye’nin vetosunu kaldırmasıydı.
Bir önceki yıl ABD’nin Sovyetlere karşı stratejik dengesi iki yerden hasar almıştı. Önce İran’da İslam Devrimi olmuş ve ABD bölgedeki çok önemli bir müttefikini kaybetmişti. Üstelik Tahran’daki ABD Büyükelçiliğini basan İslamcı militanlar 52 Amerikalıyı rehin tutuyordu. Türkiye ve Yunanistan 1952’de NATO’ya birlikte Sovyetlerin Akdeniz ve Ortadoğu petrol bölgesine inen yollarını kesmek üzere alınmıştı. NATO’da da kararlar oy birliğiyle alınıyordu ve ABD Türkiye’nin vetoyu kaldırmasını istiyordu.
Hükümet ve muhalefet direniyordu
Başka hiçbir konuda anlaşamayan Demirel ve Ecevit, Türkiye’nin karşılığında bir şey almadan, sadece kullanılmış silahlar karşılığında Yunanistan’a bu tavizi vermemesi gerektiği konusunda aynı çizgideydi.
Bir diğer konu da ABD ve Sovyetler Birliği arasında Haziran 1979’da imzalanan ikinci Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşması ( SALT II) idi. ABD, Sovyetleri denetlemek için İncirlik’ten de uçak kaldırmak istiyor, ama Türk hükümeti Sovyetler ile aranın bozulmaması için Moskova’nın da yeşil ışık yakmasını bekliyor, ABD’deki Jimmy Carter yönetimi de sabırsızlanıyordu.
Christopher’ın dönüşünden sonra üçüncü talep de ortaya çıkmıştı. ABD İran üzerinde keşif yapacak U-2 casus uçaklarını İncirlik’ten kaldırmak istiyordu. Ancak Ankara 1960’ta hükümetten habersiz olarak İncirlik’ten kalkan bir U-2’nin Sovyetler üzerinde düşürülmüş olmasını hatırlatarak birtakım koşullar öne sürüyordu.
İşte Biden bu sorunları aşmak, Türkiye kabul ederse Senato adına birtakım vaatlerde bulunmak üzere 5 Nisan’da günler sürecek temaslar için Ankara’daydı.
Biden sonuç alamadı. 7 Mayıs’ta yeniden Ankara’ya gelen Christopher de sonuç alamayınca Beyaz Saray küplere bindi.
Bir anda bütün sorunlar çözüldü
Bu sorunların tamamı birkaç ay sonra bir anda çözülüverdi.
Çözüldüğünde Demirel ve Ecevit, eşleriyle birlikte Çanakkale, Hamzakoy’da, artık kullanılmayan bir Amerikan üssünün Türk ordusuna devredilmiş binasında tutuluyordu. Evren ve kuvvet komutanları 12 Eylül 1980’de bir darbeyle yönetime el koymuş, hükümeti, Meclis’i, Anayasayı kaldırmıştı.
Carter, aynı zamanda NATO Avrupa Komutanı olan Bernard Rogers’ı 6 Ekim’de Ankara’ya gönderdi. Öncesinde Ankara Büyükelçisi James Spain’e acil bir mektup göndererek, Rogers’tan önce Evren’le görüşmesini istedi. Görüşmede son derece kirli bir pazarlık döndü; ayrıntılarını kitapta okuyabilir merak edenler. Evren-Rogers görüşmesi ardından Başbakanlığa getirilen önceki Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu, 12 Eylül hükümetinin 1 numaralı kararını açıkladı: Yunanistan NATO’ya dönebilirdi. Diğer iki madde kamuoyuna açıklanmadı, ilk öğrenenlerden oluyorsunuz ama U-2 ve SALT gözlem uçuşları da başladı.
Rogers’ın bunun karşılığında Türkiye’nin Yunanistan’la birlikte (AB’nin o zamanki adıyla) AET’ye üye alınacağı hakkında “asker sözü” verdiği ama sözün tutulmadığı da doğru değildi; tam bir psikolojik savaş yanıltmasıydı. Pazarlık gerçekten kirliydi.
Biden ve Türkiye
Biden 2013’te Mısır’da seçilmiş başkan Muhammed Mursi’nin, Suudi Arabistan’ın arka çıktığı Genelkurmay Başkanı Abdel Fettah Sisi tarafından devrilmesi öncesinde de gülüşünü yüzünden eksik etmeden Mursi’ye ABD taleplerini doğrudan ileten kişi olmuştu.
Biden, Başkan Yardımcısıyken Türkiye ve (önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak) Tayyip Erdoğan ile sık temas etti. Hatta 3 Aralık 2011’de, Erdoğan’ın bağırsak ameliyatı olmasından sonra onu Kısıklı’daki evinde ziyaret etti; böylece Erdoğan da ameliyat sonrası ilk görüntüleri vermişti. Henüz 2012 Ocak ayında emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklanmamış, şubat başında MİT Müsteşarı Hakan Fidan sorgulanmak istenmemişti.
Biden seçim kampanyası sırasında Erdoğan ve Türkiye’ye yönelik sert çıkışlarda, Rus yapımı S-400 füze alımı nedeniyle yaptırım uyarılarında bulundu. Kırk yıldır bizzat tanıdığı Türkiye’nin ABD açısından stratejik değerini bildiğini var sayıyoruz. Türkiye’nin Rusya’ya daha da yakınlaşmasına neden olacak bir hamle yapması yüksek ihtimal değil. Ama özellikle Trump-Erdoğan ilişkisinin üzerine gitmeye çalışması sürpriz olmamalı. Tabii eğer kazanırsa. Yakında anlarız.