Prof. Dr. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
Hafta başında 2021 yılında yüzde 11 oranında büyüdüğümüzü öğrendik. Çok yüksek. Peki, sürdürülebilir mi? 2022 büyüme oranı ne düzeyde gerçekleşebilir? Ekonomimiz büyüme oranımızı etkileyecek ne tür riskler ile karşı karşıya? Potansiyel büyüme Büyümeye ilişkin iki ayrı kavrama dikkat etmekte yarar var. İlki herhangi bir dönemdeki büyüme oranı. İkincisi ise bir ülkenin potansiyel büyüme oranı. Potansiyel
Ekim ayında yüzde 19.9 düzeyinde olan enflasyon Ocak ayında yüzde 48.7’ye sıçradı. Farklı bir ifadeyle, enflasyonda artış, üç ay önceki düzeyinden daha fazla oldu: Dile kolay, üç ayda yirmi dokuz puanlık bir artış söz konusu. Beklenmedik bir gelişme değildi; merak edilen sadece, nereye kadar yükseleceğiydi. Nereye yükseleceğini kestirmek zor, aşağıda ele alacağım ama şurası kesin:
Adettendir; enflasyonu falanca yılın en yüksek ya da en düşük filanca göstergesi diye yazmak. Eksik kalmasın, ben de öyle yapayım. 3 Ocak’ta açıklanan enflasyon oranlarını sıkıcı birkaç rakamla anlatmaya başlayayım.Şu anda kullanılan tüketici fiyat endeksi 2003’ten bu yana yayınlanıyor. Tüm bu dönemde en yüksek aylık enflasyon Aralık ayında gerçekleşti: yüzde 13,6. Biraz daha eskiye giderek,
Yeni sistemin olumlu tarafı şu: Açıklanan kararlar, kontrolden çıkmış kur artışlarını engelledi. Bu tek başına önemli ve olumlu bir özellik. Bundan sonra yeni sistemin doğurabileceği risk ve bu risklerin nasıl azaltılabileceğine odaklanmak gerekiyor. Bu sorunları saptayabilmek için alınan kararların çeşitli kesimleri nasıl etkileyebileceğine bakmak gerekiyor. Tasarruf sahibi açısından yeni sistem I. Vade sonunda kur artışı,
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2022’de geçerli olacak asgari ücret üzerinde çalışmalarına devam ediyor. On altı yaşını dolduranlar için şu anda geçerli olan brüt asgari ücret 3577.5, net asgari ücret ise 2825,9 lira.Bu değerler 2021 yılbaşından bu yana geçerli olan değerler. Asgari ücretin ne düzeyde belirleneceği çok önemli. Bu durumda ilk soru şu: Asgari ücret alan
Faiz düşerse enflasyonun düşeceği önermesi yanlış bir önerme değil. Ama bazı “koşullara” ve ‘faizine’ bağlı. Koşulları sağlayan ekonomi sağlıklı yolda ilerliyor anlamına gelir. Nedir bu koşullar? Ve hangi faizi, neyin faizini düşürmekten söz ediyoruz? Borçlanma faizi Gelin işe dış borçlanma ile başlayalım. Bütçe açık veriyor; finanse edilmesi gerekiyor. Finansmanın önemli bir kısmı yurtdışında döviz cinsinden
Dün, bir süre önce bir kırık operasyonu geçiren babama uğradım. Operasyondan bu yana geçen yaklaşık iki aydır haber dinlemeyi ve gazete okumayı bıraktı. Sorunca, geçici olduğunu söylüyor. Bir ara “dolar kaç lira oldu?” diye sordu. Asırlık kulakları kulaklık yardımına rağmen artık neredeyse duymadığından hem parmakla 10 diye gösterdim hem de bağırarak “10” dedim.Ben, “Allah’tan 11
Yıllardır cari işlemler açığı veren herhangi bir ülkenin merkez bankası –elbette bizim Merkez Bankası da- uygulayacağı politikalarla ülkesini kalıcı olarak cari işlemler fazlası veren bir ülke haline getirebilir mi?Bu sorunun önemi sanıyorum yeteri kadar açık. Ben dinlemedim; basında ve sosyal medyada yer alan haberlerin yalancısıyım: Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu 28 Ekim günü yaptığı
Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı kararı açıklanmadan yaklaşık 12 saat önce yayınlanan yazımın başlığında “Faiz günü: Merkez Bankası yeni bir hata yapacak mı?” diye sormuştum. Daha yazının başlangıcında “Umarım politika faizi düşürülmez. Düşürülürse Türkiye ekonomisi için hiç hayırlı olmaz.” diye belirtmiştim. Maalesef Merkez Bankası yine hata yaptı. Üstelik eski hatalarını mumla aratacak bir hata bu:
Bugün Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Faiz oranı açıklanacak. Umarım politika faizi düşürülmez. Düşürülürse Türkiye ekonomisi için hiç hayırlı olmaz. Hata olur.Geçmişte bu tip o kadar çok hata yapıldı ki, neden düşürülmemesi gerektiğini anlatmak çok kolay. Sonuncu hata bir ay önceki PPK toplantısında politika faizinin yüzde 19’dan yüzde 18’e indirilmesi oldu.