Her hafta değil her gün ekonomide yeni bir gündem maddemiz oluyor. En son gündemimiz ise politika faizini devreden çıkarma yaklaşımı. Doğrusu, bu dünyanın hiçbir ekonomisinde tercih edilmeyecek bir yaklaşım. Çünkü bu cümlenin ima ettiği içerik ilk işittiğimizde anladığımızın çok ötesinde. Ekonomilerde para politikasını merkez bankası yapar, politika faizi merkez bankalarınca belirlenir.Peki, merkez bankaları bu faizi
Hükümetin 2022-2024 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Ekonomik Planı (OVP) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla 5 Eylül’de Resmî Gazetede yayınlandı. Buna göre 2021 sonunda yüzde 9 olarak tahmin edilen büyüme 2022’de yüzde 5, 2023 ve 2024’te yüzde 5,5 olarak tahmin ediliyor. Ayrıntılarını bu bağlantıdan okuyabileceğiniz OVP uyarınca enflasyon, işsizlik ve bütçe açığının azalacağı, Erdoğan tarafından azaldığı kabul
Cümlenin uzun hali şöyle: “Büyümenin herkese açık olmadığını hissederse halkta öfke birikiyor”. Sahibi dünyaca tanınan iktisatçı, Prof. Dr. Daron Acemoğlu. Geçen hafta, 13 Ağustos’ta Toplumcu Düşünce Enstitüsü Başkanı Nebil İlseven’in düzenlediği bir seminer öncesinde bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette söyledi. Hem Türkiye’de hem dünyada Covid-19 sonrası verimlik, büyüme ve eşitsizlik konuları tartışıldı. Ve büyümenin tek
Merkez Bankası yıl sonu için hem dolar hem de enflasyon tahminlerini yukarı çekti. Büyüme oranın da önceki tahminin üzerinde gerçekleşeceğini öngören Merkez Bankası, ekonominin kırılgan yönlerinden cari açık konusunda bir iyileşme beklemiyor. Eski adı TCMB Beklenti Anketi olan ve “yanlış anlamaların önüne geçmek amacıyla” artık “Piyasa Katılımcıları Anketi” diye anılan çalışmanın Haziran sonuçlarına göre Merkez
Cumhurbaşkanından dün gece gelen açıklamalar bir kez daha Merkez Bankası’nı faiz indirimine davet ediyor. Ancak zamansız gelen faiz indirimleri ne piyasa faizini düşürme konusunda ne de büyümeyi destekleme konusunda etkili oluyor. Keza birinci çeyrek büyümesini incelediğimizde de büyümenin o dönemde gelen merkez bankasının faiz artırımları ile birebir ilintili olduğunu, ekonominin literatürde “expansionary contraction” diye bilinen
İstanbul’daki Ekonomi Reform Paketi toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 850 bin esnafa gelir vergisinden muafiyet getirileceği sözü verirken, kamu harcamalarında da kısıtlamaya gidileceğini söyledi. Erdoğan, Reform paketimizde dar gelirli 850 bin dar gelirli küçük esnafımıza yönelik bir vergi muafiyeti de yer alıyor. İsrafa kesinlikle tahammülümüz olmadığı için kamu idarelerinde tasarruf anlayışını yaygınlaştıracak önemli düzenlemeleri hayata geçiriyoruz”
2020 yılında yüzde 1,8 büyüme kaydeden Türkiye, pandemi sırasında ekonomisi pozitif büyüyen birkaç ülkeden biri oldu. Büyüme performansı, öncelikle 2020 yılında uygulanan aşırı kredi büyümesi ve düşük faiz oranı politikalarının bir sonucuydu. Ancak, TL üzerindeki baskılar ve bu baskıları telafi etmek için Merkez Bankası rezervlerinin satışının 2021’e mirası, daha fazla kırılganlık oldu. Ekonomik görünüm, bu
Enflasyonu tartışırken, her daim konuya kısa vade büyümeden vazgeçmek ve bir bedel ödemek olarak yaklaşıyoruz. Gerçekten durum bu mu? Rakamlara daha detaylı bakarsak, Türkiye ekonomisinin enflasyon konusunu çözmeden kısa vadede dahi istihdam yaratan bir büyüme sağlayamadığını net şekilde görebiliriz. Dolayısıyla konu enflasyonla mücadele ise, kısa vade fedakârlık ile cümleye başlamak yanıltıcı olabilir. “Varsın enflasyon yüksek
Covid-19 rakamlarında olduğu gibi, enflasyonda da mızrak çuvala sığmadı ki TÜİK, kasım ayı enflasyonunu yıllık yüzde 14,03, yani yılın en yüksek oranı olarak açıkladı. Piyasaların, daha da önemlisi salgın belası nedeniyle gelir kaybına uğrayan halkın belirsizlikten bu denli yorulduğu bir anda enflasyon tahmininin de tutmaması, güven sarsıcı. Devlet kurumlarının açıkladığı rakamlara güvensizlik, zaten en sonunda
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, doların ve avronun lira karşısında yeni rekorlar kırdığı bir günde ülkenin yeni ekonomi planını açıkladı.Merkez Bankası’nın dövizdeki yükselişi yumuşatmak amacıyla yaptığı fakat pek çok ekonomist göre etkisi sınırlı kalan faiz artışının ardından gelen program, güncel ekonomi performansı aşan ve 2020 yıl sonu beklentilerinin ötesinde büyüme, işsizlik ve enflasyon hedefleri