2021’de zorluklar da olacak, umut da Neresinden baksanız çok, çok zor bir yıl geçirdik. Dünya ülkelerinin çoğu, dünyamızın güneş etrafındaki turunu ölçmeye başlangıç için kuzey yarımkürede günlerin yeniden uzamaya başladığı bir noktayı kullanıyor. İçinde olduğumuz soğuk, karanlık, ama umut vaat eden günleri. Çinliler, Asya’daki birçok eski medeniyetler ise (Çin Yılbaşı, Nevruz gibi) Şubat sonu ya
Büyük umutlarla başladığımız 2020, küresel anlamda bir kayıp yıl oldu. Yaşamak için birbirimizden ve sevdiklerimizden uzak durmak, gözle görülemeyen bir virüs yüzünden, insanlığın zorunlu davranış biçimi haline geldi. Sevgi ve barış sözcüklerine yabancılaştık. Dünyaya mutsuzluk ve huzursuzluk havası hâkim oldu.Küresel düzenin ciddi sarsıntılar geçirmekte olduğu bir dönemde aniden patlak veren pandemi, zaten varolan yönetim sıkıntılarını
Dün akşam haberlerinde Sağlık Bakanını ve ardından Hacettepe Üniversitesinde Sinovac aşı çalışmasını yürüten Profesör Serhat Ünal’ın açıklamalarını dinleyince büyük bir şaşkınlık yaşadım. Profesör Ünal, çok merkezli bir çalışmanın yalnızca Türkiye merkezinde, önerilen her iki dozu da 23 Aralık itibarıyla tamamlamış 3457 gönüllüye ek olarak, bir o kadar da henüz yalnızca tek doz almış (yani belirlenen
Başlığın Marquez’in “Kolera Günlerinde Aşk” kitap adına göndermesi açık kuşkusuz, ben de “Salgın Günlerinde Aşk” diye bir başlığı tercih ederdim. Ancak durumlar çok vahim.[1] Zaten salgın öncesinde inkâr edilen, sonrasında da ‘varlığı teslim’ edilmekle birlikte “telaffuz edilmeyen” bir ekonomik krizin ortasındaydı Türkiye. Öte yandan 2019 yılı sonunda dünyanın salgına bu denli teslim olacağı henüz anlaşılmamıştı.
Dün bir gazeteciyle salgın tedbirleri üzerine konuşurken, hayati sektörler dışında dört hafta kapanarak yayılmayı ve yüksek seyreden ölümlerin önlenmesinin acilen gerektiğini söyleyince “ama aşı geliyor” cevabı aldım. Aşı geliyor da nasıl geliyor, hangi aşı geliyor, ne kadar geliyor, geldiğinde salgının kontrolünde nasıl bir rol oynayabilir? Bu konulardaki kafa karışıklığı, konuyu en yakından izleyen gazeteciler arasında
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha önce “aynı kıbleye dönüyoruz” diye samimiyetine inandığı Fethullah Gülen tarafından kandırıldığını söylemişti. Gerçeği ancak Fethullahçılar darbeye kalkıştıklarında görebilmişti. Cumhurbaşkanımızın iyi niyetinin Temmuz 2018’de Hazine ve Maliye Bakanı yaptığı damadı Berat Albayrak’a bağlı Merkez Bankası tarafından da istismar edildiğini de Kasım 2020’de gördük. Meğer kasada para kalmamıştı ama bunu bütün yürütme gücünü
10 Aralık 2020 hükümetin koronavirüs Covid-19 hastalığı gerçeklerini aylardır halktan sakladığının resmen itiraf ettiği gün oldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca o gün Mart 2020’den itibaren hastalığın bulaştığı vatandaş sayısını 1 milyon 748 bin 576 olarak açıkladı. Bu ilk defa açıklanıyordu ve o güne dek hükümeti gerçek rakamları saklamakla suçlayan herkesi haklı çıkarıyordu. Daha bir gün
Yoğun Bakım Derneği: “Uçurumun Kenarındayız” Sağlık Bakanı 25 Kasım akşamı, nihayet vaka sayılarını açıkladığı toplantıda, alınan yeni tedbirlerin etkisini iki hafta bekleyip göreceklerini söylemişti. O zaman da bekleyip görülecek şeyin kabus senaryosu olduğunu söylemiştik. Ve bir an önce hayati sektörler dışındaki tüm faaliyetlerin durdurulmasını ve çalışanların, küçük esnafın desteklenmesini önermiştik. Yerine Nisan-Mayıs aylarında deneyip bir
Covid-19 rakamlarında olduğu gibi, enflasyonda da mızrak çuvala sığmadı ki TÜİK, kasım ayı enflasyonunu yıllık yüzde 14,03, yani yılın en yüksek oranı olarak açıkladı. Piyasaların, daha da önemlisi salgın belası nedeniyle gelir kaybına uğrayan halkın belirsizlikten bu denli yorulduğu bir anda enflasyon tahmininin de tutmaması, güven sarsıcı. Devlet kurumlarının açıkladığı rakamlara güvensizlik, zaten en sonunda
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Kasım akşamı Covid-19 salgınına karşı yeni önlemleri ilan etti. Haftasonları Cuma akşamından, Pazartesi sabahına kadar ve hafta içleri de akşam 21:00 sabah 5:00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı. Ayrıca cenazelere ve nikah merasimlere katılacak insan sayısı kısıtlandı. Bir de 20 yaş altı ve 65 yaş üzeri vatandaşların toplu taşımayı kullanması engellenecek. Kuşkusuz