Yarın, 1 Eylül 2022 Perşembe günü yine adli yıl başlama törenleri yapılacak, üst temyiz mahkemeleri başkanları, büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı konuşmalar yapacaklar fakat Türkiye Barolar Birliği Başkanı konuşturulmayacak, yargının diğer paydaşları ve adalete susamış toplumun temsilcileri salonda bile yer almayacak, konuşulanları medyadan öğrenecekler. Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı, modern adliye sarayları yaptıklarından, çağdaşlarından
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, TÜSİAD’a ve yeni başkanı Orhan Turan’a yönelik “Sen bize ders veremezsin, daha çıraksın, kalfa dahi olamadın. Haddini bil” şeklindeki sözlerini ve özellikle de iş dünyası için çok etkili bir yaptırım olan “TÜSİAD bu iktidarın kapısını hiç çalmasın” sözlerini yadırgıyorum. Azarlanma, vergi incelemesine uğrama, idaredeki işlerinin aksaması ve benzeri riskler sebebiyle
Türkiye usulü başkanlık sistemi en azından Cumhur ile Millet ittifaklarını oluşturmakta ve muhalefetteki 6 Partiyi bir masa etrafında buluşturmakta başarılı oldu. Ancak ülkenin temel sorunlarına sürdürülebilir çözüm getiremedi, hatta yeni ve derin sorunlar da ortaya çıkardı. Çözüm STK’ların gönüllü çalışarak geliştireceği önerilerin hataya geçmesi için siyasetçiler üzerinde baskı kurmasına bağlı. Fakat oldukça cesur ve kararlı
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı hukukçu Mehmet Gün, Türkiye’nin önünde gerçekten adalet dağıtabilen bir yargı düzeni için bir fırsat penceresi olduğuna inanıyor. Dün sanal ortamda yaptığı basın toplantısında bu fırsatı yeni bir Anayasa, ya da Anayasa’nın gözden geçirilmesi tartışmalarına bağlıyordu.Basın toplantısı, özellikle 1 Eylül’deki Adli Yıl açılışından önce düzenlenmişti. Zamanlamadaki amaç, yargının sorunlarının dile getirildiği
Elmalı’daki çocuk istismarı, Danıştay’daki İstanbul Sözleşmesi davası; yargı üzerindeki siyasi mücadelenin kamuoyunun hukuka güvenini kaybettirip yerle bir ettiğinin en yakın iki örneği. Kamuoyunun hassas olduğu davalarda konuetiketi (hashtag) açılarak kurulan sosyal medya mahkemelerinde yargı kararlarının doğruluğundan daha çok kararı veren hakimlerin liyakatli olup olmadığı, kararlarında hangi gizli elin veya odağın etkisi olduğu tartışılmakta; yargı camiası
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası başkanlığına deneyimli ve itibarlı Naci Ağbal’ı ataması, ardından ekonomiden sorumlu damadının bakanlıktan istifasını kabul etmesi, yerine tecrübeli isimlerden Lütfi Elvan’ın ataması ile eşzamanda ““Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz. Geçtiğimiz yıl başlattığımız hukuk reformlarını, ekonomik güven iklimini de tahkim edecek şekilde hızlandırarak sürdürüyoruz” demesi tahminimce herkesi
Enis Berberoğlu, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekillikleri, Cumhurbaşkanlığı tezkerelerinin TBMM Genel Kurulunda okunması ile 4 Haziran 2020 tarihinde kendiliğinden düşmüş oldu. Dokunulmazlıklar TBMM kararıyla kaldırmayıp “bir süre” için ilga edip yeniden getiren Geçici 20. maddeyi Anayasa’ya ekleyerek; Milletvekillerine Anayasa mahkemesine başvurma yolunu kapatan 2016 tarihli kanunla kaldırıldı. Bu kanuna evet diyenler, Yargıtay’ı; m.138’in “Yasama