Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin (DMM) kuruluşunu 5 Ağustos 2022’de ilan eden dönemin İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 11 Temmuz 2025’te görevden alınmasından iki gün sonra Sabah gazetesinde dikkat çekici bir yazı yayınlandı. Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun makalesi “Güç zehirlenmesi yaşayan vezirler tarihten silindi” başlığını taşıyordu. Afyoncu’nun Altun gider gitmez oturup,
Yazıya başladığımda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu iktidarı borç haczi tehdidiyle mali baskı uygulayarak “kötü yönetiminin” acısını belediyelerden çıkarmakla eleştiriyordu. Ben de o sırada Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) 1 Ağustos’ta başarıyla ev sahipliği yaptığı ABD-Rusya-Almanya uzlaşmasıyla takas edilen kişilerin özelliklerini okuyordum. Okudukça da dezenformasyon suçlamasının muhalefeti baskı yöntemleriyle bastırmak isteyen yönetimlerin elinde silaha dönüştüğünü
AK Parti’nin hala TBMM Komisyonuna resmen sunmadığı 9’uncu Yargı Paketinde yer alacağı söylenen “etki ajanlığı” maddesiyle İngiltere’nin Ruanda’ya göndereceği sığınmacıların turist kisvesiyle Türkiye’ye aktarılacağı iddiaları arasında ne alaka olduğunu sorabilirsiniz. Tutarsızlık alakası var. Etki ajanlığı ve tutarsızlık Etki ajanlığı iktidardaki Cumhur İttifakının özellikle MHP kanadının çok üzerinde durduğu konu. MHP lideri Devlet Bahçeli’ye kalsa, Osman
Dezenformasyon konusu daha önce de defalarca yazdığımız gibi, yeni bir konu değil. İlk çağlardan bu yana rakibini (düşmanını) kandırmak amaçlı olarak kullanılıyor. Ama ülkemizde geçen sene yürürlüğe giren dezenformasyon yasası tam tersine “bir şeyleri gizlemek”, -tam doğru ifade olmasa da belki şöyle tanımlayabiliriz- “pasif dezenformasyon” amaçlı olarak kullanılıyor. Tabii ki 35 yıllık gazeteci Tolga Şardan’ın




