Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) 20 Temmuz toplantısında politika faizini yüzde 15’ten yüzde 17,5’e çıkardı. PPK’nın açıklamasında kararın bir yandan artan vergilerin fiyatlama davranışlarındaki bozulmaya bağlı olarak enflasyon oranına olumsuz etkisi diğer yandan turizm gelirleri, dış yatırımcılar, dış finansman ve döviz rezervlerindeki olumlu gelişmelere göre alındığı yazıldı. Açıklamada yüzde 17,5 politika faizi kararında
Mehmet Şimşek’in 6 Temmuz’da -henüz açıklanmamış- ekonomi programının 3 temel ilkesini açıklamasından saatler sonra, 7 Temmuz sabaha karşı 03.00’te, deyim yerindeyse şimşekler çaktı, vergi zamları sağanağı başladı. Aslında deprem vergisi gerekçesiyle memur maaşlarını artırırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kabinesi Motorlu Taşıtlar Vergisini de iki katına çıkarmıştı. Gazeteci Deniz Zeyrek, Sözcü TV’de isyan etti, “Ben vergimi ödemiştim.
Ekonomik krizin giderek derinleşmesinden daha büyük bir sorunumuz yok. Ama hükümet kanadından gelen açıklamalara ve hükümet güdümündeki medyaya baktığımızda böyle bir sorumuz yokmuş gibi görünüyor. Gerçekler öyle değil. Dün yanıma yaklaşan bir vatandaş önce Murat Yetkin olup olmadığımı sordu; Fox TV’de Orta Sayfa programından tanıyordu. Sonra kendisini tanıttı; sivil giysiler içinde bir polis memuruydu. Hükümetin
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Merkez Bankası’nın faiz artırımı kararından sonra beklenen enflasyon rakamlarını açıkladı. Enflasyonla beraber memur zamları da belli oldu. TÜİK hesaplamalarına göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 38,21, aylık yüzde 3,92 oldu. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ise yıllık yüzde 40,42, aylık yüzde 6,50 arttı. TÜFE’deki değişim 2023 yılı Haziran ayında
Meraklı bekleyiş sona erdi, Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu 22 Haziran toplantısında politika faizini yüzde 15 olarak ilan etti; 27 aydan sonra ilk faiz artışıydı. “Nas” dönemi sona mı ermişti, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dediği gibi “rasyonel zemine” dönmüş müydük? Bakalım… Son yazımın (8 Haziran) başlığı “Döviz kuru neden aldı başını gidiyor?”
Döviz kuru aldı başını gidiyor. 7 Haziran akşamı bir dolar 23,22 düzeyine fırlamıştı. Seçimden önceki son işgünü 20 liranın milim altında kapatmıştı oysa: 19,97 idi bankalararası döviz piyasasında belirlenen gösterge kur. Sekiz günde yüzde 16,3 oranında değer kaybetti Türk lirası. Ne oluyor? Ne olduğuna geleceğim ama önce uzunca bir girizgâh yapmalıyım. 2 Haziran günü yayınlanan
Uzun bir süredir uygulanmakta olan ekonomik programın sürdürülebilir olmadığı ortada. Bu savın bariz kanıtlarından biri, seçim öncesinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB’nin) döviz rezervlerinin erimesi pahasına tam saha baskıyla kontrol edilmeye çalışılan döviz kurunun, seçimden sonra naçar dik bir yokuşu çıkmaya başlaması. Olanaklar izin verdiğince bu yokuş yukarıya tırmanışın kontrollü olmasına çalışılıyor; ancak olanaklar da
Bir önceki yazımın başlığı “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur: Demirel haklı çıkacak mı?” şeklindeydi. Yazıda, tencerenin bayağı boş olduğunun altını çizmiştim. Bu çerçevede, gelir dağılımında son yıllarda gerçekleşen belirgin bozulmaya ve yoksullaşmaya dair bazı göstergelere yer vermiştim. Milletvekili seçimi bitti. Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kaldı. Peki, Demirel haksız mı çıktı? Siyaset bilimci de değilim sosyolog
Tarihi seçime üç gün kaldı. Son zamanlarda rahmetli Süleyman Demirel’in unutulmaz sözlerinden birini giderek daha fazla duymaya başladık: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) 6 Mayıs’ta Orta ve Üst Sosyo-ekonomik Grubun Yoksullaşması Araştırması Raporu’nu yayınladı. Türkiye genelinde 1067 kişiyle telefonla yapılan görüşmelerden elde edilen sonuçlar, tencerenin boş olduğunu çarpıcı biçimde gösteriyor. Mesela
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın hazırladığı rapora göre, Türkiye’nin son 20 yılı içinde milli gelir içinde emeğin payı geriledi, sermayenin payı arttı, bir başka deyişle “zengin daha zengin, fakir daha fakir” hale geldi, çalışanlar daha az kazandı. 20 yılın işçi sınıfı için kaybı sadece bununla sınırlı değil, ücretler geriledi, haklar kaybedildi. DİSK-AR tarafından