Hükümet enflasyonu durduramıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 3 Ağustos’ta açıkladığı verilere göre Temmuz 2022 sonu itibarıyla yıllın tüketici enflasyonu yüzde 79,6, üretici enflasyonu ise yüzde 144,6. Bu son 24 yılın, yani 1998’den bu yana Türkiye’nin gördüğü en yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı oranı. Resmi verilerin yanında bir grup bağımsız araştırmacı tarafından kurulan ENAGrup’un tahmini ise
Ankara’da tuhaf gelişmeler ve kaygı uyandıran bir gidiş var. Ama onlara gelmeden önce bir soru: sahi Nureddin Nebati nerede? Neden Allah’ın her günü o ekran senin bu ekran benim dolaşan Hazine ve Maliye Bakanından, 15-16 Temmuz’da Endonezya’daki G-20 Hazine ve Maliye Bakanları toplantısından bu yana ortaya çıkmıyor? Akut sağlık sorunu yok bildiğimiz kadarıyla 1 Ağustos’ta
Türk lirası 27 Temmuz günü ABD Merkez Bankası FED’in faiz kararını açıklamasının hemen öncesinde dolar karşısında biraz daha değer kaybederek psikolojik sınır olan 18 lira düzeyine düştü, günü 17,92’de kapattı. ABD doları son olarak 18 Aralık 2021 tarihinde 18 liranın üzerine, 18,57 düzeyine çıkmış, İstanbul Borsası değer kaybı nedeniyle işlemleri durdurmuş, bunun üzerine hükümet 20
Hem Avrupa hem de ABD ekonomilerinin yakın gelecekte daralmaları ihtimalinin yüksek olduğu giderek daha sık dile getiriliyor. Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı arz kısıtları bir yandan artan enflasyonu makul düzeye indirmek için merkez bankalarının politika faizlerini artırma sürecine girmiş olmaları bu ihtimali güçlendiren temel unsurlar. Oysa Türkiye ekonomisi için aynı ihtimal pek dile getirilmiyor. Büyümenin
Cari işlemler hesabında kötüleşme devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde 18,1 milyar dolar cari açık verdik. Son dört çeyreğin toplam GSYH’sine oran olarak yüzde 2,2’lik bir cari açıkla karşı karşıyayız. 2012’den bu yana görülmemiş yükseklikte. 2000’den bu yana bakarsanız da sadece 2011’in ilk iki çeyreğinde bundan daha yüksek cari açık-GSYH oranı (sırasıyla yüzde 2,6 ve 2,7)
TÜİK verilerine göre, tüketici enflasyonu Nisan ayında yüzde 70’e, üretici enflasyonu ise yüzde 122’ye yükseldi. Kelimenin tam anlamıyla azan bir enflasyonla karşı karşıyayız. Resmi tüketici enflasyonu bir yıl önce yüzde 16, yine resmi üretici enflasyonu ise yüzde 38 düzeyindeydi. İlkinde 54, ikincisinde ise 84 puan sıçrama var.Enflasyon sabit gelirliler açısından tam bir kâbus. Ücret ve
Eylül-Aralık 2021 döneminde Merkez Bankası’nın (TCMB) yaptığı politika faizi indirimleri döviz kurunu sıçrattı. Ürkütücü boyutlara gelen kur artışını dizginlemek için kur korumalı mevduat sistemi (KKM) uygulamaya sokuldu. Bir yandan bütçeye önemli yük getirebilecek (ilk verilere göre getirdi de) bir sistem oluşturuldu diğer yandan da toplam mevduatın daha yüksek bir oranının yabancı para cinsinden ya da
Mart ayı tüketici enflasyonu yüzde 61,1 olarak açıklandı. Böylelikle yirmi yıl geriye gitmiş olduk. En son Mart 2002’de enflasyon bu düzeyin üzerindeydi: Yüzde 65,1. Ama arada önemli bir fark vardı. O sırada Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı uygulanıyordu ve yılbaşında yüzde 73,2 zirvesine ulaşan enflasyon Mart ayında baş aşağı iniş sürecine çoktan girmişti bile. Nitekim, 2002
Hafta başında bazı temel mallardan alınan KDV oranının yüzde 18’den yüzde 8’e indirileceği açıklandı. Şubat ortasında da başka mal ve hizmetler için benzer bir uygulamaya gidilmişti. Hayat pahalılığı giderek artınca bu tip önlemler peşi sıra geliyor. Peki, enflasyonu vergi indirerek düşürmek mümkün mü? Daha doğru soru şu olacak: Enflasyonu yükselten nedenler ortadan kaldırılmadıkça KDV indirimleri
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu 17 Mart’ta toplanıp faiz kararını açıklayacak. Muhtemelen ‘kararını’ sözcüğünü gülümseyerek okudunuz. Hoşgörünüz lütfen; eski bir Merkez Bankacı olarak başka türlü yazmaya elim gitmiyor. Aklımda bugün için yazı yazmak yoktu. Bu sabah iki nedenle klavyenin başına oturdum. Birincisi, Murat Yetkin’in “Erdoğan 17 Mart’ta siyaseten faiz artırımına gider mi?” yazısı. İkincisi,