İtiraf edeyim, Bergen adını bu filmin tanıtımlarından önce duymamıştım. 1980’lerin sonunda yaşamını yitirmiş olması bunun sebeplerinden biri olmalı. Filmi izledikten sonra ise bu kısa ömürlü kadının, yapımcılar tarafından kadın mücadelesine adanan bu filme neden konu seçildiğini gördüm. Kadın cinayetleri politiktir Bergen filminin doğrudan ve çok güçlü iletilen bir siyasi mesajı var, o da şu: Kadın
Bir çocuğun intiharı, bir kadının katli, bir göçmenin uğradığı saldırı. Türkiye dün ardı ardına bu haberleri okudu. Tıp öğrencisi Enes Kara, ailesinin zoruyla kaldığı Elazığ’daki cemaat yurdunda intihar etti. Kara’nın ardında bıraktığı video ve mektupla Nur Cemaati’ne bağlı yurtta yaşadığı baskıları, doktorluk mesleğinin geleceğine ilişkin kaygılarını, toplumsal ilişkilere dair umutsuzluklarını gördük. Avukat Dilara Yıldız, defalarca
Gencecik bir kadın, hiç tanımadığı bir adamın silahından çıkan kurşunlarla öldü. Ölmek ne soğuk bir kelime. Halbuki belki birkaç dakika önce, hayata sıkı sıkıya bağlı ve umut doluydu. Belki aşık olduğu genci düşünüyordu. Belki hafta sonu İzmir sahillerinde yapacağı yürüyüşü. Arkadaşlarıyla yazışıyor, planlar yapıyordu. Şu an her birimizin bir dakika sonrasını bilmediği gibi o da
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yıllar içerisinde hak arayan tüm toplumsal kesimlerin ortaklaştığı “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganı ile simgeleşen kadın mücadelesini daha büyük çaplı bir harekete dönüştürme kararı aldı.Bu kararın arkasında geleceğe yönelik, toplumun bütününü ilgilendiren kaygılar var. Onlara göre, İstanbul Sözleşmesi’nden Anayasa’nın 90. Maddesi ihlal edilerek bir gece yarısı kararnamesi ile ayrılmak sadece kadınlarla ilgili
Meral Akşener 10 Mart günü İYİ Parti grubuna hitabı, kim ne derse desin Türkiye’de kadın mücadelesi adına bir dönüm noktasıydı. Bugünün Türkiye’sinde büyük cesaret işidir siyasi rakiplerinin kendisine “Fosforlu Cevriye” lakabı takıp kampanya yaparak “fahişe” demek istediğini çıkıp Meclis kürsüsünde söylemek. Bunu söylerken kendi partililerine “önünüze bakmayın, utanıyorsunuz, biliyorum” diye cesaret vermek da az cesaret
“Görmemekçin bir özgenin yüzünü / Yüzde yoktur günah, ört gözünü”. Bu sözler bundan 800 küsur yıl önce söylendi. Ama bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü daha kadınların sosyal ve ekonomik haklarından çok, en temel insan hakkı olan yaşama hakkını tartışarak idrak ettiğimiz şu günlerde her zamankinden daha anlamlı.Çünkü sadece erkek doğduğu için kendisinde her
21 Temmuz. Kadınlar sokakta üniversiteli Pınar Gültekin’in öldürülmesini protesto ederken polis tarafından hırpalanıyordu. Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesine attığı imzayı nasıl geri alacağını düşünen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin iki yıllık değerlendirme toplantısında konuşuyordu. Şimdiye kadar kendisinin de ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de yere göğe sığdıramadığı Sistem hakkında manevra işareti veriyordu: