AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan üçüncü defa cumhurbaşkanı seçildi. 28 Mayıs’ta seçimin ilk defa yapılan ikinci turunda Erdoğan oyların yüzde 52,14’ünü alırken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 47,84’te kaldı. Küsurat sonuçlar kesinleştikçe değişecektir ama Erdoğan kazandı. Erdoğan’ın üçüncü defa aday olmaması gerekiyordu; oldu. Devlet imkânlarını AK Parti seçim kampanyasında kullanmaması gerekiyordu; sonuna dek kullandı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin son haftasında giriyoruz. Bundan iki hafta önce dikkatleri Muharrem İnce’de olan, seçimin kaderini İnce’nin kararının belirleyeceğini söyleyen yorumcuların şimdiki gözde konusu Sinan Oğan. Oğan’ın seçimden önceki son pazartesi, 22 Mayıs’ta desteğini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan mı yoksa CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na mı vermesinin seçim sonucunu etkileyeceği yorumları hem siyasi partilerin yönetim kademeleri hem de
Seçime on gün kala siyasetin rengi hızla değişiyor. Daha doğrusu siyasetin muhalefet kanadında hızla değişiyor, iktidar kanadında adeta betonarme. Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hâlâ bir saatten az sürmeyen konuşmalarla ne kadar yol, havalimanı yaptığını anlatırken, rakibi CHP lideri Kılıçdaroğlu kendisini de aşarak dün tek cümlelik, 4 saniyelik bir video mesajı yayınladı: “Bugün dünden fakirsen, tek
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 19 Nisan akşamı Twitter hesabından tek sözcükle “Alevi” başlığıyla bir video yayınladı. Bu yazı yazıldığı sırada videonun yayını üzerinden 18 saat geçmişti ve 57 milyondan fazla izlenmişti. 17 Nisan’da da “Kürtler” başlığıyla bir video yayınlamıştı. Türkiye’deki iki örtülü ayrımcılığı ele alıyor, adeta düşük dozda putları kırma hamleleri yapıyordu. Kılıçdaroğlu “Kürtler” videosunda
Ankara’da cumhurbaşkanlığı aday telaşı HDP öncülüğündeki Emek ve Özgürlük İttifakının aday göstermeyeceğini ilan etmesiyle duruldu. Meclis grubu desteği olmadan asgari 100 bin imzayla cumhurbaşkanı adayı olabileceklerin YSK’da ilk gün aldıkları imza desteği beklediklerinin çok altında kaldı; yarış beklendiği üzere Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçecek. Şimdi siyaset kulisinde
Gerçekten inanılacak gibi değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dikkatleri yaşanan ağır ekonomik krizden karşısındaki muhalif koalisyonun iç çelişkilerine dağıtmayı başardı. Muhalefete vurmak için fazla çaba da harcamıyor: Altılı Masanın hem HDP ile hem de kendi içinde yaşadığı gerilim Erdoğan’a istediğinden de fazla malzeme veriyor. Bunun son örneğine Pazar günü akşamüzeri tanık olduk. Yıllarca MHP’de siyaset yaptıktan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın erken seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret ettiği 18 Ocak konuşmasını izlerken daha önce AK Parti grubunu bu kadar coşturan, asabiyet ve heyecanı bu kadar yüksek bir konuşmasını daha hatırladım: “Abdullah Gül kardeşimizi” 2007 Cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği konuşmasıydı. Demokrat Parti’nin Adnan Menderes’in 14 Mayıs 1950 seçiminde CHP’yi devirerek iktidar olurken “Yeter!
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ 11 Ocak’ta Selahattin Demirtaş’ın Edirne Cezaevinden avukatları aracılığıyla yayınladığı sosyal medya mesajlarını kesme hazırladığını açıkladı. Demirtaş da “Kendinizi bizim yerimize koyun. Bizim yerimizde olmanıza az kaldı” diye sert bir yanıt verdi. Bozdağ’ın bir grup gazeteciyle yaptığı toplantıda bu açıklamayı yaptığı sırada Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı İstanbul 24.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, özellikle de verilen haksız cezadan sonra seçimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı alt edeceği yolunda hem iktidar hem muhalefet cephesinde yaygın bir inanç var. CHP yönetim ve örgütü ise Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı görmek istiyor. İYİ Parti saflarından ortaya atılan “seçilebilecek aday” talebi CHP ve diğerlerine bu seçimin Altılı Masa
AK Parti TBMM Grup Başkan Vekili Mahir Ünal geçen hafta katıldığı bir etkinlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet ilanı sonrası en önemli reformlarından olan Arap Alfabesinden Latin alfabesine geçişini sert biçimde eleştirdi. Ünal, “Bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir” dedi. “Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz, sadece